.

.
.

1 Ekim 2022 Cumartesi

EYLÜL OKUMALARI / 1 EKİM

Eylül ayını 8 kitapla kapattım, normalde rutinim 10 kitaptır ama bu sefer epey baba kitaplar okuyunca haliyle sayı düştü. Sayfa sayısıyla kıyaslarsak 10 kitabı bile aşarım. Zaten sayı niye önemli olsun ki, önemli olan okunan şeyin kalitesi. Bakalım neler okumuşum:

-Ayın ilk kitabı Bernhard Schlink'in "Olga"sı oldu. Kapağın güzelliğine bakar mısınız? Sevgili Peyman arkadaşımın armağanı idi, sağ olsun. Yetim bir çocuk olarak büyüyüp öğretmen olan Olga'nın öyküsü anlatılıyor kitapta. Çok sevdiği Herbert'le evlenip mutlu bir yaşam düşlerken maceracı Herbert'in Kuzey Kutbu'na gidip dönmemesi ile büyük bir özlem yaşıyor. Hüzünlü ve güzel kitaptı...

-Samanta Schweblin ilk kez okuduğum bir yazar ama öykülerinin toplandığı "Yedi Boş Ev"i bitirince tanışmakla kalmayacağımızı, diğer kitaplarını da kitaplığıma ekleyeceğimi anladım. Son derece güzel öyküler, okumadıysanız tavsiye ederim...

-"Ateş Sönene Kadar" Aylin Balboa'dan okuduğum ikinci kitaptı, insanın içini paralayan öyküler yazmış Balboa. Eskişehir yolculuğu sırasında iki-üç öyküyü Storytel'den, kendi sesinden dinledim ve içime işledi. Okunası ya da dinlenesi...

-Orta halli bir çekirdek aile var "Vahşi Hayat"ın merkezinde, adının akla getirdiği gibi Amazon ormanlarında falan geçmiyor. Golf eğitmeni bir baba, yüzme öğretmeni bir anne ve 16 yaşında, yeni taşındıkları kente henüz ısınamamış bir ergen oğlan. Her şey yolunda gidiyormuş gibi görünürken bir aldatma sızıyor aileye ve o sakin hayat babanın deyimiyle "Vahşi Hayat" oluyor. Tansiyonu yükseltmeden yazmış Richard Ford, en ağır bölümü bile...

-Bu ayın en klas kitabına geldi sıra, 708 sayfası ve minicik puntolarıyla beni hayli zorlasa da müthiş etkilendiğim bir kitap oldu "Ülkenin Sonuna". Öyle ki ne o bitmeyen sayfalara, ne de o küçük puntolara kızabildim. Annelik, ebeveynlik, aşk, sevgi, dostluk, düşmanlık, savaş, halklar; sorgulayıp durdum her sayfada kendimi ve insanlığı. Çağlar boyunca barış içinde yaşamayı beceremediğimiz, savaşlardan ders alamadığımız için kahırlandım durdum. Yazarın son sözleri de cabası oldu. Uzun yıllar unutamayacağım bir kitap olacak...

-"Su Diyarı"nda tarih öğretmeni Tom Crick aile trajedisini bir tarih dersine çevirerek öğrencilerine anlatıyor. Genç yaşta ölen bir anne, kanal bekçisi baba, zihinsel özürlü bir ağabey, sonradan karası olacak sevgilisi, arkadaşları. Her şey kanal bekçisi babanın kanalda bir ceset bulmasıyla başlıyor ve olaylar tarih öğretmeninin ağzından bir ders gibi dökülüyor. Kolay okunan bir kitap değil ama içeriği çok zengin...

-Bir Yeşilçam filminin 19. Yüzyılda İngiliz oyuncularla İtalya'da çekilmiş bir versiyonu gibi "Büyülü Nisan". İhmal edilmiş kadınlar, ilgisiz kocalar, asalet meraklısı yaşlı hanımlar, zengin ve güzel genç kızlar, şahane bir şato ve mutlu sonlar. Bol çiçekli, pek neşeli, hoşça vakit geçirmek isteyenlere birebir...

-Ve ayın son kitabı: "Hamnet". William Shakespeare'nin ve ailesinin yaşadığı bir trajediyi kurgulayarak bir roman yazmış yazar Maggie O'Farrell. Shakespeare'in üç çocuğundan ikiz eşi olan oğlu bilinmeyen bir nedenle ölür (kitapta veba). Ardından anne ve babanın, ikiz eşi olan Judith'in yaşadığı acı sanki gerçekten karşınızda yaşanıyormuş gibi etkileyici bir biçimde anlatılmış. Shakespeare'in ünlü "Hamlet"i yazması da olayın akabinde gerçekleşir. Hüzünlü bir öykü...

Geçen ayki kitap yazımda bahsetmiştim. Uzun süre direndikten, gereksiz diye cak cak ettikten sonra bir Storytel aboneliği aldım. Meğer ben hep Storytel'im olsun, durmadan dinleyeyim istermişim. Spotify'ın bile pabucu dama atıldı. Kitap okumadığım ya da biriyle sohbet etmediğim her an dinliyorum. Yemek yapmak, ev işiyle uğraşmak, tablette şeker patlatmak, yolda yürümek falan artık asla tek başına olmuyor, hep Storytel eşliğinde. Güncelliğini yitiren kitapları, fazla hafif bulup para vermek istemediklerimi, okumak için vakit bulamadıklarımı, baskısı bitenleri dinliyorum da dinliyorum. Oh be, Storytel varmış. Düşünün bu ay 16 kitap dinlemişim. Bazıları gerçekten çok güzeldi, kitapçıda görsem buna da para verilir mi diyeceğim kitaplar beni utandırdı. Yıllık abonelik ücretini çoktan amorti ettim de kâra bile geçtim. Bakalım neler dinlemişim, sadece beğendiklerimi tavsiye edeceğim:

-"Liseden Arkadaşlar" eğlenceli bir kitap, öyle edebi derinlik falan aramayın, fakat iş yaparken dinlemesi zevkli oluyor. Murat Eken de çok güzel seslendirmiş.

-"Hacı Komünist"i anlatmama gerek var mı bilmiyorum. Ferhan Şensoy'un okumadığım 1-2 kitabının arasındaydı, burada bulunca hemen dinledim. Sanatçı başrolünü oynadığı, Küba'da çekilen "Şans Kapıyı Kırınca" filminin arka planını öyle güzel, öyle mizahi bir tarzda anlatıyor ki adeta yaşıyorsunuz. Yine Murat Eken seslendirmiş ve sanki Ferhan Şensoy'un ağzından dinliyormuşum gibi geldi...

-"Kibirli Palmiye"yi Storytel tavsiye etti, ben de hatırını kırmadım, iyi ki de kırmamışım, oldukça keyifli, polisiyemsi tadı olan bir dinleme oldu. Başak Daşman'ın güzel seslendirmesinin etkisini de unutmayalım haliyle...

-"Dünyaya Açılan Kapı" Bogota'da tek göz odada yaşayan, oradan oraya savrulan ve sonunda kendisini ablası Helena ile bir manastırda bulan yetim Emma'nın kendi ağzından mektuplarla yazdığı öyküsü. Gerçek bir yaşam, Marquez'in teşvikiyle yazıyor ve yayınlatıyor o mektupları. İlginç ve hüzünlü bir hikaye ve edebi anlamda da takdire şayan. Deniz Yüce Başarır'ın temiz seslendirmesi de kitabın değerini arttırmış..

-"Süreya Kuaför Salonu" bu ay dinlediğim en hoş, en keyifli kitaplardan biriydi. Yazarının adını bile duymamıştım ama kitabı sevdim. Süreyya ve Feza'nın iki arkadaşın öyküsü, olaylar ilerledikçe farklı durumlar çıkıyor ortaya, bu da ilgiyi gündemde tutuyor. Ayşe Melike Çerçi, Başak Daşman ve Umut Temizaş seslendirmiş..

-Yekta Kopan malum, birkaç kitabını daha önce okumuş ama "Aile Çay Bahçesi"ni çok duyduğum halde okumak kısmet olmamıştı, dinlemek kısmetmiş. Pek de güzelmiş. Okumadıysanız dinleyin derim. İkinci bir kitabını da dinledim; "İki Şiirin Arasında" ama ilk kitaptan sonra bu vasat geldi. İlkini Sevinç Erbulak, ikinciyi Beyti Engin seslendirmiş.

-Fuat Sevimay'ı "Kapalıçarşı" kitabı ile tanıdım, hoş bir kitaptı. "Anarşık"da da aynı tadı aldım, keyifle dinledim. Gürsu Gür seslendirmiş. 

-Mühendislik öğrencisi Gamze, Köy Enstitüsü kökenli babası İhsan Sami Bey, misafir öğrenci Yunanlı Stavros üçgeninde Türkiye ve Yunanistan'da geçen bölümleriyle oldukça hoş bir öykü idi "Dolunay İki Gece Sürer". Yazarın eşi Deniz Yüce Başarır seslendirmiş. 

-"Aklımın Aynalı Çarşısı" oyuncu Devrim Yakut'un öykülerinin toplandığı bir kitap, seslendirmesini de kendisi yapmış ve öyküleri bir kat daha güzelleştirmiş. Özellikle birkaç tanesini çok beğenerek dinledim.

-Halikarnas Balıkçısı ile Oğuz Atay'ı anlatmaya gerek yok diyorum. Diğerleri de dinlenebilir nitelikte ama beni ta kalbimden vuran Nobel ödüllü gazeteci yazan Svetlana Aleksiyeviç'in 2. Dünya Savaşı'na katılmış kadınlarla yaptığı söyleşileri topladığı kitabı "Kadın Yok Savaşın Yüzünde" oldu. Çoğu zaman gözyaşlarımı tutamadan dinledim Gökçe Eyüboğlu'nun seslendirdiği söyleşileri. Esasen kitabı da almıştım ama okumak istiyordum, taşımak istemiyordum Antalya'ya giderayak, o yüzden dinledim ve aslında iyi etmişim. Dinlemek anlatılanları daha derinlikli, daha iyi anlamamı sağladı. Yüreğiniz dayanacaksa okuyun ya da dinleyin derim...

Nice kitaplara, bundan sonra Antalya'dan seslenmek üzere hoşçakalın...



2 yorum:

  1. ben de bu ara storytel'e baya takıldım. aynı şekilde yürürken, yemek yaparken/yerken , okula giderken kulaklarım ve ben çok mesuduz :) bu ara "ülkenin sonuna"yı dinliyorum. 2-3 yıl evvel bir arkadaşım önermişti, almıştım ama bir türlü okuyamamış, başlasam da ilerleyememiştim. şimdi dinlemeye başladım ve gidiyor :) "anarşık" ise benim çok çok beğendiğim bir kitaptı. sevimay'ın ilk okuyup vurulduğum kitabıydı diyebilirim hatta!
    Antalya'ya kardeşle gidiliyor bir de , sosyal medyadan gördüğüm kadarıyla :) oh, keyfiniz bol olsun :)

    YanıtlaSil
  2. Yekta Kopan İki Şiirin Arasında'yı yeni aldım. Aylin Balboa'yı da nerde bilmem ama bir yerde görüp listeme almıştım geçen hafta. :D

    YanıtlaSil