Bugün fizik tedavinin dördüncü seansı idi. Biraz erken çıktım evden, önce kuaförüme uğrayıp öğlen için boya randevusu aldım, sonra yola devam ettim. Karşı kaldırımda olduğumdan üst geçide dünyanın en saçmayın yan çıkışından mehter adımlarıyla ileri, geri, ileri yaparak döne döne ulaştım, kim tasarladıysa en berbat mimari ödülünü kesinlikle alır. Dönüp dururken yan komşu çocuk bahçesini fotoğrafladım:
Hastaneye her gün farklı bir sokaktan yürüyerek gitmeye karar verdiğim için üst geçitten sonraki ilk sokağa saptım. Bunca yıl bu civarda oturup da hep aynı güzergahı takip ettiğim için kendimi kınadım. Ankara'da yetiştiğini tahmin bile etmediğim üç tane yeni dünya ağacı gördüm üstünde meyveleriyle. Ankara'nın en merkezi semtlerinin yan sokaklarında, bahçelerde hala meyve ağaçları olması çok şaşırtıcı ve güzel. Yeni dünyanın yanı sıra üç tane kayısı, iki tane vişne, bir tane erik saydım. Hanımellerini, gülleri ve leylakları saymıyorum bile, gerçi artık çiçekleri kalmamış ama baharda sokağı şenlendirdiklerine eminim. Sanırım Nezihe Meriç ile Salim Şengil de bir dönem bu sokakta oturmuşlar ama muhtemel ki o ev yıkılıp yerine yenisi yapılmıştır.
Tornistan edip caddeye çıktığımda yol üstündeki okulun öğrencileri bahçeye toplanmış, yılsonu vedası yapıyorlardı. Mikrofondaki öğretmen mezun olan çocukları Nazım Hikmet'in "Yaşamaya Dair" şiiriyle uğurlamak istediğini ve şairin affına sığınarak biraz değiştirdiğini söyleyerek şiiri okumaya başladı. Duygulandım itiraf edeyim.
Hastanenin sokağının başındaki bina ben lisedeyken dershane idi. Üniversiteye Hazırlık Kursu'na gitmiştik orada üç arkadaş. Yenimahalle'den troleybüse biner, Kızılay'da iner, önce Ziya Gökalp Caddesi'ndeki "Sandviç"e uğrayıp formika tezgahlara dayanarak ayakta, genellikle sosisli sandviç, bazen de supangle yerdik. Şimdi yerinde yeller esiyor tabii, hayatımda bir daha o kadar lezzetli sosisli sandviç yemedim. Dershane yine dershane, tabii adı da, sahibi de, niteliği de değişmiş ama bina duruyor. "S"leri "f" olarak telaffuz eden bir matematik öğretmeni vardı, sözgelimi "a üssü b" diyecek, "a üffü b" der, çaktırmadan güleceğiz diye ne yapacağımızı şaşardık. Ah gençlik 😃
İlk günden beri dikkatimi çeken bir başka şey de hastanenin karşı binasındaki küçük gazete bürosunun reklamı oldu, "Zayii ilanı alınır" yazıyor. Yahu şuna "kayıp" desene, "zayi" diyen mi kaldı 😃
Efendim bugün annesini bekleyen iri adam yoktu, sanırım bitti tedavileri, ben de boş boş "Ameliyatsız Topuk Dikeni Tedavisi" afişine baktım. Altında iri adam olmadan çok eksik göründü gözüme, adeta fakirleşmiş, özelliğini kaybetmiş 😃 Dün deli gömleği giydiğimde Ayla Kutlu podcasti dinlemiştim, bugün yan odaya kulak misafiri oldum, egzersiz yaparken söyleşen teyzeler podcastine 😃 Bir tanesi çok sevimli, çok konuşkan. Ameliyatını anlatıyordu: "Sedyeler bi giriyolla, bi çıkıyolla teyzem. Alıp alıp kesiyollaa. Hiç durmaayolla. Ben bakarkene bi fena ol, tansiyonum fılladı. Çok beklettilee beni, tansiyon düştü öyle götüüdülee". Bunları anlatırken bir yandan da sırtını oklavalıyordu ki çok tatlıydı 😃
Laser, tens, sıcak ped, parafin derken işim bitti, attım kendimi dışarı. Bu defa Karanfil Sokağı teftişe gittim ama her zamanki kullandığım kısmına değil, devamına, başım döndü. Sıra sıra lokanta, cafe-bar, telefoncu vs. Fena halde sevimsiz, Olgunlar'a gelince sola dönüp Konur'a girdim, orası daha da beter. Ah Kızılay, vah Kızılay diyerek kuaförün yolunu tuttum. Şu an restoreden geçmiş saçlarımla sesleniyorum size, bir sonraki postta görüşmek dileğiyle...
Not: Blogumun bir hafta önce 13 yaşını doldurduğunu şimdi farkettim. Kendisi bir ergen adayı, alırım bir "Hepi Börtlek"inizi 😃
Fizik tedavi gidiş gelişleri de bu kadar tatlı anlatılır mı?:) Blogunuzun yıl dönümü kutlu olsun Nurşen Hocam. Nice nice yıllar siz yazın, biz okuyalım. Kocaman sevgilerimle...
YanıtlaSilSezercim sağol ,iyi ki açmışım blogu da sizleri tanıdım. Benden de çok sevgiler...
SilAy nice yıllara <3 Her gün ayrı yoldan geçip her gün ayrı yazı yazsanız vallahi her gün ayrı keyifle de okurum!
YanıtlaSilSağol canım, ne güzel okunduğunu bilmek, Fizan'a gider yazarım vallahi senin için :)))
SilLeylak Dalı'nın yıl dönümü kutlu olsun. Ankara özlemini de dindirdiğiniz için ayrıca teşekkürler, resmen geziyorum diyebilirim:)
YanıtlaSilÇok teşekkürler Buraneros kardeş, Ankara özleminizi dindiriyorsam ne mutlu bana...
SilNice yıllarınız olsun blogta
YanıtlaSilSağolun, dilerim öyle olur...
SilNice güzel blog senelerine kardeş! :)
YanıtlaSilEkmekcikız üç yaş büyükmüş, abla sayılır. :))
Fizik tedaviye her gün farklı yollardan gitmek şahane fikirmiş, satesinde biz de geziyoruz. :)
Sagol kardeş, blogun bana kazandırdığı güzel dost, blog ablası :)))) Valla iyi oldu bu iş, hem yürüyüş yapmış oluyorum, hem değişik sokaklar görüyorum...
SilNice yıllara...Siz hep yazın lütfen, severek okuyoruz...
YanıtlaSilÇok teşekkürler dileklerinize ve güzel sözlerinize....
Silooo nice nice yıllara o halde :) sağlıklı günlerde 23'ü de kutlayalım :)
YanıtlaSilİnşallah hep birlikte kutlayalım ama önce Eskişehir'e gidelim :)))
SilNice yılları olsun blogunuzun. Uzun yıllar yazılarınızla beraber olalım inşallah :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler, dilekleriniz dileklerimdir...
SilÇok teşekkürler...
YanıtlaSil