Geldik ayın, dolayısıyla meydan okumanın da en yuvarlak, en ince belli gününe, yukardan aşağıya kesersen "3", soldan sağa kesersen "0", muhtelif "gohulu alterenaatiflerimiz" mevcut yani. Diyor ki meydan okumayı hazırlayan sevgili "Our Boss" Ezgi:
8. Kolaya kaçıyorum, yazıyı sen yazmak zorunda değilsin. Bırak da bizim için seçtiğin 3 alıntıyı okuyalım bugün.
Aksine sevgili Ezgi "Bu iş çok zor Yonca" kıvamında oldu bugünün sorusu (Bülent Ortaçgil söylüyormuş gibi düşünmenizi reca ediciiim). Şimdi kalkıp kitaplık kurcalamaya gidiyorum. İnsan tüm alıntıları aklında tutamıyor haliyle. Kitaplık dersen evde tadilata gidilip tamamının sökülüp tekrar monte edildiği günden bu yana arapsaçına döndü (ırkçı değilim, Arapları tenzih eder, o güzel kıvırcık saçlarına bayıldığımı parantez içinde bildiririm). Eskiden elimi attım mı "şak!" diye bulurdum aradığım kitabı, şimdi koydunsa bul. Yer yok yer, o yüzden bulduğum her boşluğa bir kitap tıkıştırıyorum. Emily Bronte Barış Bıçakçı ile dostluk kurabiliyor mesela yüzyıllar ötesinden. Gündelik hayatta birbirlerini hiç sevmeyenler de aynı koltuğu paylaşabiliyor, çıtları da çıkmıyor. Bizi geçtiğimiz yıllarda "Bibliyomanyaklar" isimli kitap sitemizde kitabını eleştirdik diye feci halde paylayan Jale Sncak çok sevdiğim Ayizi kadınlarının arasında sakin sakin oturabiliyor. Şükrü Erbaş'ın son kitabı şiir rafında yer kalmadığı için küskün küskün romanların arasına girdi, yabancılık çekiyor. Nişantaşılı elit yazar Ohan Pamuk Burdur'un köylüğünden Fakir Baykurt ile yanyana durabiliyor mesela. Kısacası benim kitaplık bu aralar çok kozmopolit.
Evet sevgili takipçilerim, bu bağlamda sizler için fedakarca bir sondaj yapıp gelmiş bulunmaktayım. Epeyce aradıktan sonra alıntı yapacağım iki kitap ele geçirdim (çaktırmayın, birini şu an okuyorum zaten, aramaya gerek kalmadı 😉). Ve işte alıntılar:
"Hayat kendi kendilerini kopyalayan dev moleküllerden başka bir şey değil. Hayat dediğimiz sadece kimyadan ibaret. Periyodik tabloyu ezberlesek yeter. Evrendeki en bol iki elementin, hidrojen ile helyumun, aynı zamandan en hafif iki element olması her şeyi açıklıyor zaten. Böyle hafif bir evrende anlam ne arasın? Anlam ağırdır... Dibe çöker. Falcılar bu nedenle kahvenin telvesine bakarlar."
Barış Bıçakçı/Sinek Isırıklarının Müellifi
"Dünya bir köşeye çekilip gözlaşları görülmesin diye gizlice ağlayan bir baba gibi ağırlaşmaya başlamıştı."
Kemal Varol/Aşıklar Bayramı
Son alıntım bir kitaptan değil, "Lavarla" isimli internet sitesinde bugün okuduğum bir yazıdan olacak, kâdim şehrim Ankara'yı betimlemiş;
"Hiçbir şey değişmez yazları Ankara’da bilirsin, seyrelir sadece.
Çıkılacak yayla yoktur, gidilecek yosun kokulu bir koy ya da dalınacak
bir gündüz uykusu yoktur. Öldüğünden beri Erzurumlu Hasan Usta’nın
adaçayı da… Seğmenler’de oturacak yer de, İlhan Koman heykeli de yoktur.
Dostlar vardır: Kimi güneş yanığı, kimi amele… Gülüşmeler vardır, yeni
kitaplar, soğuk biralar, keşfedilmiş seramik panolar, kısa kestirilmiş
saçlar, yıkanmış balkonlar, demlenmiş çaylar. Vergi daireleri vardır,
bilmem ne genel müdürlükleri, şu bu komutanlıkları, meydan saatleri,
kent girişlerinde tuhaf taklar. Pazarlarda naneler vardır, sokak
aralarında kamyonetlerde karpuzlar bekleşir, AVM’lerde mayolar,
Kocabeyoğlu Pasajı’nda donlar…"
Tunalı'yı Eskisi Kadar Tanımıyorum/Özgür Ceren Can
O zaman bu postun fotoğrafları Tunalı dolaylarından gelsin: Kuğulu Park
("de"ler birleşik lütfen)
Kitaplığınızın kozmopolitliğine bayıldım.Ne de güzel anlatmışsınız öyle :)
YanıtlaSilAnkara'ya 3 kere gittim ama tanımaya yetmedi tabii ki bu alıntı ne güzel anlatmış yaz aylarının ortamını...sevgiler...
YanıtlaSil"Anlam ağırdır... Dibe çöker. Falcılar bu nedenle kahvenin telvesine bakarlar." ne kadar güzel bir anlatım..tebrikler valla..çok sevdim
YanıtlaSilkocabeyoğlu pasajında Donlar :)))
YanıtlaSiliyiymiş
Ne güzel oldu bu Meydan Okuma'lar :) Güzel güzel yazılar, güzel güzel fotoğraflar, muhabbet :)
YanıtlaSilMuhabbetle öyleyse :)
Çok güxel bir yazı. Alıntılar da.
YanıtlaSilTarçın, ıhlamur ve başkent sokakları çokça sevilesi bir alıntı olmuş ♥
YanıtlaSil