Dün Oscar yazısı nedeniyle atladığım için bugün 2 soru cevaplayacağım. Sorulardan birincisi sık sık sorulan ve benim de cevaplamaktan bıktığım bir konu, kısaca değineyim:
-En sevdiğin ve sevmediğin özelliğin:
Sevmediklerimi yazayım, geri kalan bütün huylarımı sevdiğimi siz anlayın :)
-Evham, bilhassa hastalık konusunda, özellikle de yakınlarımın hastalıkları konusunda. En kötüsünden başlar, kafamda kurar kurar, endişeden patlayacak hale gelir, hayatı kendime zindan ederim. Sonra endişe edilecek bir şey olmadığı ortaya çıkar, bu defa kendime kızma ve söz verme faslı başlar. "Bir daha yapmayacağım böyle, kendimi strese sokmayacağım, bak işte hayatımdan birkaç gün yoktan yere heba oldu gitti, tamam bu son, bir daha yok" der ve yeni bir durumda yine aynı şeyleri yapmaya başlarım.
-"Hayır" diyememem. Ah bu konuyu bir becerebilsem daha sakin, daha az yorgun, daha huzurlu olacağım ama olmuyor.
Var birkaç ufak tefek şey daha ama o kadar çatlak su kaçırmaz. Genelde seviyorum kendimi, ayy canım kendim, iyi ki varım yav, dur saçlarımı bir okşayım 😀 (umarım geçenki adsız yorumcu yine düşmez "ne pis egonuz varmış" diye) 😀
Ve 11. soru geliyor:
-Karşı cins karşısında en çok utandığın an:
Ay utanmanın karşı cinsi, hemcinsi mi olur yav, utanacak bir şey yaptıysan cümle alemden utanırsın. Henüz önemli boyutta bir utanma yaşamadım kimselere karşı, bolca başkaları adına utanıyorum, utanıyoruz. Ama illa bir şey yazmam gerekecekse şu olur olmaz yerlerde düşmelerimi yazabilirim. Ben çok düşen bir şahsiyetim, oldum olası, Yani demeyin ki kemiklerin erimeye başlamıştır ondan düşüyorsun, yok ben sakarlıktan falan düşüyorum galiba ya da o kadar telaşla hareket ediyorum ki sonuç ya kayma, ya takılma sonucu düşme oluyor. İşte bu düşmelerin halka açık yerlerde olanı bazen beni çok utandırıyor. Mesela bir tarihte tıklım tıklım dolu öğretmenler odasına daha kapıdan girerken kayıp uzun bir patinajla sırtüstü devrilmem var ki bir süre odadakileri gördüğüm yerde yolumu değiştirdim. Bazen de sokakta düşüyorum, o zaman kendim kalkmışsam sağa sola bakmadan tam gaz devam ediyorum, yok eğer biri elimden tutup kaldırmışsa daha çok utanıyor, ağzımın içinde yarı duyulur bir-iki teşekkür sözcüğü geveleyip bakışlarım kaldıran kişinin ayakkabıları hizasından yukarı çıkmadan topukluyorum 😀
Yeter mi?
En çok "canım kendim" kısmını sevdim. İşin sırrı sevmekte değil mi?İnsan öncelikle kendisini sevmeli ve kendisine saygı duymalı ki başkalarına da bu duyguları besleyebilsin değil mi ama? :))
YanıtlaSil