Yeni haftanız hayırlı olsun sevgili takipçilerim, yeni yıl geldi gelecek derken Ocak ayı bile gidiyor yarın. Bana da yarın itibarıyla yeni bir yaş geliyor, hoş gelsin, sefa gelsin. Sağlıkla, huzurla gelsin.
Dün bütün günü tembellikle evde geçirmeyi planlamış ve yabancı dilde Oscar adayı olan ve festival sırasında seansını tutturamadığım "Toni Erdmann" filmini izlemeye başlamıştım. Büyük bir keyifle seyredip yarısına gelmişken arkadaşım aradı ve davet etti. Ne de olsa anneannemin torunuyum, "Eh şimdi gitmezsek ayıp olur, o kadar çağırmışlar" diye yalandan nazlanırken bir yandan da giyinmeye başlardı. Ben de o hesap, "e haydi geleyim bari" dedim ve apar topar giyinip yollara vurdum kendimi. Lakin günlerden Pazardı, toplu taşıma seferleri seyrelmişti, bizim evin önü kazıldığı için duraklar iptaldi ama neyse ki hava güzeldi. Binebileceğim en yakın durağa gidip 15-20 dakika kadar bekledikten sonra gideceğim yere ulaştırabilecek bir dolmuşa attım kendimi, lakin bir nevi şehirlerarası yolculuk yaptım. Görmediğim mahalleleri gördüm, girmediğim sokaklara girdim, aynı güzergahtan bir gidiş, bir dönüş olarak iki kez geçtim ve sonunda menzile ulaştığımı düşünüp inmek istediğimde şoförden az daha dayak yiyecektim. Durak yerine uygun bir yer dediğim için, ki ben zaten uygun bir yer derken durağı kastetmiştim. Son günlerde içime edepsiz bir canavar kaçtığı için altta kalmadım, ben de ona çemkirdim ve indim. Arkadaşın evine vardığımda savaştan çıkmış gibiydim. Neyse ki orada dinlendim. Dönüşte aynı menzili bir kez daha katettiğimi söylememe gerek var mı bilmiyorum, kafamın içinde Ebru Gündeş çalıyordu: "Bir daha bu yolları aynı hevesle yürür müyüm?", yürümesem de dolmuşla, otobüsle geçerim Ebru apla. Gelelim sorumuz, 14:
-Keşke arkadaşım olsa dediğin ünlü kim?
Ah arkadaş ne kelime amcam olmasını istediğim bir ünlü yıllardır var: Ziya Osman Saba. Şiirlerindeki naifliği, anlatımındaki zerafeti nasıl severim. Hep iyi yürekli, kalender, diğerkâm bir insan olduğunu düşünmüşümdür. Kitabına "Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi" ismini koyacak kadar ince düşünceli. Onu tanıdığımda ilkokuldaydım, halamın evini taşırken bize bıraktığı kitaplığındaki çok eski bir kitabıyla: "Nefes Almak"
Sonra tüm şiirlerini okudum, hepsini ama ben asıl ondaki insancıllığı sevdim. Bu şiir de yaklaşan doğum günüme Ziya Osman Saba'dan bir hediye olsun:
Geçen Zaman
Hiç olmazsa unutmamak isterdim.
Eski geceler, sevdiklerimle dolu odalar...
Yalnız bırakmayın beni hatıralar.
Az yanımda kal çocukluğum,
Temiz yürekli uysal çocukluğum...
Ah, ümit dolu gençliğim,
İlk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgim...
-Doğduğum ev. Rahatlayacak içim duysam
Bir tek kapının sesini.
Arıyorum aklımda bir ninni bestesini...
Böyle uzaklasmayın benden, yaşadığım günler.
Güneş, getir bir bayram sabahını.
Açılın açılın tekrar
Çocuk dizlerimdeki yaralar,
Hepiniz benimsiniz:
Mektebim, sınıflarım, oturduğum sıralar...
Yalnız hatırlamak hatırlamak istiyorum
Nerde kaldı sevgilim, seni ilk öptüğüm gün,
Rengine doymadığım o sema,
Ahengine kanmadığım ırmak.
Bırakıp her şeyi nereye gidiyorum?
Neler geçmişti aklımdan,
Nedendi ağladığım, nedendi güldüğüm?
Ah nasıldı yaşamak?
Size "amca" diyebilir miyim Ziya Osman Saba?
Not: Şunu da araya sıkıştırıvereyim, Füruzan'la da komşu olmak isterdim, şöyle randevuyla buluşup porselen fincanlarda çay falan içtiğimiz. Arkadaşlık biraz zor sanırsam, iki kez karşılaştım, mesafeli bir insan kendisi ama komşu olup arada görüşmek güzel olurdu :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder