.

.
.

21 Ocak 2017 Cumartesi

HAFTA SONU ÇELINCI 5

Geldik 5. güne, net cevap vermekte zorlanacağım bir soru, ne yapayım cevabımı beğenmezseniz kanaat kullanın.

-Her zaman ve bazen özlediğin iki şey:

Bir sürü şeyi özlüyorum aslında, uzaktaki sevdiklerimi, çocukluğumu, insanların daha iyi, daha hoşgörülü, daha saygılı oldukları zamanları. Tek bir cevap vermem gerekirse "annemi" diyeceğim tabii ki. 


Şu zamanlarımızı en çok; onun altın dişli, benim püskül saçlı olduğum, elini kalbimin üstünde hissettiğim anları...

Gittiği yerde huzurludur umarım...

Bazen özlediklerimse pek çok, tek cevap istendiğine göre yine çocukluğuma döneceğim. İlkokula başlayacağım yıl bir süredir birlikte oturmakta olduğumuz anneannemin evinden ayrılıp kiraladığımız küçük bir eve taşınmıştık. Bahçeye açılan, sessiz, sakin, kutu gibi bir evdi. O bahçe bana dev bir orman, evse Pamuk Prenses'in sarayı gibi gelirdi, öyle severdim. Eşyamızın az, evin yetersiz, maddi durumumuzun kısıtlı olmasına rağmen hayatımın en güzel, en huzurlu bir yılını o evde geçirdim. Babamın sabah okula gitmem için uyandırışı, güç bela açılan gözkapaklarım, mavi boyalı demir karyolam, akşamları soba başında babamla ikimizin ders çalışması. Babam Roma Hukuku çalışırdı yüksek sesle, ben dinlerdim, "Corpus, Iuris, Civilis"in Justinianus'un hazırlattığı ilk hukuk külliyatı olduğunu 7 yaşımda öğrenmiştim bu sayede. Bense aceleyle ödevlerimi bitirir babamın vereceği sürpriz kitabı beklerdim: "Deve Yavrusu Çinçan", "Tekir ile Mekir", "Zevzek Guguklu Saat", "Arap Cambi", "Küçük Leylek Taktak". Mutluluk hafızayı besliyor sanırım, kapaklarına kadar hiçbirini unutmadım. Annemin antreyi perdeyle ayırıp mutfak olarak kullandığı küçük bölmeden tabak çanak şıkırtıları ve annemin şarkı söyleyen sesi duyulurdu, Türk Sanat Müziği parçaları ve mutlaka bir Abdullah Yüce: "Bu ne sevgi ah, bu ne ızdırap". Güzel havalarda bahçede yenirdi yemekler, pazar sabahları radyodan erkek sesli Zehra Eren'den tangolar yayılırdı evin içine ve bahçeye: "Ayrılık belki ölümden de beter". Annem ve Zehra Eren sustuğunda babam başlardı: "Kız sen ne güzelsin sana gençler tapacaklar". Müzikli bir evdi, sıcacık bir evdi, pencerelerde annemin ördüğü güllü perdeler asılıydı, doğru dürüst eşyamız bile yoktu, en büyük oda boştu ilk taşındığımızda. Sonra bir gün annem pazara gitti, bir süre sonra döndüğünde gözlerime inanamadım. Arkasında bir tornet (tornet sebze meyve kasalarının altına tekerlek yerine dört tane bilyeli rulman, dar kenarına da bir sap takılarak öte beri taşımakta kullanılan ilkel bir araçtı, gençler arasında çok yaygındı), tornetin içinde 4 tane kıpkırmızı koltuk vardı. 60'ların modası, kenarları sivri, siyah ahşaptan, 2. el tabii ki :) Annem mutfak masrafından arttırdığı paralarla en büyük özlemini gidermişti, pazardan koltuk almıştı. Sonraları evimize çeşit çeşit koltuk takımları alındı, hiçbiri annemi o elden düşme kırmızı koltuklar kadar sevindiremedi. Ben o gün annemde mutluluğun cisimleşmiş halini ve etekleri zil çalmak deyiminin hayata geçişini izledim. Böyle bir ev özlenmez mi peki?

"Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken
Hani körkütük şarhoşken gençliğimizden
Daha biz kimseye küsmemiş
Daha kimse ölmemişken
Eskidendi, çok eskiden"

M. Mungan

13 yorum:

  1. Ne güzel anlatmışsın özlenmez mi ? Özlenir tabii ...

    YanıtlaSil
  2. Canımsın , ben seni de özledim 🙏🏽

    YanıtlaSil
  3. Bak şimdi, sen annenin altın dişinden söz edince laf arasında, ben de annemin altın kaplamalı dişini hatırladım. :)
    Ne güzel günlerdi çocukluk yıllarımız, memleket rahattı ondan mı acaba?

    YanıtlaSil
  4. Kesinlikle özlenir ötesi boş...

    YanıtlaSil
  5. Bir masal gibi... Ömür boyu aradığım ama bulamadığım...

    YanıtlaSil
  6. Nasıl güzel bir hayatmış o. Evde uçuşan o sesler insanı nasıl da güvende hissettiriyor.O sesler sonra gökyüzüne yükseliyor ve orada kalıyor.Keşke duyabilme ihtimalimiz olsaydı tekrar...

    YanıtlaSil
  7. Huzurla, hüzünle ve büyük bir keyifle okuyorum yazdıklarınızı...

    YanıtlaSil
  8. sanki kendi çocukluğuma gittim. O mavi demir karyola, kenarlıklı mıydı? baş ucunda da kırmızı ile boyanmış bir bambi vardı benimkinin.
    Çenebaz

    YanıtlaSil
  9. Yine kardeş cıktık..
    Zamanları anları özlememizden de kardeşiz demek..
    O koltuklar ve annenin onları nasıl yerleştirişini izledim.. bir an ordaydım..
    Sahip olmanın degerini bilenlerdi onlar.. atalet

    YanıtlaSil
  10. Evi gözümde canlandırmak bile içimi titretti...

    YanıtlaSil
  11. Hüzünlendiren fakat bir o kadar da mutlu eden bir yazı olmuş. Çok iyi geldi. Yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil