10 gündür kış uykusu gibi bir şeye yattım sanırsam blog yazma konusunda, elim varmadı bir türlü. Oysa epey hareketliydim hem ev içi, hem ev dışı. ODTÜ'de bir diploma törenine katıldım (hamili kart yakinim olur), uzun yıllardır görmediğim bir arkadaşla buluşup keyifli saatler geçirdim, Dikmen Vadisi'nde kendi güzel, muhteviyatı kötü bir semaverden çay içtim, Anya von Bremzen'in "Sovyet Mutfak Sanatı" kitabıyla SSCB tarihine bir yolculuk yaptım vs vs. Kısacası nasıl geçtiğini anlamadan geçti günler, sadece buraya yazamadım. Bugün daha ilgilenmezsem blogu küstüreceğime karar verip geçtim başına.
Dün güllü, kirazlı ve ıhlamurlu bir bahçede uzun zamandır görmediğim akrabalarla birlikteydim, pek güzel bir gün geçirdik.
Her görüşte tekrarlanan anılar, "aman ne kadar büyümüşsün", "nasıl da zayıflamışsın", "ay bu ne ara doğdu?", "yav çok özlemiştim seni" mealinde cümleler, kahkahalar, sohbetler havada uçuştu. Pek güzel oldu pek diyor ve "maşallah" eşliğinde tahtaya üç defa "tık, tık, tık" vuruyorum. Eksilmeyip çoğalarak, sağlıkla darısı bir dahaki yıla.
Kirazların büyük bir bölümü dolu kurbanı olup dalında telef olmuş, kalanlardan otlandık. Ihlamur ağaçlarından topladığım koca bir torbanın içeriği ise şu anda kurumak üzere yayılmış durumdalar.
Böyleyken böyle, şimdi ben kaçar. Sizlere güzel bir Pazar günü dilerim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder