Yine bir hafta olmuş yazmayalı. Yaz ataleti mi desem, tembellik mi desem, bloglardaki gevşeme mi desem ya da hepsi mi desem bir ihmal olduğu kesin. Kuzenim Facebook'tan "Bir şeyler yazsana" diye uyarmasaydı uykuya devam edecektim ama ikaz üstüne sıçradım ve uyandım. Bir hafta boyunca ne yaptın derseniz dişe dokunur bir faaliyet yok aslında. Bir gün Bilgeveannesi ile birlikte Şuşu'ya gittik, pek keyifliydi, Frida hanımı mıncakladık bolca :)
Pazar günü yemeğe misafirlerim vardı, hazırlıklarımı bitirdikten sonra yeni bir kitaba başladım. Çok sevdiğim bir yayınevinden, Ayizi Kitap'tan çıkan Tülin Tankut'un yazdığı "Ne Zaman Ki İçime Bir Kurt Düştü" isimle öykülere, ertesi gün de keyifle bitirdim.
Hafta başı Kale'ye uzandık ailecek. Niyetimiz Erimtan Müzesi'nin cafesinde oturmaktı ama Pazartesi olduğunu unutmuşuz, doğal olarak müze kapalıydı. Pilavoğlu Han'daki çayocağına girdik ama orada da faaliyet yoktu. Biraz soluklanıp değişen dekoru inceledik.
Son olarak kendimizi Kirit Cafe'nin balkonuna yerleştirdik. Bu da balkondan görünen çatı üstü minimal Ankara manzarası:
Sıcak havada fazla dolaşamadık ve dönüş yoluna vurduk. Pirinç Han'ın karşısındaki camii restore ediyorlar, bu arada minareye de kılıf hazırlamışlar :)
Bu şapşik de kuşları gerçek mi sanıyordur nedir?
Dün alışveriş amaçlı kısacık bir Kızılay yürüyüşü dışında evden çıkmadım ve önce Julian Barnes'in "Bir Son Duygusu" kitabını bitirdim, ardından da Şilili yazar Alejandro Zambra'nın "Ağaçların Özel Hayatı" isimli romanına başladım. Isabel Allende'den sonra seveceğim yeni bir yazar tanımış oldum böylece (Hoş Allende'nin tahtını kimse sallayamaz benim indimde). 90 sayfalık kısacık bir kitap ama ilginç bir konu ve yazım tarzı vardı, çok sevdim ve çabucak bitirdim. Arası soğumadan da bugün yazarın bir diğer kitabına başladım: "Eve Dönmenin Yolları". Bu aralar sıkı okuyorum. Geceleri okurken yeni aldığım yakın gözlüğümü de kullanıyorum ama hala alışamadım. Kitaplar bulanık bir haleyle çevrili eşkenar dörtgen olarak görünmeye devam ediyorsa da harfler büyüdüğü için idare ediyorum :)
Bir haftalık raporum bu şekildedir sevgili dostlar. Şu anda evde temizlik var, çok hoş bir hanım temizliğe yardımcı oluyor, makine sabahtan beri mesai yapıp perdeleri yıkıyor, ben de ortalıkta dolanıyorum. Bayramda görüşmek dileğiyle şimdilik hoşça kalın diyor, banyodan gelen deterjan kokusunun izini sürmeye gidiyorum :)
"Bir son duygusu"nu nasıl buldunuz? Ben de geçen yıl okudum, ilginçti ama sonu fazla karışık geldi bana.
YanıtlaSilAlanya cok sicak, bunaldim.
YanıtlaSilVekam'in Mogol Cadiri'na gitmek istiyorum ben ama gidemeyebilirim.
Sizden fotograf bekliyorum artik.
Alanya'yı hiç sevmem" diyeyim Alanyalılar da beni sevmesin :)
SilVekam'ın Moğol çadırı iyi fikirmiş, bir ziyaret şart oldu bayram sonrası, gidersem fotoğraf koyarım elbet...
Aynen, sonu bana da çok karışık geldi, ne oldu ne bitti, tam çözemedim. Neyse yalnız değilmişim :) Bu arada sizin sayfa hala benim blog listemde görünmüyor, ancak linki yazarsam görebiliyorum...
YanıtlaSilEvet, kimsenin blog listesinde görünmüyorum artık. Ne zaman aklınızdan geçersem artık :)
YanıtlaSilSiz hep aklımdasınız esasen ama blog işleri biraz tavsadı bu aralar, sevgiyle...
Sil