.

.
.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

OYUN İÇİNDE OYUN

Lise yıllarımda fena halde kantoya merak salmıştım. Nurhan Damcıoğlu'nun en parlak zamanıydı, tek kanalllı TV'de Ramazan ayı başta olmak üzere sık sık boy gösterirdi. Dinleye seyrede hem kantoları, hem dansını iyiden iyiye öğrenmiştim. Bilhassa okulda, arkadaşlar arasında söylediğim kantolarla anılır olmuş ve adımı da bir dönemin ünlü kantocusuna atfen "Deniz Kızı Eftelya" takmışlardı. Normal şartlarda bir yakınımızın düğününde bile kalkıp oynamaya nazlanan bir tiptim, kantoya duyduğum ilgi şaşırtıcıydı. Öğretmenler bile öğrenmişti kanto söylediğimi, boş ders olmasın kazara, hemen sahneye(!) pardon tahtaya çağrılır, sözlü yerine kantoya kaldırılırdım. Lise bitene kadar sürdü merakım, sonra hayatın hayhuyu içerisinde unuttum gitti. Kantoların sözleri hala aklımda ama iş oynamaya gelince ııh, artık ne o nefes ne de güç var:)

 

Tiyatro Festivali kapsamında Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen "Kantocu" oyununu izlemeye giderken yolboyu aklımdan bunlar geçiyordu. Sadece kantolar değil, Direklerarası eğlencelerinin gerek radyolarda, gerek TV'de sık sık yayınlandığı bir çocukluk geçirmiş herkes gibi izleyeceğim oyunda neler göreceğimi aşağı yukarı tahmin ediyordum. 


Fuayeyi dolduran kalabalığın arasında oyunun yazarı ve yönetmeni Haldun Dormen de vardı. Tabii bu kadar kalabalık olunca ve biz biletleri gecikmeli olarak aldığımız için neredeyse en arka sıradaydı yerimiz. Bu durum hiç hoşumuza gitmedi, neyse ki görevlilerden biri ricamız üzerine bizi ön tarafta boş olan bir sıraya aktardı. O kadar avantajımız olsun artık, kadrolu izleyici haline geldik gide gele:)


Oyunun konusu 1920'lerin başında, Milli Mücadele ve Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında geçiyor. Verjin sahneye aşık bir genç kızdır. Direklerarası'nda bir tiyatro kumpanyasında kantoculukla başlar oyunculuğa kadar yükselir. Bu arada gönlünü kumpanyanın reisi Kenan Efendi'nin yiğeni Kuvayı Milliyeci Cemil'e kaptırır. Bir yandan aşkı, bir yandan işi, bir yandan yeni Cumhuriyetin kurulma sancıları arasında olaylar gelişir. 



Çalgılı-çengili, şarkılı-türkülü, danslı-eğlenceli sahneler birbirini izledi. Zaman zaman oyuncular izleyicilerin arasına karıştı.  Kostümler gözalıcı, dekorlar hoştu.


Genel anlamda eğlenceli, keyifli bir oyundu. Çok emek harcanmış, çok uğraşılmıştı. Benim açımdan ele alacak olursak Direklerarası türü oyunlar artık ilgimi çekmediği için çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim, tarzım değildi demek daha uygun aslında. Verilen onca emeğe saygısızlık etmek istemem. Zaten finalde de çok alkış aldı. Yalnız bir oyuncu vardı ki özellikle bahsetmek istiyorum, 2 yıl önceki festivalde izlediğim ve Ankara'da uzun yıllar kapalı gişe oynayan (ki ben yine bayılmamıştım o oyuna da) Fosforlu Cevriye'de Güllü karakteriyle çok beğendiğim Kader İlhan bu oyunda da Mari rolüyle yine göz doldurup diğerlerinin arasından sıyrılmayı başardı.


Selam sonrası salonda oyunu izleyen Haldun Dormen yönetmen ve yazar sıfatıyla sahneye davet edildi ve kısa bir konuşma yaptı. 


Eh, bu da fuayede Haldun Dormen'e imzalattığım Program dergisi, koleksiyona bir ilave daha. Bugünlük bu kadar efendim. Yarın yeni bir oyunda buluşmak üzere...

10 yorum:

  1. Nurşen ablacım, kantoyu ben de küçükken çok severdim. Nurdan Damcıoğlu'nın neşe dolu hareketleri ve güleryüzünü görüp , bende böyle neşe veren bir kadın olucam büyüyünce derdim. Onun gibi oynak olmadım, ama gülenyüzümü hiç eksik etmedim... Melisa biraz büyürse sanırım 8-9 yaş sınırı var tiyatrolarda, herhalde hiçbirini kaçırmadan bizde gideriz.

    YanıtlaSil
  2. katinanın elinde makası..
    kesemez ah kesemez..,

    =)
    bir bu kalacak sanırım.. huysuz virjinin sayesinde..

    nurhan damcıoğlu geçen sene mi ondan önceki sene mi..
    iki çıtır oğlan alıp yanına yeniden kantoyu canlandırmaya çalıştı ama..
    fazla mı eğitildi kulaklar.. fazla mı kirlendi dünya.. tutmadı..
    "bayan bana bak yanıma yakın gel bay beni sev yanıma yakın gel" demeler için..

    keyifle sürsün.. şenliğiniz..

    atalet..

    YanıtlaSil
  3. Yaşadığınız şehirde sanat faaliyetlerinin bu kadar sık düzenlenmesi ve tabi sizinde bunları takip etmeniz çok güzel. Kendi şehrinde bu olanağı bulamayan biri olarak imrendim diyebilirim :)
    sevgilerle.

    YanıtlaSil
  4. Sevgili leylakdalı, oyun bir dönem oyunu olduğundan kostümler ve gelişmeler doğru tespit edilmiş bize de hoş sunulmuştu. Mustafa Kemal Atatürk vurgusu, özellikle azınlıklara ve türk kadınına verdiği hakların değeri,yerinde dozundaydı.Doğrusu en etkilendiğim sahneydi.
    Kader İlhan' ın şive oturtması mükemmel, fosforluda rolün gereğide çok yakışmıştı ama dönem oyununda acaba oldu mu diye düşündürdü beni...


    Ah bici bici leblebici :))

    YanıtlaSil
  5. Bebeğim olduğunan beri evden çıkamıyorum gösteri konser tiyatro anlamında verimsiz bir yıl geçirdim, ama sizin yazılarınız çok iyi geliyor, gitmiş kadar oluyorum :) Bir de tabi gidip görme arzum kabarıyor .)

    YanıtlaSil
  6. Canım tiyatronun doruğuna çıkardın ya bizleri bendende kocaman teşekkürler. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  7. Biz de Ankara'da gitmistik bu sezon bu oyuna.Cok begenmistim.Kızım Selin de oyle.Kerbela gelir mi bilmem ama muthis bir oyun.Eger varsa mutlaka gidin derim hocam.Sevgiler.

    YanıtlaSil
  8. Görmüş kadar oldum:)
    Oldum olası Haldun Dormen'in anlaşılmaz konuşmasıyla nasıl tiyatrocu olabildiğine şaşarım. Çalışkanlığını, tiyatroya katkılarını inkar edemem ama ''torpilli miydi acaba?'' diye de düşünmeden edemem:))

    YanıtlaSil
  9. Kanto çocukluğumda kalan bir kültür şimdi...ne iyi yapmışsınız izlemekle.
    Bu tiyatro günlerinde ben de olmalıydım, küçülüp cebinize girsem de oradan mı izlesem:)))
    Öptüm!

    YanıtlaSil
  10. Zevkle okudum,yüreğimi sımsıcak gülümsettiniz,teşekkürler Leylak Dalı'm...

    YanıtlaSil