Dün bloga yorum onayı yapmak için gelen kutusunu kurcalarken spama düşmüş bir yoruma denk geldim, ilk kez yorum bırakan, tanımadığım biriydi ve 10 yıl önceki bir paylaşımımda kandilimi kutlamıştı an itibarıyla. Sağolsun, kutlasın elbette ama 10 yıl önce o gün kandil miydi bilemedim. Her neyse o sayfayı açınca diğer postlara da atladım, neredeyse bir saat eski yazılarımı okudum. Blogların dutluk zamanıydı ve olgunlaşan dutlar birer birer dalından ayrılmadan meğer ne bereketli bir alemmiş. Her gün yazmışım, yazdıklarımı okurken çok eğlendim, başkası yazmış gibi uzun uzun güldüm bazılarına, altta da bir sürü yorum, 35-40'a ulaştığı olmuş. Yorum bırakan bloggerlerin bazılarını hatırlayamadım bile, demek ki epey olmuş buralardan gideli. Bazılarını ise özlemle andım, ne güzel yazarlardı. Ne yazık ki-buna dinozor modunda yazmaya devam eden ben de dahilim-çoğumuz Instagram'ın renkli ve anlık görüntülerine dahil olduk. Çok sevdiğim bloggerların bir kısmı tamamen çekildi piyasadan, izlerine ulaşmak mümkün değil. Neyse ki bir kısmını Instagram'da yakalıyorum. Az da olsa hâlâ yazanlar var, umarım devam ederler.
Başkalarını bilmem ama yazmak benim için bir içdöküm, bir nevi terapi. Okumayı-yazmayı söktüğüm günden beri çok sevdim ikisini de. İlkokul 3. sınıfta dergi çıkarmaya kalkmıştım da teklifte bulunduğum arkadaşlarım birer bahane bulup yan çizmişti. Baktım kendim çıkaramıyorum bari dergilerde adım geçsin diye oturup bir şiir yazdım. Doğduğu günden beri şehirde yaşayan ben şiirime "Köyümde Akşam" adını verdim, romantizm boyumu da aşmış görüldüğü gibi. Ne de olsa Kemalettin Tuğcu kitapları ve Yeşilçam filmleri ile büyüyen bir kuşaktık, ağlak edebiyat ruhumuzda derin yaralar açarken siyah-beyaz Türk filmleri kalbimizi küt küt attırıyordu. Dozu aşan bir romantizm 😋 Velhasıl şiiri döşenip "Mavi Kırlangıç" isimli çocuk dergisine yolladım. Basılan bütün çocuk dergilerini alırdım; Doğan Kardeş, Çocuk Haftası, Mavi Kırlangıç, Tina, Zıpzıp. Sonuncu bir çizgi roman dergisiydi, babam da okurdu benimle birlikte, zira hem çocuklara, hem büyüklere hitap ederdi. Babam kelimeleri bozarak kullanmayı çok severdi ve dergiye "Pızpız" adını takmıştı. Yayından kalktığında hepsini toparlamış ve ciltletmişti. O cilt 24 daireli apartmanımızın en az 10 dairesi tarafından okunmuş, sonra bir şekilde kaybolup gitmişti, keşke duraydı, şahane maceralar vardı tekrar okunmalık. Ara verip internete baktım da sahaflarda 1500 lira civarında satışa sunulmuş tüm sayıları kapsayan cilt. Vay be servet kaçırmışız 😊
Neyse ben bu muhteşem pastoral şiirimi dergiye yolladım, her hafta heyecanla gazete boyutunda çıkan az sayfalı dergiyi koşturup alıyorum ama heyhat yok benim şiir. Bu arada yine bir Google incelemesi yaptım, şimdilerde Kızılay "Mavi Kırlangıç" adıyla bir çocuk dergisi çıkarıyormuş, benim dergiyle alakası yok. Epey bir zaman geçtikten sonra aldığım dergide adımı görüverdim. Kalbim çarparaktan bir duvara oturdum ve okudum. İyi de benim şiirle yegane benzerlik başlık ve ismimdi. Nasıl bir editörün eline düştüysem benim o Nobellik şiirimi değiştirmiş oyuncak etmişti 😃 Bir yandan ağlamaklı olurken, bir yandan da olsun adım çıkmış ya diye seviniyordum. Ah çocukluk, babam teselli etti beni. "Önemli olan cesaret edip yollamandı" dedi, "yaza yaza öğreneceksin", sağol Baba. Öğrendim galiba yaza yaza, şiir maceram Mavi Kırlangıç editörü sayesinde sona erdiyse de düzyazı alanında "yılmak yok, yola devam" yaptım 😃
Fen bölümünde okuduğum lisede en sevdiğim ders Edebiyat ve Kompozisyondu. Peki ne işim vardı Fen Kolu'nda. O yıllarda gelenekti, Fen Kolu'nu seçmeyen tembel ilan edilirdi, nefret ede ede takip ettim üç yıl o sayısal dersleri. Keşke tembel ilan edileydim, kime neydi benim tembelliğimden. Yüksek okulda da kurtulamadım sayılardan, tuttum Ekonomi, Maliye, Muhasebe okudum, peh!
2009 yılıydı, annemi bir süre önce kaybetmiştim, emekliye ayrılmıştım ve kendime bir meşgale arıyordum, bilgisayara sardım. Blogları okumaya başladım ve bir gün cesaret edip açtım bu blogu. Ne iyi etmişim. Şu hayatta başıma gelen en güzel şeylerden biri oldu.Ufkum ve çevrem genişledi, şahane dostlar edindim, yazma kabiliyetim gelişti, her şeyden öte müthiş keyif aldım bu işten. Keşke ilk zamanlardaki gibi rağbet görmeye devam etse ama korkarım ki bir süre sonra biz sona kalanlar da terk edeceğiz gemiyi. Ne diyelim, gelin ata binmiş, ya kısmet. Bugüne kadar burada duygu, bilgi, dostluk alışverişinde bulunduğum eski, yeni tüm bloggerlere selam, yazmaya devam...
Blogun adını aldığı çiçekle gelsin bugünün fotoğrafı:
İyi ki yazıyorsun Leylak Ablacığım, seni okumak ayrı seni tanımak ayrı bir mutluluk; iyi ki varsın <3
YanıtlaSilAynı duygularla sarıldım...
SilAman hiç bitirme yazılarını Leylak Dalım, öyle seviyorum ki okumayı. Bazen eski yazılarıma ben de dönüyorum. Bu sanal aleme her an bir şey olur diye de korkuyorum. Yedeklemek lazım aslında yazılarımızı. Bunca yıl emeğimiz var, bizden sonra da kalsa. Yaşlandığımızda bile yazacağımızı hayal ediyorum hep. Çok sevdiğim blog arkadaşların bırakmasına bende çok üzülüyorum. Kısmet artık ne kadar yazmaya devam ederiz..
YanıtlaSilÇok sağolasın canım. Eski yazılarının çıktısını alıp spiralleyip saklayanlar var, aslında yapmak lazım ama o kadar çok ki yazı, kim uğraşacak. Yaşlanınca da yazılıyor Pembişkom, bakınız ben :)))) Çok sevgiler...
SilAsla esamesi okunmaz yahu blog varken instagramın ;) Sen hep yaz biz hep okuyalım!
YanıtlaSilBence de öyle fakat sanırım bizce öyle, başkaları okumaktansa fotoğrafa bakıp geçmeyi yeğliyor. Bazen altına yazdığım yazıyı okumuyorlar ve yazdığım şeyin aynısını yorumda bana soruyorlar, çok tuhaf değil mi? Sen de hep yaz ama...
SilSiz yazın biz okuyucular olarak buradayız...
YanıtlaSilSağolun, varolun, çok sevgiler...
SilSeni tanımak, okumak çok şşaaane yaw <<<<<<<<<<<<<3
YanıtlaSilSeni de yaw, o Bodrum gecesi hep aklımda, Snoopy'm duvarda, baktıkça seni anıyorum, iyi ki...
SilSiz hep yazın. Umarım hiç bırakmazsınız.
YanıtlaSilŞimdilik niyetim yok ama hayat bu ne getireceği belli olmaz. Çok sevgiler ve teşekkürler...
SilBabacığın ne güzel söylemiş yüreklendirmiş. Şimdi bile düşününce haklı. Gıcık oldum yalnız editöre :)
YanıtlaSilEski yazılar üstünden çok zaman geçince insan yabancılaşabiliyor. Başkası yazmış gibi oluyor.
Benim de şu dünyada yaptığım en hayırlı işti kendim için. Ama ne zamana kadar? onu kestiremiyorum.
Sevgiler Leylak Dalım.
Çocuk dergileri öyleydi o zamanlar, editör kendine göre düzeltir, altına da not yazardı :) Gerçekten başkası yazmış gibi okudum yazdıklarımı. Arada da "Yazar ne yazar,ne yazamaz"ın yorumlarını gördüm :)) Çok sevgiler Joecuğum...
SilNe güzeldi 2009 ve sonrası bloglar.,okumak için kopmadım ama yazmada uzak kaldım.Yeniden deniyoum bakalım nasıl sürer....Kutluyorum seni ,blog dünyasında hep var olmanı umuyor ve diliyorum.Sevgiler.
YanıtlaSilEvet Arzucum ya, keşke sen de dönsen aramıza. Çok sevgiler...
Silbugün eşime bloglardan bahsederken aynı şeyi söyledim, "iyi ki açmışım şu blogları da normalde hiç tanışamayacağım, şahane insanlar girmiş hayatıma" :)
YanıtlaSiliyi ki yazmışsınız, iyi ki yazıyorsunuz yani öğretmenim:)
Gerçekten dediğin gibi, nereden nereye, kimlerle arkadaş olduk, iyi ki olduk, iyi ki açtık blogları. Eski popülerliği kalmasa da okumanın ve yazmanın keyfine varanlar kolay kolay bırakamıyor. Sevgiyle...
Siltam da dönmek için kıvranırken geldi bu yazın... sosyal medyayla ve ekranlarla arama koymaya çalıştığım mesafe beni radyodan da kopardı. ama son bir kaç gündür dönmeyi hayal ediyorum. umarım becerebilirim; çünkü benim için de yazmak bir tür "terapi" hatta onun da ötesinde bazen bir varolma biçimi. öpüyorum çok...
YanıtlaSilKıvranma, dön Zeldacım, Radyo Z'yi okumak büyük keyif. Seninle buluştuğumuzda da konuşmuştuk ya, buradaki gerçek dostluk çok farklı. Haklısın, yazmak bizim gibiler için varolma biçimi. Ben de öpüyorum...
SilMavi Kırlangıç benim çok sevdiğim bir dergiydi. Yanlış hatırlamıyorsam, bir kaç sayıyı "kokulu" çıkartmışlardı, nerden icap ettiyse, rekabet aşkına herhalde. :))
YanıtlaSilBak sen yazınca hatırladım, evet kokulu çıkmıştı, sanırım bir parfüm firması sponsor olmuştu. Tabii o zaman sponsor falan bilmezdik. Bir de katlanıp yapıştırılacak ev eşyası modelleri vermişlerdi, koltuk, masa falan, ben deli olmuştum. Bebeklerime ev yapmış, uzun süre oynamıştım. Tefrika roman vardı, lösemili bir kız çocuğunu anlatan, kızın adı bile yakın zamana kadar aklımdaydı, o kadar etkilenmiştim çocuk kafamla, ölmüştü sonra kızcağız...
SilFen bölümünü seçmek zorunda kalmış bir garip de benim ki hayalimdeki meslek için hiç de gerek yoktu. Gerçi hayat bana bir başka yol çizmiş, hayalimdeki mesleği de yapamayacakmışım zaten ama benim hissetmiş olsam da o sıralar bundan haberim yokmuş, dolayısıyla acısı daha sonrasında fazla olmamıştı. Blogları keşfetmek, sonrasında blog sahibi olmak ve yazmak şu hayatta yaptığım en keyifli işlerden biri benim için de, ki yoluma çıkaran rabbime bu vesile ile bir kez daha şükranlarımı sunmak isterim.:)
YanıtlaSilBenimki zaten gerçekten garabet, fen bölümü bitirip hayatımda hiç okumadığım derslere, aklımdan geçmeyen bir mesleğe sırf o okul diğerlerinden önce açılıyor diye başlayıp sonradan bırakamama durumundan yapmak zorunda kalışım. O yaşlarda pek önünü sonunu düşünmezdik, evdekiler de ince eleyip sık dokumadılar niyeyse başka zamanlarda yaptıklarının aksine, hayat insana istemsizce bir yol çiziyor işte, artık kurcalamanın da bir anlamı yok. Bloglar konusunda bu işe bulaşıp da memnun olmayan yok diye düşünüyorum. Zaten yapamayanlar daha işin başında gidiyor. O şükran hep var...
SilTüm sevdiğim blogdaşlar burada toplanmış, ben de son vagona atladım geldim. :) Hislerinize katılıyorum Leylak Dalıcığım. İyi ki yollarımız kesişmiş. Bazen yolların kesişmesine sebep olan kişiler aradan süzülüp gidiyor, geriye başka kalıcı ilişkileri bırakıyor. Bizimki de öyle oldu sanırım. Yüzyüze tanışmasak da -hatta bazen birbirimizin neye benzediğini bilmesek bile- buradan yazışarak, birbirimizi okuyarak, yorumlar bırakarak derin paylaşımlar yarattığımız bu dünyayı ben de çok seviyorum. Yazmak her anlamda bir terapi, bir iç döküm, bir başka muhakeme. Ama sadece yazmak değil, blog yazmanın da yabana atılmayacak bir sağaltıcılığı var. Tümevarımcı mı desem, birken çoklaştırıcı mı diye ifade etsem, karşılıklaştırıcı diye mi evriltsem? Bu ara çok uzak düştüm, hem kendi bloguma yazmaktan hem blogdaşları okumaktan. Üzüldüm vallahi, farketmedim bile zamanın böyle uçup gittiğini. Bugünlerde bir gayret -ha gayret- döneceğim umarım. Sizi, bizi, hepimizi seviyorum. İyi ki varız, iyi ki yazıyoruz. Çok sevgiler. xxx
YanıtlaSilHoşgeldin sevgili Lesliyan, biz seninle maceralı Bibliyomanyaklardan bu yana dostuz, iyi ki varsın. Yazılarını sıklaştırmanı çok isterim, zira keyifle okuduğum yazılar onlar, malum yorum bırakamıyorum diye pek üzülmüştüm, neyse sonunda çözümü buldum :) Gerçekten buradaki dostluk çok farklı, baharda bir başka blogger arkadaşla buluştuk Antalya'da ve bunu konuştuk, yakın çevremizdeki eski arkadaşlarla bile hemfikir olamayacağımız mevzularda yandaş buluyoruz kendimize, bu ne güzel bir şey. Umuyorum ve diliyorum ki bir gün yüzyüze de geleceğiz, o zamana kadar yazmaya devam ve çok sevgiler...
SilEn eski takipçi plaketlerinden biri de benim olmalı :))
YanıtlaSilEn güzelinden bir plaket sundum size, teşekkürlerimle :)))
SilŞiirinizin editör elinde heba edilmesine üzüldüm acep sizde aslı duruyor mu ki, kıymetlidir. :) İyi ki yazıyorsunuz hep yazın. ❤
YanıtlaSilÇocukluk şiiri ya kuzum, adamcağız biraz elini yüzünü düzelteyim dedi sanırım. Aslı ne gezsin, kimbilir nerelerde yitti gitti. Şiiri bıraktım ama düzyazıya devam. Çok sevgiler...
SilCanım Leylak Dalım,
YanıtlaSilİnşallah yazdığı yorum bu sanal dünyada yerini bulur; zira Google bu aralar benim yorum yapmama izin vermiyor. Google da retrodan etkilenmiş olabilir. Neyse, ben de geriye dönüp baktığımda hep, "İyi ki blogumu açmışım." diyorum. Yazmak benim için de bir içdökümmüş. Bunu anladım. Güzel anlarımda da zor anlarımda da hep bloguma sığındım. Yazarak sağalttım kendimi. Bir de okumaktan çok keyif aldığım bloglar vardı. Ne yazık ki sayıları gitgide azaldı. Sen şükür ki hâlâ buralardasın ve yazmaya devam ediyorsun. Kitap okur gibi okuyorum senin yazdıklarını. İnsan hep eskiyi özlüyor ama. Belki de eski hep özlenen bir şey. Bilmiyorum. :))
Bildiğim iyi ki bıuralardasın ve yazıyorsun.
Çok öpüyorum seni.
Canım Özlemcim, önce sesini duymak, sonra yorumunu görmek ne güzel oldu, öyle özledim ki o buluşabildiğimiz günleri. İyi ki açmışın bloğunu gerçekten, yoksa ben senin gibi bir şirineyi nerelerde bulacaktım. Ne güzel anılarımız var aslında, her anı çok değerli. Gücümüz yettiğince yazmaya devam edelim, bu gücümüzü zorlayan ortamda can simidi bu yazılar. Sevgiyle kucaklıyorum...
Sil