Etkinlikten sarhoş olarak geçirdiğim günlerden fırsat bulup akşam yemeğine oturdum dün, Allah sizi inandırsın koşturmaktan yemeğe bile fırsat bulamıyorum, Lüküs Hayat işte 😀 Dün nasılsa akşam gideceğim bir suare, konser, balo falan yoktu da rahat rahat yemeğimi yedim. Hatta yemekten hemen kalkmayıp uzun uzun sofrada oturarak buzdolabını seyrettim. Nasıl keyiflendim anlatamam, böyle manzara yoktur inanın 😀
Şaka bir yana gerçekten gözüm takıldı bir ara buzdolabına ve fena hüzünlendim, neden derseniz, ne kadar özgür ve mutlu olduğumuzun farkında olmadığımız zamanlardan kalma magnetlere daldım gittim. Bıraktım tabağı çanağı, bulaşık makinesi kaçmıyor ya, elimi çeneme attım ve dolabın en üstünden başlayarak magnetler arasında bir yolculuğa başladım.
Üst tarafta Audrey Hepburn ile Sait Faik yanyana duruyor. Audrey'i bilmem ama Sait Faik bu durumdan memnundur diye düşünüyorum. Audrey Hepburn'u "Tiffany'de Kahvaltı" filminden bir pozuyla gösteren magneti Tepebaşı'ndaki Sahaf Festivali'nden Lale almıştı bana. Yıl 2011, İstanbul seyahatimin sondan bir önceki gününde Atalet, Lale ve ben Beyoğlu'nda buluşmuş önce Sahaf Festivali'ni gezmiş, sonra Pera Palas'ta kahve içmiş, ardından da Tünel Pasajı'nda biralamıştık. Şahane bir gündü, umarım bir gün tekrarı mümkün olur.
Sait Faik'li magnetin menşei tahmin edebileceğiniz gibi yazarın Burgaz Ada'daki müze evi. Kapanış saatine çok yakın bir zamanda girmiş, paldır küldür gezip son olarak da satış mağazasına bir göz atmıştık. "Kapansa da gitsek, hatta akşam olsa da yatsak" görüntülü satış görevlisi esneyerek, adeta zorla satmıştı kitap şeklindeki iki magneti bize. Benimki sarı "Lüzumsuz Adam", kardeşiminki kırmızı "Alemdağ'da Var Bir Yılan" idi. Sonra bahçede Sait Faik'e hiç benzemeyen heykele sarılıp selfie çekmiştik. Adamcağızı öyle garip bir pozda heykelleştirmişler ki, sanki yazar değil de tam çalarken önünden piyanosu çekilmiş bir piyanist. Müze gezisi sonrası pek keyifliydi, Barba Yanni'de denize karşı yemece, içmece, ah içim gitti düşününce bile...
Kapağın üst ortasında iki küçük fotoğraf çerçevesi, birinde çocuklar, birinde yiğen; özledikçe bakmak, baktıkça özlemek için. Çerçevelerin sağında Cermodern'den alınma bir Bedri Rahmi sergisi hatırası, solunda ise İran Günleri Fuarı hatırası bir İran minyatürü, hemen yanında bu defa İran'dan hediye gelen başka bir minyatür. Kapağın sağ yanında büyük bir bölümü İstanbul'a ayırmışım, ah İstanbul, çok özledim. Ayasofya magnetini 2006'da uzun yıllar sonra ilk kez gittiğim İstanbul'da, teyzemin kızının ilk gün götürdüğü Minyatürk'ten almıştım. Galata Kulesi ve bir leylak dalına tünemiş kuşun yer aldığı, yan tarafında İstanbul yazan magnetleri ise Galata Kulesi'ne çıkıp İstanbul'u kuşbakışı seyran eyledikten sonra kulenin hemen yanındaki bir hediyelik eşyacıdan çok severek almıştım. Yıl 2015'miydi acaba, unuttum. Birkaç İstanbul magneti daha var, onlar arkadaş hediyesi.
Çerçevelerin altında sırasıyla kızkardeşle yaptığımız gezilerden aldığım magnetler var; Eskişehir, Konya, Bursa, Edirne, Sille, Trilye, Gölyazı, Antakya, Harbiye, Musa Ağacı, çeşit çeşit. Ah ne güzel anılarımız var. Solda son kızkardeş gezisinden kalma iki Niğde magneti, zor bela bulmuştuk onları da, restore edilmiş tarihi bir sokakta, iki kadının işlettiği minik bir cafede: Hüdavent Hatun türbesi ve Saat Kulesi.
Kapağın açma noktasına yakın bir açacak, Heybeliada manzaralı. Burgazada'dan dönerken yanlış vapura binmiş, Kadıköy'e gitmeyi beklerken şipşak kendimizi Heybeliada'da bulmuştuk. Hiç beis yoktu, Kadıköy vapuru gelene kadar biz de Heybeliada'yı gezer, iskelenin yakınındaki mağazadan da bu açacağı alır baktıkça o günü hatırlardık değil mi?
Alt sırada bir dümen, dümenin içinde bir Samsun manzarası, 2011'den kalma. Oğlunun işi nedeniyle bir süre Samsun'da kalan arkadaşımıza misafir olmuştuk, bu magnet o güzel üç günün hatırası. Yanında iki yuvarlak Safranbolu. Oğlum arzu etmişti, günübirlik gitmiştik Ankara'dan, yıl 2007.
Biraz daha aşağıya inince komşu çıkıyor karşımıza, Kavala, Dedeağaç, İskeçe. Edirne'den günübirlik kiraladığımız rehberli bir araçla gitmiştik. Rehber-şoförümüz çok alem biriydi. Yunan havaları ile "Hap koydum, hap koydum/Kaynanamın adını kuyruklu sıçan koydum" arasında değişen bir repertuar dinletmişti bize yol boyu. Her gördüğü zakkumu çekmem için de bana ısrar etmişti, diyememiştim ki Antalya'da zakkum zebil gibi, nesini çekeyim 😃
Buzdolabının alt bölümleri lise gezilerimizden, tabii yıllar sonrakı lise gezilerimizden. Marmaris, Selimiye, Bozburun, ardından bir sonraki yıl Bodrum, Gümüşlük, Belen Kahvesi, Güzelköy, Zeki Müren Evi ve son gün gittiğimiz Kos haritası üzerine yerleşmiş Hippokrat. Aralara bir yere bir Foça ve Birgi sıkışmış. Kenardan Antalya Müzesi'nin Herkül'ü ile Didim'den Medusa bakıyor. Datça, "beni unuttun ama Zeren küser" derken Karagöz'le Hacivat "Off Hay-i Hak" bağırtısıyla devreye giriyor.
Ve son olarak pandemi öncesi son gezimiz olan Sagalassos ve Burdur magnetleri var. Çok sıcak bir günde yapılmış nefis bir gezi olan Sagalassos, Burdur'da ise methini duyup gittiğimiz ve berbat bir şiş köfte yediğimiz restoran unutulmaz.
Gözlerim buzluğun üstündeki Hikmet Onat tablosu resmedilmiş açacağa kayıyor. Yine 2006'dan, 3. gün tek başıma gezmeye niyetlendiğim İstanbul'da Sabancı Müzesi'nden almıştım. Bir "Ah İstanbul!" daha çekiyor ve bunca geziden yorgun tabakları üstüste koymaya başlıyorum. Hayallerle hakikatler birbirini pek tutmuyor...
Ne güzel anılarınız var :) Dilerim en kısa zamanda yeni anılar, yeni magnetler eklersiniz :)
YanıtlaSilAh umarım, zira çok bunaldık. Çok sevgiler...
SilBakması bile keyifli o magnetlere. Eskiden hiç meraklı değildim, önce gittiğim yerlerden hediye etmek için almaya başladım, sonradan anı olsun diye kendime de almaya başladım. Bir bakıyor insan, bir iki dolu birikmiş. Yine biriktirelim. :)
YanıtlaSilÇok seviyorum ben, gittiğim yerlerden çoğunlukla sadece magnet alıyorum hatıra diye, hem yer tutmuyor, hem baktıkça hatırlıyorsun.
SilBiriktirelim valla, yetti artık canımıza...
gezmeyi özledik çok fena halde :) salgın bitsin, ekonomi düzelsin de biraz gezelim artık yahu!
YanıtlaSilNe salgının biteceği var, ne ekonominin düzeleceği. Sanırım buzdolabı kapağında gezeceğiz epey bir süre...
SilGezdiklerimizin yanımıza kar kalacağı uzuuuun süre gezemeyeceğimiz söylenseydi güler geçerdik. Pandeminin üzerine bu ekonomi ile biraz zor gezeriz artık. Çok canım sıkıldı valla düşününce.:(
YanıtlaSilSorma :( Çok tatsız her şey. O kadar bunaldım ki, bir yandan pandemi, bir yandan dizlerin durumu. Kardeşim hep plan yapıyor gelecek yıl için, benim öyle ağzım yandı ki ihtiyatla bakıyorum. Dilerim her şey yoluna girer :(
SilNe kadar güzel her birinin ayrı bir anısı olması. Ben de her gittiğimiz şehir yada görülesi yerlerden bir adet alıyorum. İlerde birgün benim de o kadar çok magnetim olur belki. :)
YanıtlaSilKesinlikle olur ve sizi çok mutlu eder. Hele de böyle eve kapanma zamanlarında, dilerim bu günler tez geçsin, siz de magnetlere magnet ekleyin...
Sil