Aniden ve mevsim normallerinin üstünde bastıran sıcakların etkisiyle pencere açık yatmaya ve açılıp saçılmaya henüz alışamayan bünye dün yağmur ve rüzgara maruz kalınca isyan bayrağını çekti. Kırılıp dökülen kasları ilaç ve adaçayı ile kandırsak da sabah yine bir üşüme hissiyle uyandım. Oysa pencereyi kapatmıştım ama leylaklı pikemi pek içselleştiremedi galiba vücut. Sırtıma bir yelek geçirip balkona çıktım, beni yağmurla yıkanıp parlamış çınar, kendini epeyce hissettiren bir rüzgar, kuş cıvıltıları ve boş bir sokak karşıladı. Normalleşmeyi abartan mahallemizin dünkü halinden sonra bu sessizliği yadırgadım biraz. O esnada yan sokaktan parsa benzeyen kapkara bir köpek fırladı havlayarak, sessizliği bozdu, sahibinin "Gel buraya" seslenişi sönerken içeri girdim.
Yarın bayram malumunuz, yılbaşlarını ne kadar seversem bayramlara o kadar mesafeliyimdir. Bunun sebebi de bayram öncesi temizlik yapacağım diye evi temelinden kaldırıp indiren ve bunun baş görevlisi olarak beni ilan eden annemdir, Allah rahmet eylesin. Üç gün öncesinden sıkıyönetim ilan edilirdi evde, bir yere gidemezsiniz, arkadaşınızla buluşamazsınız, keyfiniz için vakit geçiremezsiniz, mazallah ya bir yerlerde ufak bir toz kalır da bayram temizliği eksik olursa, evde kalacak ve anneniz önderliğinde domestik faaliyetlere tam gaz devam edeceksiniz. Babaevinden ayrılana kadar tüm arifeleri deterjan kokusu, elektrik süpürgesi gürültüsü, zemin ıslaklığı, sağa sola çekilmiş mobilyalar, toz ve yer bezleri eşliğinde geçirdim. Sonra-henüz kombilerle tanışmamışken-termosifon yanar, son kalan birkaç parça çamaşır makineye atılır, ardından sırayla banyo faslı, "Arife suyuyla yıkanan büyür" derdi annem. Büyümemi buna borçluyum anlayacağınız, keşke çocuk kalaydım.
Derken bayram gelir, iki oda bir salon evimizin bir odası misafirler için müze olarak hizmet verdiğinden mecburen salondaki somyanın üstünde yatarsınız ve de o salon kamu malı olduğu için erkenden uyandırılırsınız, hele bayramsa daha da erken. Baba bayram namazına gitmiştir, o dönmeden ayağa dikilmek şarttır. "Kalk, baban neredeyse namazdan gelir". El mahkum kalkılır, kahvaltı hazırlanır. Buraya bir parantez açayım, bu kısım çocukken en sevdiğim kısımdı, zira otuz Ramazan günü anne baba oruç olduğundan ortak kahvaltı yapılamamıştır, o zamanlar birlikte kahvaltı etmeyi severmişim, tekrar rutine dönmenin sevinciyle babamın gelmesini beklerdim. Babam namazdan kolunun altında seccade, elinde benim için alınmış kırmızı bir balonla gelirdi. Birlikte kahvaltı+balon, sevinç katlanırdı. Ergenlik başlayınca ne birlikte kahvaltı haz verir oldu, zaten annem kahvaltı hazırlamaya üşenirdi, ne de balon getiren kaldı. Bu küçük hazların yerini ziyaret angaryaları da alınca bayramlar iyiden iyiye çekilmez oldu. İlk durak anneannem, Hacı Bekir'den alınmış kutu şeker ya da anneannemin pek sevdiği "iki kavrulmuş nohun", yani "çifte kavrulmuş lokum" elimizde, özel aracı olmayan bir memur ailesi olarak otobüs duraklarında bekleşerek anneannemin evine ulaşırız. Kendisi kapının önünde bir karış suratla beklemektedir ve "Nerede kaldınız uşaak?" nidalarıyla karşılanırız. Saat en fazla sabahın 10'udur, olsun anneannem sitem etmezse günü güzel geçmez. Sırayla el öperiz, üç tane altın burmanın tombul bileğini iyiden iyiye sıktığı, parmağını bir süre sonra eskilikten karardığı için antika sanan bir pazarcıya okutacağı baklavalı, uyduruk yüzüğün süslediği, hafiften soğan kokan eli öpülünce gevşerdi biraz. Getirilen şeker ya da lokum uygun bir yere zulalanır, bize geçen yıldan kalmış, gözü iyi seçmediği için kurtlandığını farketmediği fındıklı akideleri ikram ederdi. Ses etmezdik huyunu bildiğimizden. Anneannemin zorlu bir hayatı olmuş, kıtlık dönemlerini yaşamış, genç yaşta dul ve düzenli gelirsiz kalmış, o yüzden hem malı çok kıymetli, hem de eli hayli sıkı idi. Aile arasında bizi eğlendiren bir huydu onunki, güler geçerdik. Zaten itiraz edince "Ben dul karıyım, maaşım mı var?" tepkisi verirdi. Öğle yemeği anneannemde yenirdi, şeker bayramıysa yaprak sarma, kurban bayramıysa yeni kesilen kurbanın kavurması. Sonra anneannemin oturduğu eski mahallemizdeki ahbaplara ziyaret başlardı, sıkıcı ötesi. İlk günü atlatırsam biraz özgürlüğüme kavuşurdum, gelen giden olursa ağırlamak şartıyla. Babam bir hevesle mutfağa girip bayram çikolatası yapardı, annem mutfakta oluşan dağınıklıktan bîzar. Bayram boyunca gelenlere ayaklı kesme kadehlerde likör eşliğinde hafiften övünerek ikram ederdi eserini.
Bayramın son günü derin bir nefes alırdım, varsın okul açılırsa açılsın, ne gam. Bu hoşlanmama hali uzun yıllar devam etti, hala da pek bir coşku yaşamam ama bu sabah kalkıp da bomboş sokakları görünce, ne büyük, ne küçük kimseyle görüşemeyecek olmanın hüznü içime çökünce biraz hasretle andım eski bayramları. Çoluk çocuk aynı sofrada yemek yemek bile ne büyük mutlulukmuş meğer. İşi yine pandemiye getirmek niyetinde değildim ama o kadar içiçe yaşıyoruz ki kurallarıyla kurtulmak mümkün değil. Dilerim önümüzdeki yılın bayramlarını sevdiklerimizle birlikte geçiririz, sarılmaktan, oraya buraya dokunmaktan korkmadan, maskesiz, dezenfektansız. Her şeye rağmen kutlu olsun, güzel günler getirsin...
İyi Bayramlar, en güzel bayram mesajlarını okumak üzere sizi blogummda görmekten mutluluk duyacağım.
YanıtlaSilİyi bayramlar...
SilHayırlı bayramlar olsun hepimize..
YanıtlaSilDilerim, daha iyilerini, daha huzurlularını görelim...
SilSevmem dediğin bayramları yazışını sevdim be Leylak dalı :) İyi bayramlar...
YanıtlaSilİnsan sevmediklerini bile yokluğu ve eksikliği halinde iyi hatırlıyor değil mi? Huzurlu. sağlıklı geçsin bayramımız...
SilPandemi her şeyimizi etkiler durumda. Yağmurumuzu, rüzgarımızı, hatta pencereye gelen kuşumuzu dahi. İçimden bir ses dedi ki, balkon mermerine bir kaba ekmek kırıntılarını koy. Sevabına kuşların duası bizler üzerinde etkisi vardır mutlaka. Hepimiz aynı havayı soluyor ve aynı dünyayı paylaşıyoruz. Havanın serin olması bile evde olmamızın bir kanıtı gibi.
YanıtlaSilBayram dediniz de. Bayramın binbir türlüsüün yaşadım desm yeridir. çocukluğukda köyde geçirdiğimiz bayramlar. Bir şekere tav olurduk. İki bisküvi arası fıstıksız lokuma. Macuncular, şam tatlıcılar, elma ve ördek şekerleri. el öpmeler. Derken yatılı okulda gurbette yaşanan bayram günleri... En güzel bayram ailecer kutlanan bayramlar. Büyüklerin olduğu evde toplanılırdı. Bilvesile bayramınız kutlu olsun. Pandemi de olsa sevincimizi buruk da yaşasak gelecek bayramların umut dolu olması dileğiyle vesselam.
Aynı dileklerle ben de selamlar yolluyorum. Huzurlu ve sağlıklı bir bayram olsun...
SilHer yazında hayalimde canlandırıyorum Ablacığım :) mutlu sağlıklı nice bayramlar dilerim
YanıtlaSilAh ah bayram öncesi temizlik bizim kuşak her ailede olan işler.
YanıtlaSilDers alamayan ben yaş ilerlerken kızlarıma yaşattım.Şimdi onlar seviyorlar bayramları.
Nice sağlıklı ve mutlu bayramlar diliyorum.selam ve sevgiler...
Ne güzel anlatmışsınız eski bayram günlerini. Ben de hiç sevmezdim bayramları o zaman ama şimdi o günler ne güzelmiş diyorum. İyi bayramlar Aylin..
YanıtlaSil