Bugün yine anne kırkayağın çocuklarının ayaklarını yıkama günüydü. İki seferdir market alışverişimi sanaldan yapıyorum, kargo görevlilerine acıyordum ama kendime daha fazla acımam gerektiğine karar verdim. Son seferimden bu yana yer değiştiren kemiklerim hala anavatanlarına kavuşamadı, aranıp ve sızlayıp duruyorlar biz eskiden neredeydik diye.
Dün öğlen saatlerinde kapıya bırakılıp akabinde de balkonda istirahate terkedilen siparişlerimin "Anne bizi yıka" feryatlarına daha fazla kulak vermemezlik edemedim. Yarısına kadar seyrettiğim "Babamın Ceketi" filmini erteleyip sabunlu suyla dolu tası yüklenip balkona yöneldim. Önce temizlik malzemeleri elden geçti. Sıvı sabunu sabunlarken vaziyetin ironisine kahkahalarla gülmek geldi içimden ama bu dönemde insanın canı gülmeyi bile istemiyor, gülmüş kabul ettim kendimi. Sıvı sabunları, camsil, yüzey temizleyici, bulaşık deterjanı, şeker, bulgur ve cin mısır torbaları, iki adet tost ekmeği ambalajı, üç adet süt kutusu ve bir adet pötibör bisküvi paketi takip etti. Evet sonunda pötibör püskevüt buldum, hem de çifte kavrulmuş 😃 Sonra hepsini toparlayıp eviyede durulayıp kurulayarak yerlerine kaldırdım. Sıra sebze ve meyvelere geldi ki işin en zor yanı bu. Ayrıca taşımamak uğruna sanal yoldan getirtince pek istediğin nitelikte de olmuyor. Dolma biberleri Picasso'nun ektiğini düşünüyorum, zira onun resimleri kadar amorf kendileri 😃 Taze fasulyeler de sanırım anneannemle yaşıt, ihtiyarları bir de güneşte bekletince belleri bükülmüş gariplerin, daha fazla sıkıntı çekmesinler diye onları tencereyle, brokolileri de kaynar suyla buluşturdum. Pancarları haşlayıp önceden kalan turşunun suyuna kavuşturdum, maydonozları beyaz sirkeli, karbonatlı su havuzuna attım, sonra da "Yeter be!" diye bağırıp balkona çıktım. Gördüğüm manzara şuydu; çapraz apartmanımızda kabile halinde yaşayan komşularımız maskelerini hamak yaparak bir masa etrafında toplanmışlar okey oynamakta idiler. Sosyal mesafe hakgetire, kırk elden geçmiş okey taşları elden ele. Biz bu coronayla bu gidişle ömür boyu yaşarız diye düşünüyorum. Neyse ben bu sinirle gidip filmin ikinci yarısını izleyeyim, Hıdrellez dilekleriniz kabul olsun...
Bizim burada da durumlar aynı insanlar sürekli ev misafirliğinde, hiç anlamış değiliz.
YanıtlaSilUzun süredir ilk defa bir bloğa yorum yapıyorum, heyecanlıyım. :p
YanıtlaSilYa ben çok fazla dezenfekte edemiyorum aldıklarımı sanırım, sadece marketten geldiği gibi balkona alıyorum o kadar, biraz zaman geçince de yerlerine koyuyorum, yoksa akıl sağlığımı kaybetmem işten değil. Bunun dışında insanların sorumsuzluğu beni de delirtecek, biz sağlıkçılar pandemi yüzünden her türlü hakkımızı kaybetmiş, emekli olma, istifa etme ve yıllık izine ayrılma yasağı bile gelmişken, ben bunaldım, dayanamıyorum, biraz çıkayım şımarıklığına katlanamıyorum.
Umarım çok yakında bu beladan kurtulur, normal yaşantımıza geri döneriz, hıdırellez için tek dileğim budur.
Normal insanlar'ı ben de fazla sevmemiştim. bari dizisine bakayım bir de . aralık ayında okumuşum hatta şunları yazmışım bloguma:
YanıtlaSilKusura bakmayın bir netflix dizisi gibi kontrolsüz ilişkileri, seksi toplumumuza sızdırmalarına sinir oluyorum. Yabancı ülkelerde ki erken yaşta başlayan duygusuz seksi normalmiş gibi seyretmekten zaten bıkmıştım. Bunun dışında iki gencin karakterleri ve duygularına yoğunlaşan yerleri okumamı sürdürmeme neden oldu. Ödül de almış ne diyeyim..