Açık pencereden gelen çöp kamyonunun sesiyle uyandığımda ilk anda aklıma gelen şey buzdolabı servisi idi. Nitekim bir saat sonra arayıp geleceklerini bildirdiler. Gördüğümüz üçüncü servis elemanı ve 2. çıraktı :) Genel merkezin bildirdiğine göre daha deneyimli bir eleman yollamışlar, baştan yollasanız olmuyor mu? Neyse deneyimli arkadaş geldi ve buzdolabının herhangi bir arızasının olmadığını iddia etti. Çekiştik, pekiştik, sonunda yine bizim buzdolabı testolandı ve ekip gitti. Ben buzdolabını balkondan mı atsam, hurdacıya mı satsam, kafamı dipfrize mi soksam tereddüdünde kaldım yine. Ooff of!
Sinirlerimi bastırmak için hazırlandım ve Meksika Filmleri Festivali kapsamında AKM'de gösterilecek olan bir Meksika filmini izlemek için yola düştüm. Taksiye bindim gecikmemek için, taksici kah burnunu karıştırarak, kah ensesini kaşıyarak ulaştırdı beni mekana. Gecikmemek için taksiye binince bu defa çok erken gitmiş oldum. Neyse ki fuayede "Yolun Yarısında Bir Tebessüm" adıyla açılmış Frida Kahlo-Diego Rivera fotoğrafları sergisi vardı, film başlayana kadar rahat rahat gezdim. Sizi unutur muyum hiç, en güzellerini fotoğrafladım:
Frida'nın çocukluğu ve öğrenciliği
Diego ile düğün fotoğrafı
(Diego iri boy bir Hacıyatmaz'a benziyor laf aramızda)
Diego'nun elindeki kendi heykelciliği imiş, hediye edilmiş.
2. evlilikleri, Diego üzümtüden biraz zayıflamış mı ne?
Digo'nun kucağındaki maymunları. Huang Çulang gibi bir ismi vardı sanırım
Frida ve Diego Mavi Ev'de
Frida hastanede, korse ile yatmakta
Diego Rivera'nın atölyesi
Sergiyi gezdikten sonra filmin gösteriminin yapılacağı salona girip en mutena köşeye yerleştim. Toplam 4 kişi vardı salonda, film başlarken 40'a ulaştı. 40 kişinin sadece 3 tanesi erkekti :) Filmin uzunca bir ismi vardı: "En El Ombligo Del Cielo". Galiba "Cennetin Göbeğinde" demekmiş.
Bir reklam ajansında çalışan huysuz ve hırslı bir kadın akşam bir arkadaşıyla yemek randevusuna gitmek için hazırlanırken bluzuna damlayan ketçabı farkeder, bluzu yıkar ve kurutmak için işyerinin çatısına çıkar. Gömleğin kurumasını beklerken sabah odasına girdiği için azarladığı temizlik elemanı da çatıya gelir ve o arada kapı kapanır. İkisi çatıda mahsur kalırlar, tüm çabalarına rağmen kapıyı açtırmaları mümkün olmaz, haftasonunu birlikte çatıda geçirmek zorunda kalırlar. Başlangıçta kavga ile başlayan saatler zaman ilerledikçe dostluğa dönüşür. İlginç bir konuydu, keyifle izledim. Film sona erip salondan çıktığımda güneşin bulutların arasına girdiğini farkettim. Ankara'dan döndüğümden beri ilk kez. Önce yürümeyi düşündüm eve kadar ama dizime güvenemedim. Park içinde küçük bir tur yapıp tek tük açmış jakarandalara, karabiber ağaçlarına ve hafiften yaprakları sararmaya başlamış çınarlara selam çaktım. Sonra otobüse bindim. Markete uğrayıp eve geldiğimde fena halde acıkmıştım. Karnımı doyurup kitabımı elime aldım ve son sayfalarını okuyup bitirdim. Neyse ki Olga Mario'ya dönmedi, kitap da ceza almaktan kurtuldu. Yine de her ikisini de sevmemeye devam ediyorum. Henüz yeni bir kitaba başlamadım. Akşam balkonun serinliğinde otururken hafiften gelen uykuya karşı koyamadım. Bu günü de böylece bitirdim işte, bugünün fotoğrafı çınardan gelsin:
dize iyi davran lutfen.. latin amerika filmleri bazen cok iyi oluyor..
YanıtlaSilbi de.. ottoya yazik oldu yav...
atalet
Nurşen ablacım, bu fikir çok iyi olmuş. Sabahları haber okumam, sizin yazıları okurum.
YanıtlaSilZaten gündemler bizi bloglardan uzaklaştırdı.