Blogumun 8. senesi doldu Haziran'da, hiç böyle ıssız bırakmamıştım onu bugüne kadar. Oysa o benim dert ortağım, terapi merkezim, hafıza kaydım, dost ortamımdı. Sadece bana mahsus değil, tüm blog alemi olarak gevşedik, yavaşladık, boş verdik. Ne şenlikli günler yaşadık oysa ki vakt-i zamanında, ne çok güzel insan tanımama vesile oldu, ufkumu açtı, kalemimi güçlendirdi. Kapatmaya gönlüm elvermiyor ama eskisi kadar canla başla da yazamıyorum. Aklım da hep burada oysa. Dün baktım en sevgili kraliçemiz, Marilerin en Antrikotu bir atak yapmış, canıma minnet oldu. Pasladığı topu hemen kaptım, ben de sağa sola paslayayım buradan, belki biraz silkinir, kendimize geliriz.
Der ki Marimiz, graliçamız; başlatayım bir şalanj şöyle 21 bir günlük, üzerinize serpeyim, canlanın, dirilin. "Tam 21 gün boyunca her gününüzü kaydedeceksiniz". İster kısa, ister uzun, ister maceralı, ister sakin, yeter ki yazın bir şeyler. Ben geçtim klavyenin başına, dünü anlatarak başlıyorum. akşam yazmak sıkıntılı oluyor, o yüzden her gün erkenden bir önceki günü anlatacağım. Haydi sizler de geçin bakalım bilgisayar başına, yazın ki bitkisel hayata girmesin bloglarımız. Mari'nin yazısı aşağıda, tıklayın, görün:
Efenim, gelelim dünkü günümüze. Antalya hala çok sıcak, yaz bitmedi buralarda, hiddetle ve şiddetle hükmünü icra ediyor. Şöyle ki, geceleri pencerenizi açık bırakıp nisbeten rahat uyuyabiliyorsunuz. Onun dışında gündüz güneş hala yakıcı ve ortam nemli. Şu anda arkamda vantilatör çalışıyor, kapattığım anda boncuk boncuk terliyorum. Genelde pek sokağa çıkmıyor, evin içinde kitap, dizi, Candy Crush vs oyalanıyorum ama bu da bir yere kadar. Dün mesela, sabah kalkıp çay demlenene kadar günlük rutin işleri hallettim, sonra bir kahvaltı tabağı hazırlayıp kendimi balkona attım. Bizim evde uyuma ve uyanma saatleri bireyler açısından farklı olduğu için ancak akşam yemeklerini birlikte yiyebiliyoruz. Balkon öğleye kadar serin ve güzel oluyor, devasa çınarımızın bunda payı büyük. Kuş sesleri arasında kahvaltıyı tamamlayıp elimdeki kitabı bitirdim oturduğum yerden kalkmadan: "Kuklacı/Talin Azar". Çok sevdim mi, hayır. Hatta yer yer sıkıldım bile ama okunmayacak düzeyde değildi. Cahide Sonku var başrolde ki kendisinden hiç hazzetmem toprağı bol olsun. Ego şişkinliği ve hesapsızlığın nasıl acı sonlar hazırladığının en iyi örneğidir. Kitap bitince Netflix'den iki bölüm "Shameless" izledim, gecikmeli bir izleme benimki ama tüm rezilliğine rağmen keyifle izliyorum, en çok Debbie ve Kev'i seviyorum :) Ve sonra ani bir kararla dışarı çıkmak üzere hazırlandım. Niyetim Cam Piramit'te açılan "Yöresel Ürünler Fuarı"na gitmekti. 15 dakika güneşin altında otobüs bekledim, beklerken söylendim. Beynim erimeye yüz tutmuşken otobüs geldi, şansa bak ki tamamı klimalı olan toplu taşımalardan benim bindiğiminki arızalı çıktı. Biraz daha terleyerek indim durakta, mecburen bir miktar yürüdüm ve hazır gelmişken Senfoni Açılış Konseri'ne bilet sormak üzere AKM'ye girdim. Henüz biletler satışa çıkmamıştı, ne zaman çıkacağı da belli değildi, Pazartesi uğramamı söylediler. Şansıma küsüp Cam Piramit'e yollandım. Neyse ki içerisi klimalıydı. Çeşitli yörelerden muhtelif gıdalar ziyaretçilerin tadımına ve alımına sunulmuştu. İçerisi peynir, bayat yoğurt ve sucuk kokuyordu. Her yerde bulamayacağım bir şeyler bakınarak üç kere tavaf ettim standları. Sonuçta Beypazarı doğumlu kurutulmuş sebze, yaprak sarması, Burdur nüfusuna kayıtlı cevizli haşhaş helvası, Gümüşhaneli kızılcık ve erik marmelatı, Ege kökenli damla sakızı macunu, övünmek gibi olmasın Gayserili sucuk ve Taşköprü dolaylarından sarmısak alarak çıktım mekandan. Cüzdanım boşalırken elim kolum dolmuştu, mecburen taksiye bindim. Eve gelince önce kendimi suya attım, sonra da kitabımı alıp balkona. Yeni bir kitaba başladım, Napoli serisinin yazarı Elena Ferrante'den "Sen Gittin Gideli". Tüm akşam ve gece geç vakte kadar okuyup yarıladım. Kocası tarafından genç bir kızla aldatılıp terkedilen bir kadının hezeyanlarıyla boğuşmaktayım, bakalım işin sonu nereye varacak. Sonunda barışırsa kadına bir şey yapamayacağım için kitabı cezalandıracağım :)
Evet efendim günün biri bitti, kaldı geriye 20. Haydi bakalım, şalanja katılımlarınızı bekliyor, cümlenize selam ediyorum...
Günün yıldızı, Daşköprü'den samırsak :)
Leylak Ablam,
YanıtlaSilOhh ne güzel seni buralarda görmek. Sen hep yaz yahu! Bu arada aynı kitabı okuyoruz ve aynı sarımsaktan (sarmısak? Hahaha) bizde de var :)
Gördün mü ne çok ortak yanımız var.
Ay seni de buralarda görmek ne güzel. Biz burada tanıştık yahu, bu bile blogları bırakmamaya değer. Kitabı nasıl buldun, kadına da adama da sinir olmuş durumdayım ben. Sarmısağa gelince, sarmısaklasak da mı saklasak sarmısaklamasak da mı saklasak :)) Ananem samırsak derdi, bence en doğrusunu ananeler bilir ve ayrıca bir süpirikim var, sonra kulağına söylerim :)
SilSiz hep yazın. Okumaktan zevk alıyorum ben.:)
YanıtlaSilAh çok teşekkür ederim, sevgiler :)
SilResmen kalp kalbe karşıymış. Ben de blogdaşların yokluğunda pek yazamıyorum. Şalanj iyi fikir ama tamamlayabileceğimi sanmıyorum. Fakat sizin blogunuza uğrarım her sabah :) Sarımsak <3
YanıtlaSilValla özlettik topluca kendimizi Zihin Bey kardeşim, Fermina hanım da kayıplara karıştı, nazarlara geldik biz :) Kurşun mu döktürsek ne :)
SilBeklerim efendim, blogumun kapısı her zaman açık, sevgiler...
oradan oraya tıkladım yine... çok da iyi güzel oldu :)
YanıtlaSilSizi de özledik valla, pek tembelleştik blog ailesi olarak :)
SilOH BE... Ne iyi oldu, merakla takip edeceğim😂
YanıtlaSilGerçekten iyi oldu, ben de aynen :)
Silyoresel sever oldum..analik tohum bulursam daha da mutluyum.. elenam feminist ya guveniyorum ben kadinin toparlayacagina..
YanıtlaSilatalet
Kendim pek yapamiyorum ama sizler salanjlara baslayinca pek mutlu oluyorum Nurşen ablacim :) Gunler yogun gecince biraz geriden takip edebiliyorum bloglari, bu 21 gun yazilarini okumaya yeni baslayacagim, (macera kitabim) Ozlem de katilmis salanja, cayimi kahvemi alirim uzun uzun okurum bunlari ne guzel.
YanıtlaSilArtik daha cok instagram vs tercih ediliyor paylasimlar icin, o yuzden her Bloglovin'i acisimda keske birileri blogunda paylasim yapmis olsa diye umuyorum. Simdi en azindan 21 gun boyunca her gun yeni bir seyler okuyabilecegim :D Bir de gecen gun seni ruyamda gordum, yazacaktim aklimdan cikmis, simdi de ruyayi unuttum, hayir olsun diyelim, opuyorum kocaman :)
Yasemen selam canım, her yerden kayboldun, bloga da kırk yılda bir yazıyorsun. Dün yeni yazı görünce sevindim. Senin o gülümseyen güzel yüzünü görünce içim açılıyor. Rüyanda iyi görmüşündür umarım, seni özlediğimi tahmin etmişsin bence :) Çağrı'ya ve sana çok sevgiler...
SilNe hoş bir düşünce imiş..neden olmasın❤
YanıtlaSilSevgi dolu çiçek dolu emek dolu olan sayfanız hala güncelse bu insanı umitvar kılıyor.
İyi ki varsın..