.

.
.

30 Aralık 2015 Çarşamba

1 KALA


2015'i yolcu etmeye 1 kala nasılsa erken uyandım. Rutin sabah işlerinden sonra mutfağa girmiştim ki bir bağırtıyla kendimi balkona attım. Bu aralar bizim mahallede aktivite bol, daha 2 gün önce caddenin karşı tarafındaki dükkanın sahibi kardeşi tarafından 5 kurşunla vuruldu güpegündüz. Neyse ki bağırış cana kastetmiyormuş diyeceğim ama bu defa kasıt ağaca idi. Yaşlı bir teyze kaldırım kenarına park eden adama sesleniyormuş meğer: "Beyifendi beyifendi, arabanı orayı goma. Ağacı kescez, dalları üstünü düşee". Kadının ne dediğini ben ta 3. kattan duydum ama adamcağız bunu bir park yeri kavgası olarak algılamış olsa gerek ki gardını alarak ve hamle yapmaya hazır yaklaştı: "Niye gomaacaaamışım?" Teyze alttan aldı: "Ağacı kescez deyom, dalları üstünü düşee, şimdi goma, sonra yine getirii goorsun". Muhtemelen iki Ispartalı arasında geçen bu diyalogdan sonra adam ikna olup arabasını karşı yöne parketti, akabinde kadının kocası olduğunu düşündüğün cıbıklı pijamalı, örgü yelekli bir amca elinde testere ile göründü ve ağacı alt dalından itibaren kesmeye başladı. Arsız bir aylandızdı kesilen ama yine de içim acıdı her bir dal yere düştükçe. Boyu apartman boyuna ulaştığı için hayli uzun sürdü kesim işlemi, daha yere düşenler toplanmadan bu defa ambulans sesiyle irkildik. Aman adam bir yerini mi kesti diye fırladım, değilmiş. Yan apartmanda bir hasta varmış, sedyeli görevliler oraya daldı. Bir sabah saati için epeyce vukuat yaşadıktan sonra mutfağıma geri dönüp radyoda bir klasik müzik kanalı açtım ve arabaşı çorbası pişirmeye başladım. Norveç yöresinden Grieg'in valsleri eşliğinde Orta Anadolu yöresinden arabaşı çorbası için hindi etlerini didiklerken bir yandan da halime gülüyordum, "Türkish cuisine with classical music" diyerekten. Neyse ki çok geçmeden komşu Theodorakis'in "Zorba"sı çalmaya başladı da ben de sirtaki yaparaktan arabaşının hamurunu karıştırdım :)

Geldiğimden beri bahar modunda giden hava ufaktan soğuma belirtileri göstermeye başladı. Kuzeyden esen rüzgar henüz pek etkili olmasa da yaklaşan bir fırtınanın habercisi olabilir. Gökyüzünde güneş pırıl pırıl, kuytuya geçmedikçe mesele yok, hele güneş alan bir evdeyseniz ısıtma aracına da gerek kalmıyor, ev sıcacık. Tıpkı şu an içinde bulunduğum odada olduğu gibi.

Birazdan dışarı çıkıp arkadaşlarla buluşacağım, denize karşı kahve içeceğim. Geldiğimden beri denizle ilk görüşmem olacak, kendisini ve Bey dağlarını özlemedim desem yalan olur. Akşam da yeni yıl konserinde olacağım Opera Sahnesi'nde. Şimdilik kalın sağlıcakla...




2 yorum:

  1. Kış güneşinin keyfini çıkarmanızı diliyorum.İstanbul'da bugün dondurucu bir soğuk var...

    YanıtlaSil
  2. Yanında olsaydık da içiverseydik şu çorbadan, olmaz mıydı? Bir de soğudu ki İstanbul. Yılbaşı gecesi kar yağacak ya :)

    YanıtlaSil