Geçen hafta bizi evlere kapatan soğuk bugün biraz yumuşayınca kendimi dışarı attım. Yapmam gereken alışverişler, uğramam gereken yerler vardı. Ben Ankara'da iken açılan bir AVM ile başladım tura, fotoğraftaki şirin kardan adam da oranın yeni yıl süslemelerinden. Yürümeyi gözüm kesmeyince dolmuşa binmiştim, iyi ki de binmişim, hayatımın en ilginç dolmuş diyaloglarını işiterek ulaştım alışveriş merkezine.
Şoför zaten bıçkın bir tipti, Yeşilçam'ın kötü adam tiplemelerine benzer, iri kıyım, pos bıyıklı. Hemen arkasında oturan adam ve yan koltukta oturan kadınla sıkı bir muhabbete girmişlerdi tenha minibüste. Şoförümüz-bundan sonra Ş. olarak söz edeceğim ondan-çoluğu çocuğu beslemek için çalışmaktan emekli olmaya fırsat bulamadığından yakınıyordu. İşi bıraksa, evde yatsa, garı buna çay-kahve, yemek getirse, arada garıyı koluna takıp parka, deniz kenarına falan gitse ne güzel olurmuş halbuuusi. Sözün burasında yanda oturan kadın söze karışıyor, askere gidip çavuş olsa rahatlıkla erlerin canına okurdu, öyle bilmiş, öyle iş bitirici bir tip. Bundan sonra ondan çavuş olarak bahsedeceğim. İşte Çavuş dedi ki: "Annah, ne çalışıp duruun, git evine yan gel yat, çocuklar ne ederse etsin. Şimdi yemezsen yaşlanınca hiç yiyemezsin. Bak bende golusturul var, her şeye recim ediyom".
Ş: "Golusturulun mu var, yağlı yimeyecen o vakit."
Çavuş: "He, hem de üç çeşit golusturul var bende, ilaç içiyodum ama sonra raporumun zamanı geçti, şindi içmiyom:"
Ş: "Ene, golusturulun çeşidi de mi varmış?"
Çavuş: "Var tabi, HDL, LDL, bir de tringiliz"
Ben burada kopma noktasındayım, kahkahamı tutmaktan mosmor, tiringilizin "trigliserid" olduğunu kavrıyorum.
Bu arada Ş'nin arkasında oturan adam-ki ona da A diyelim-lafa karışıyor:
A: "En kötüsü HDL"
Ç, atlıyor: "Hayır, hepsi kötü ama en kötüsü LDL, bi de tiringiliz"
O sırada minibüs kırmızı ışıkta duruyor ve Çavuş hanım nereye geldiğimizi aniden farkedip benim solumda oturan iki adama bağırmaya başlıyor:
"İreceep, İreceeep ne oturup durursunuz, burada inin siz, inin"
Adamlar hiç oralı değil, oturmaya devam ediyorlar. Ç yine avaz avaz:
"İreceep kime diyom, inin laaan"
Ve sonunda kalkıp İrecep'le yanındakini kolundan tutup zorla indiriyor, arkalarından da bağırıyor: "Acele edin haa, bak kime diyom hiç kendini yorar mı?"
Şoföre dönüp izahat veriyor sonra:
"Dayımın oğlu olur da, doktora gidiyor, çökelek götürüyor. Geçen ameliyat olduydu"
Ne yazık ki ineceğim durağa geliyor ve bu şahane muhabbetin devamını kaçırıyorum. Tringilizimi bir ölçtürsem mi acaba?
Keyifle okudum. Ben de düşünmüyor değilim tringilizimi ölçtürmeyi. :)) Yurdum insanı çok şirin. :)
YanıtlaSilTiringiliz önemliymiş bak, mutlak ölçtürmeli :)
SilTopluca bir olcturelim madem en kötüsü o :)
YanıtlaSilBence de ölçtürmek lazım, teyzem bilir :)
SilAy oldum Nursen.Sen nasil dayandin diplerinde.
YanıtlaSilValla zor dayandım Petekcim :)
Sil:) ) ) ) ) süpermiş gerçekten
YanıtlaSilÇok eğlendim ya :)
SilAhahahaahah ben hayatta dayanamazdım, hele çökeleği duydum mu patlatırdım kahkahayı:)))))
YanıtlaSilAtila Taş lazımdı "Ham Çökelek" söylerdi :)
SilBen de dayanamazdım sanırım :)) insan betimlemelerinize ve diyalog aktarımlarınıza hayranım :))
YanıtlaSilValla ben de zor tuttum kendimi :) İkinci cümle için teşekkürler, utandım :)
SilSeni gidi paratoner seni:))
YanıtlaSilHem nasıl paratoner :)
Siluşaklı sanırım o teyze ha konuşmalar hiç yabancı değil
YanıtlaSiltringiliz hariç...
Yok, has Antalyalı, buranın yerel şivesi :)
SilYaaa şu şivelerin transkriptine hastayım ya!!!! Tringiliz de yüksek sesle kahkaha attım. Ama tamamı komik. Yurdumdan insan manzaraları. Golusturul.
YanıtlaSilSevgili Joe, ben bir yörede üç gün kalayım otomatikmen o yörenin şivesiyle konuşmaya başlarım, böyle bir şive hafızam var :) Eh antalya'da yıllardır yaşayınca ister istemez dil çalıyor zaten :)
YanıtlaSilCidden çok komikti, orijinali daha da komikti :)
Sevgiler ve golusturulsuz, tringilizsiz yaşamlar :)
Çok güldüm :) Bende bloguma beklerim. Üzerinde çalışıyorum hala :)
YanıtlaSilhttp://icimdenngeldi.blogspot.com/ :) :) beklerim.
MUTLU YILLAR :)