Cuma ve Cumartesi günü-bilhassa Cuma-evlere şenlik bir yağış vardı Antalya'da. Uzun zamandır bu kadar delisini görmemiştik. Coştu, taştı, gürledi, çınladı, esti, savurdu gitti. Bir an 21 Aralığın 18 Ocağa devrettiğini, kıyametin kopacağını düşünmedim desem yalan olur. Öyle sulu 2 gündü ki kendimi ıslak pamuk altına yerleştirilmiş, çimlenmesi beklenen fasulye gibi hissettim. Sonra Antalya kendine yakışanı yaptı ve bu sabah pırıldak bir güne uyandık. Şehrimiz bize özür niyetine koca bir demet güneş ışığı yollamıştı. Değerlendirmek gerek dedik ve arkadaşlarla sabah kahvaltısı için kendimizi park içi cafelerden birine attık. Kahvaltı bahane, manzara şahaneydi.
Karşımda karlı doruklarıyla Bey Dağları
Sol yanımda sürat teknelerinin yırttığı deniz
Ve önümde yansıması su bardağına düşen sade kahvem
Çocukluğumda bir şarkı öğretmişlerdi bize, "Hoş birşey var mıdır dünyamızda" diye başlardı. Ben de bugün bu şarkıyı rahatlıkla söyleyebilirdim.
Manzaralı kahvaltının hafiften sakatladığı diyeti öğleden sonra uzun bir yürüyüşle korumaya alarak yarın yeniden başlayacak yağış öncesi güneşli Pazar gününün tadını iyice çıkardık.
Yağmur nedeniyle evde mahsur kaldığımız iki güne iki film sığdı:
İlki 12 dalda Oscar adayı "Lincoln"dü. Durağan temposuna ve diyaloga dayalı akışına rağmen olağanüstü canlandırdığı Abraham Lincoln için Daniel Day-Lewis hatrına izlenmeli diyorum. Film bittiğinde sürekli kambur duran Daniel Day-Lewis'i izlemekten benim sırtım ağrımıştı.
Ve ikincisi "Anna Karenina". Romanı ne kadar yansıtmış, ne kadar yansıtmamış tartışılabilir, eksikleri mutlaka vardır ama tiyatro oyunu şeklindeki canlandırmasıyla bir görsel şölen olduğu kesin. Keşke sinemada izleyebilseydim ama şartlar uygun olmadı. O hiç sevmediğim Keira Knightley'e bile tahammül edebildiğime göre görselliği benim açımdan tartışılmaz. Bir-iki sahnede görünüp geçen, bayıldığım Emily Watson ise filmin şahsıma sunduğu bonus oldu.
Bu hafta yoğun bir hafta olacak ama bu demek değildir ki hergün bir film izlemeyeceğim. Oscar adayları sıraya girdi, hazır yağmur da yağacakmış, oh gel keyfim gel...
Huzurdan ayrılırken, Kitaplık Kurdu'nu takibe aldınız mı?
Doğanın kıyak geçtiği yerde mutlu olmasını bilenlerdensiniz tadını çıkarın bizim yerimizede
YanıtlaSilFotoğraflara bakmak bile huzur verdi :)
YanıtlaSilAnna Karenina'dan geldik az önce.. Bayıldım! Ne kadar güzel bir uyarlamaydı.. Kostümler, müzikler, koreografi, tiyatro oyunu havası... Bayıldım! (Ama Jude Law, bu kadar mı çirkinleştirilebilir, hayret ettim doğrusu..Hele kafasında beresi,cübbesi ve çember sakalıyla bir ara "salsak Fatih, Çarşamba'ya kimse yadırgamaz" diye düşünmedim değil hani.. :) )
YanıtlaSilAntalya'nın güneşinin tadını çıkarın bakalım..Sevgiler..
İmge,
YanıtlaSilSinemada izleyebildiğin için şanslısın, kimbilir ne keyifli olmuştur. Ben o şansı kaçırdım ne yazık ki. Pi'nin Yaşamı kaçmadan onu izleyebilsem razıyım. Bilgisayar ekranında bile çok hoşuma gitti Anna Karenina ve Jude Law konusunda çok haklısın, neredeyse tanıyamayacaktım.
Güneşin tadını bugün çıkardık ama yine yağmur geliyormuş:)
İç Ses,
YanıtlaSilaynu huzuru ben de manzarayabakarken aldım :)
Kardelen,
YanıtlaSilZevkle yapacağımdan emin olabilirsiniz :)
takibe alındı kitap isimleri bir bir not edildi efendim...
YanıtlaSilhörmetler...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil