Pazartesiden bu yana ara sıra balkon kapısından kafayı uzatmak dışında açık havaya çıkmadım, katıklı ev hapsinde gibiyim. Antalya'nın az ve öz soğuğu çivi gibi çaktı oturduğumuz yere bizi. Tepeden üfleyen klima ayaklara kadar ulaşamadığı için elektrik sobasına dikey geçiş yaptık. Onun da köy odalarındaki ocaktan farkı yok, önündeysen iyi, arkaya geçtin mi başka bir iklimdesin. Poyrazın esmeye başladığı günden beri ayaklarımı ısıtmam mümkün olmadı, tipik Antalya iç mekan halleri ve sonunda beklenen oldu. Bu geceyi kolon spazmı atağımla uykusuz geçirdim. Şu anda sağ yanıma koca bir şal aracılığıyla raptedilmiş sıcak su torbası eşliğinde yazıyorum.
Buraya bildirimde bulunmadığım son 2 günde postacı 4 adet kart daha getirdi:
Gökçedeniz'e, Tezat Renkler'e, Cumbada'ya ve Delikitap'a buradan çok teşekkür ediyorum. Postacımızın gönlü olursa bir parti daha getirir diye umuyorum:)
Sonra bir film izledim. İyi mi ettim, kötü mü ettim bilmiyorum. Tuhaf, etkileyici, yer yer saçma, şaşırtıcı ve ürkütücü bir filmdi. 2011'de yabancı film dalında Oscar adayı olmuş bir Yunan filmi: "Köpek Dişi/Kynodontas"
Şehir dışındaki lüks evlerinde karısını ve biri erkek üç yetişkin çocuğunu tüm dış etkenlerden soyutlayarak baskıcı bir biçimde yöneten bir baba, ona tâbi anne ve yaşları gözönüne alınırsa son derece naif kalmış çocuklar. "Köpek dişiniz düşmeden evden dışarı çıkılmaz" yalanına kanan üç yetişkin evlat ve aslında beklenen son. Neyse merak ediyorsanız izleyin ama +18'i de zorlayan sahneler olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
"Yemek Sırları"nı okumadığım zamanlarda ise tüm vaktimi "Delicious Emily's Wonder Wedding" oynayarak geçirdim.
Turuncu üstüne beyaz puanlı önlüğümü belime takıp kolay, normal ve zor versiyonlarında üç kere oynayıp bitirdim oyunu. Şu aralar bir restoranda garson ve ahçı olarak işe girersem müthiş bir performans sergileyeceğime eminim:)
Dışarda hava tatsız, yağmurlu ve karanlık. Havanın ve spazmımın sona erme durumuna bağlı olarak akşam "Neşet Ertaş Türküleri Konseri"ne gitme olasılığım var. Bakalım ilerleyen saatler ne gösterecek. Kalın sağlıcakla...
Cok gecmis olsun.
YanıtlaSilBu havalarda su yeni cikan ayak isiticilar cok ise yariyor.
antalyada soğuk çarpar evet..
YanıtlaSilbiz kışta olduğumuzu bilirken çarpıldık..
sıcak su torbası iyi gelmiştir umarım..
ve de konsere kadar düzelmeni..
=)..
sevgiler..
atalet
oy ben de izleyecem o filmi, sanırım biz de sinemaya gitcez ama filme karar vermedik.
YanıtlaSilBizim cumartesi de ıslak bugün.
Kolonlarını seveyim,uslu dursunlar...
öptüm çok çok pek çok
Çok geçmiş olsun.
YanıtlaSilCanım bacııım geçmişler olsuunn!!! Bende de oldu bir karın spazmı böyle, geçen hafta :(( berbat bir ağrı...
YanıtlaSilUmarım çook iyi olursun da, konsere güzelce gidersin :) ♥ öperim çok :*
Çok geçmiş olsun.
YanıtlaSilNeşet Ertaş türkülerini seven birini görmek öyle güzelki. Ben çok severim, hatta şu an Gönül Dağını dinliyorum.
Aslı,
YanıtlaSilNeşet Ertaş'ı çok severim ama ne yazık ki konsere gidemedim. Hem hava koşulları hem de hala tam geçmeyen ağrım izin vermedi. Başka bir sefere inşallah.
Keyifli dinlemeler size ve sevgiler...
Müge bacım,
YanıtlaSilGidemedim valla, hala tam geçmedi ağrım, geceki kadar olmasa da. Arada bir yoklar beni sağdan sağdan. Bu hafta ayaklarım çok üşüdü sanırım o yüzden.
Nazarlara geldim bacıııım, kapandım kaldım bu hafta eve:))
Öperim çok...
Elif,
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim...
Lalem,
YanıtlaSilBen de öptüm pek çok pek çok:))
Atalet,
YanıtlaSilSıcak su torbası nisbeten iyi geldi ama hala inceden inceden sızlıyorum o yüzden konser falan görmedi gözüm yattım aşağı, bir de uykusuzdum.
Yağmur başladı soğuğu kırar herhalde...
Sevgiler...
Sezer,
YanıtlaSilÇok sağol.
Ayak ısıtıcı yerine sıcak su torbası kullanacağım:)
Sevgiler...
Geçmiş olsun Leylak'cığım ,bilirim Antalya'nın nadir sağuğunu...Selam ve sevgiler.
YanıtlaSilLeylak Dalı, geçmiş olsun. Umarım en kısa sürede sağlığına kavuşursun.
YanıtlaSilAntalya'ya ve sana sevgiler Ankara'dan...
dumanlı postacı artık benım zarfımıda ozgur bıraksın lutfen ...
YanıtlaSilÇok geçmiş olsun acil şifalar diliyorum.Bazı türküleri benim için vazgeçilmezdir:)
YanıtlaSilKynodontas'ı ben de izlemiştim Leylak Dalı, hatta bloğa ilk yazdığım filmlerdendir, o. Hiç de kötü yapmamışsın izlemekle, hastayken izlemen biraz zor olmuştur elbette, ama sıkı bir film izlemiş olmuşsun sonuçta. Üstelik sen Haneke filmlerini seviyorsun, Haneke etkisinin en çok görüldüğü filmlerden biri bana kalırsa Köpek Dişi'dir. Şimdi ben yönetmenin son filmini merak ediyorum, çok oldu çekeli de, ben daha seyredemedim. Ne yaptı acaba, aynı şaşırtıcı etkiyi o filmde de yaratabildi mi? Filmler, kitaplar, güzel şeyler bunlar, merak etmek bile güzel;p
YanıtlaSilTekrar geçmiş olsun, sevgiler.
Seyrettim Alpler'i;) Yanlış hatırlamıyorsam, sana yazdıktan hemen sonraki gece seyrettim. I ıh, pek beğenmedim, evet Kynodontas kadar sarsıcı ve tuhaf, üstelik zor bir film ama yönetmen bu sefer söylemek istediği şeyi tam olarak anlatamamış gibi geldi bana. Filmin konusu hakkında özellikle bir şey yazmıyorum belki seyredersin diye, sen izle ondan sonra konuşuruz, daha iyi olur. Yine de yalnızlık ve bir yere, birine ait olma, bağlanma hakkında çok şey anlatıyordu film. Çok hüzünlüydü.
YanıtlaSilBöyleyken böyle;) Çok sevgiler Leylak Dalı, iyi geceler.