Soyduğumuz portakallardan 13 dilimini mideye indirmiş ve festivali sona erdirmiş bulunuyorum. Şu anda NTV ekranlarında naklen verilen kapanış törenini göz ucuyla izlerken bir yandan da bu satırları yazıyorum. Sonuçların açıklanmasını da merakla bekliyorum.
Bugün ilk izlediğim film bir belgeseldi, "Bela Bartok'un İzinde". Yönetmenliğini Yılmaz Atadeniz'in yaptığı belgeselde Macar müzik adamı Bela Bartok'un Türkiye'de halk müziğinin izini sürmesi ve Macar halk müziğiyle benzerliklerini araştırması konu edilmekteydi. Bol ezgili ve bilgilendirici bir yapım izledim ve ardından koşarak diğer salondaki filme yetiştim.
Arjantin, İspanya ve Brezilya yapımı olan "Kayıp Çocukluk" gerçek bir öyküden uyarlanmış bir film, yönetmeni Benjamin Avila ve filmdeki çocuk da bizzat kendisi imiş. Yıllarca sürgünde kaldıktan sonra sahte kimliklerle ülkeleri Arjantin'e dönen Juan ve ailesinin öyküsü anlatılıyor filmde. Siyasal faaliyetleri nedeniyle sürekli askeri cunta tarafından takip edilen ailenin baskı altındaki yaşamı ve bu durumun küçük Juan'ın hayatına yansımasını izledik filmde ve bir hayli hüzünlendik. "Kapı"dan sonra en beğenerek izlediğim film oldu diyebilirim.
Ve sıra Kim Ki-Duk'un Altın Aslan ödüllü son filmi "Pieta/Acı"ya gelmişti. Sert, gerilimli, kanlı-bıçaklı, çarpıcı bir filmdi. Bir tefeci adına çalışan, kaybedecek birşeyi kalmamış acımasız bir adamın, annesi olduğunu iddia eden bir kadının ortaya çıkmasıyla değişen yaşamı konu edilmiş. Öyle vurucu, öyle sert sahneler vardı ki film bittiğinde üzerimizden buldozer geçmiş gibiydi. O nedenle bir sonraki seansta izlemeyi planladığım, hatta biletini bile aldığım "Savaş Cadısı" filmine gitmekten vazgeçtim. Daha fazla gerilimi yüreğim kaldırmayacaktı, bileti iade ettim ve 13 filmle bu yılın festivalini bitirdim. Darısı gelecek yıllardakilere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder