Dün hava o kadar güzeldi ki günlerdir yattığımız kış uykusundan uyanıp uyuşmuş bacaklarımıza biraz canlılık, buruşmuş akciğerlerimize biraz oksijen kazandıralım dedik. Antalya'nın en işlek ama benim için en sevimsiz caddelerinin birinden yürüyüşe başladık. Dükkanların önü Çarşamba Pazarı gibiydi; taklit markaların eşofmanları, spor ayakkabıları, laylon dantelalarla süslenmiş cart kırmızı, cart pempe, simsiyah seksî baby-doller, takımından ipli, dantelalı donlar, leopar desenli gecelik, sabahlık takımları, üzerinde kırmızı kalplerin oynaştığı Sefgililer Günüsü nedeniyle oluşturulmuş binbir çeşit zımbırtının sergilendiği vitrinlere baka baka yolu bitirdik, denize ulaştık. Falezlerin en ucuna konuşlanmış, kartal yuvası misali çay bahçelerinden birinde güç bela bir masa bularak yerleştik. Havayı güzel gören kendini sokağa atmış bizim gibi, hıncahınç doluydu heryer. Sadece kara değil deniz de, teknelerin biri gidiyor biri geliyordu su üstünde. Aşağıda denize uzanan kayalıklarda balıkçılar oltalarını sarkıtmış misinanın ucundaki yeme tav olacak bir alık balık beklemekteydiler.
Burnun ucundan gözüme gözüme giren lenduha otelin çirkin yapısını görmemek için bakışlarımı ufka sabitleyerek çayımı yudumladım. Gönlümden geçen berberlerin kullandığı bir ense makinesini elime alıp silüeti bozan bütün yükseltileri traşlamaktı, lakin gönlün isteklerini her zaman gerçekleştirmek mümkün olmuyor.
Fotoğraf çekmek için dolaşırken kestaneciye rastladım. Tarttırırken çürüklerini koyma dediğimde "abla ben her zaman buradayım, çürük çıkarsa getir değiştireyim" cevabını verdi. "Yahu ben bozuk çıkan ütüyü servise götürmeye üşeniyorum, bir kestaneyi mi geri getirecem sana, peşin peşin sağlamlarını ver" diyerek işi bağladım. Mevsimin son kestane kebabını denize karşı yemek varmış kısmette.
Kestaneler tükenince yürüyüşe devam etmek üzere kalktık. Yol üstünde bu tavşanları gördük. Bir grup paçalı tavuk ve horozla birlikte telle çevrilmiş bir alanda hoplayıp zıplıyorlardı. Oldukça besili, şirin ve şımarıktılar.
Ayaklarımız bizi Yat Limanı'na kadar götürdü. Mermerli Kahve'ye yerleşip bence Antalya'nın en güzel manzarasına karşı bu defa kahvelerimizi yudumladık. Az evvelki ense makinesi hayalimi burada da aklıma getirmedim desem yalan olur.
Akşam olup sular sararırken, güneş Beydağlarının ardında kaybolmaya yüz tutmuşken bu defa dönüş yoluna vurduk kendimizi. Aç karnımızı mahallemizin pidecisinde doyurup döndük evimize. Kışın teneffüse çıkıp ilkbaharın reklam vermeye geldiği bu gün pek güzeldi, devamını diliyoruz Şubat kardeş. Ne demişler "Ağanın eli tutulmaz"...
Off o yat limanı manzarası ne güzel öyle. ya yıllar olmuş ben antalyaya gitmeyeli .Gitmeyişin altında ise hep yaz tatilinde gitmeye şartlanıp sonra ağustos sıcağında " la gelinir mi bu cehennem sıcağına " demek yatıyor. Yat limanında bi Kral sofrası vardı lezzetlerine doyamadığım, duydum kapanmış. Bi Argos evleri vardı süper güzel bir minik otel, yine surlar içinde bir restoran vardı adını unuttuğum ama manzarası harika olan.
YanıtlaSilAcilen bahar dönemine program yapılmalı :)
Sis,
YanıtlaSilYazın ne işi var Antalya'da, pişmek için başka seçenek mi yok. Bahar çuvala mı girdi, yağmursuz bir Nisan ya da Mayıs'ta tadına doyum olmaz buraların ya da Eylül sonu Ekim başı. Hadi yap bir program ben deburalardayken.
Yat limanı manzarası eşsizdir, bu aralar bakım ve yenileme faaliyetleri var, sezona hazırlık galiba. Kral Sofrası kapandı evet. Surlar içindeki restoran Hisar Restoran sanırım, duruyor hala. Ben de epeydir Ankara'da olunca takipte zorlanıyorum ama yeni yerler, yeni mekanlar durmadan açılmakta. Bekleriz...
Güzel kareler bu soğukta insanın içini ısıtan cinsten.Bu yaz kısmet olursa o tarafa gelmeyi düşünüyoruz bakalım nasip :)
YanıtlaSilÇok severim Mermerli'yi. Kaleiçi'ni de tabii. İlk kez rastlıyorum yazılarınızda. Pk sık gitmiyorsunuz sanki...
YanıtlaSilIşın,
YanıtlaSilBizim Yat Limanı'na inmemiz de İstanbulluların Boğaz'a gitmesi gibi bir durum, çok sık olmuyor. Bir de o yokuş ve merdivenler çok yoruyor insanı ama en sevdiğim yerlerindendir Antalya'nın. 2 yıldır oğlum nedeniyle daha çok Ankara'da olduğum için de Antalya ile ilgili pek yazı koyamadım buraya. O sebepledir. Havalar ısınıyor artık daha çok giderim.
Sevgiyle...
İkiz Annesi,
YanıtlaSilGüzeldir Antalya ama yaz ayları için pek iyi konuşamayacağım, çok sıcak olur çoook:)
Fotolar ve çerçeveleri harika.Ben de orada olmak,falezlere karşı o bir bardak çayı içmek ve sizinle sohbet etmek isterdim.Güneşli günlerde keyfiniz bol olsun..Güneşsiz günlerde de siz yapacak güzel birşeyler bulursunuz nasıl olsa.Sevgiler,Antalya'ya selamlar..
YanıtlaSilayyyy kestaneeee canım çok çekti nurşen ablacım :)
YanıtlaSilİnsanın inanası gelmiyor ne güzel renkler öyle, o deniz beni içine çekti resmen bayıldım bayıldıımm...
YanıtlaSilGerçekten güzel bir gün olmuş..
Sevgiler...
BEN AŞAĞIDAKİ BALIKÇIYA TAKILDIM BALIK TUTABİLDİMİ ACABA İÇİM GİTTİ BU SOĞUKTAONU GÜNEŞİN ALTINDA OLTAYLA GÖRÜNCE.
YanıtlaSilMevdoş,
YanıtlaSilTutabildi mi bilmiyorum ama hava enfesti. Eminim sen büyük bir zevkle oturup sarkıtırdın oltayı orada:)
İlknur,
YanıtlaSilGerçekten çok güzel bir gündü. Hava da enfesti, görüntüler de...
Nesrin,
YanıtlaSilHaydi kestane bitmeden hemen al ve yap kebabını:))
Selma,
YanıtlaSilÇok teşekkürler. Keşke gelseniz de karşılıklı çayları yudumlasak. Kimbilir belki günün birinde gerçekleştiririz:))