Efendim, bu haftaki okuyanımız Carl Larsson tarafından çizilmiş. Kendileri 1853-1919 yılları arasında yaşamış İsveçli bir ressam ve dekoratör. İsveç Kraliyet Akademisi'nde sanat eğitimi almış olan Larsson'un çizimleri ençok kartpostallarda kullanılmış.
Konumuza dönecek olursak resimdeki temiz yüzlü, akça pakça, derli toplu, güzel hanım kanımca bir öğretmen. Karşısında, resimde görünmeyen bir öğrencisi var, özel ders veriyor. Duvarda asılı çerçevede görünen kızıl saçlı, afacan görünümlü kız olabilir. Masanın üstündeki sürahi ve bardak, raftaki tabak-çanak, dolabın üstündeki tepsi ya da kutu her neyse bulundukları yerin mutfak olduğu intibaını uyandırıyor. Öğretmenin yüzündeki temiz ifade ve masumiyet karakterinin de sakin ve hoşgörülü olduğunu düşündürüyor. Önündeki kitap hayli kalın, sanki tarih dersi veriyormuş gibi geldi bana. Haydi şimdi sizin yorumlarınızı bekliyorum. Kolay gele...
Nedense bende de öğretmen izlenimi bıraktı Leylak'cım, şöyle çok görmüş geçirmiş öğrencilerinin de çok sevdiği, saydığı bir öğretmen.
YanıtlaSilOkuma konusunda seçici, her kitabı okumuyor bir de:))
http://bayanlusin.blogspot.com/2009/08/romantik.html
YanıtlaSilburda okuyan kızlar var. bir seferinde ben de okuyan bir kızın hikayesini yazmıştım. vaktim olursa buraya da yazarım belki bir tane.
sevgiler.
Bence de burası kesinlikle mutfak... Ocağa ya da fırına koyduğu bir yemeğin pişmesini beklerken tutkunu olduğu edebiyatın dünyasına dalıvermiş bir kadın izlenimi bıraktı bende. Ve kitapta okuduğu bir an, bir durum, bir his üzerine düşünmek, o satırları içselleştirerek durup düşünmek için başını kaldırıp hazmediyor bence. Etrafına bakıyor. Sakin mizaçlı, dingin bir kadın gibi... Ama içinin çok renkli, belki görüntüsüne yansımayan bir karmaşası olduğuna inanırım böyle insanların. Edebiyat tutkunlarının hepsinin içinde olan bir dalgalanma... Az sonra fırındaki çörekleri piştiğinde kalkıp onu fırından alacak, kavanozlara dolduracak, ve bir tane de kendisine alıp kahvesi eşliğinde yeniden kitabının başına dönecekmiş gibi... Ben de bu izleri bıraktı bu kare...
YanıtlaSilKarşısında kendinden yaşça epeyce büyük eşi var ve onun çoluğu çocuğu olan bir kadın olarak hayalinin peşinde koşuyor olmasını eleştiriyor. Kadın da sinirden yanakları kızarmış olmasına rağmen bu duruma katlanıyor ve cevap vermek yerine amacına ulaşacağı günü düşünüyor. Hukuk okumaya karar vermiş. işi zor:)
YanıtlaSilAaaaa Leylak Hocam bu:))) Çok iç ısıtıcı ayrıca...
YanıtlaSilNe kadar mükemmel bir resim. Paylaşım için teşekkür ederim.
YanıtlaSilBence evin hanımı. Çok planlı ve dikkatli bir kadın.Her şeyin pürüzsüz olmasını ister gibi bir hali var. Mutfakta hizmetliler akşam yemeğine gelen misafirlere hazırlık yapmaktalar. Kadın yapılan her işi takip etmek istediğinden mutfakta kitap okumayı tercih etmiş.Oradan biri yemeğin tadına bakmak ister misiniz Madam diye sorar. Sevecenlikle, ama kitabı yarım bırakmanın verdiği sıkıntıyla cevap vermek üzereyken resmedilmiştir.
YanıtlaSilÖğretmen geçirdiği ağır kışın dışında bir şeyler buluyor Haziran ayında. Ah Muhsin Ünlü'nün bir dizesine vurulduğu şiiri için de beklemiştir belki bu ayı, bilemiyoruz.
YanıtlaSilÖğrencisine Sevim Burak'ın Sır adlı öyküsünü okuyor. Sadece harflerin koruduğu bir kız evladını düşleme derdinde. Sadece harfleri öğrenmeyi öğretiyor ona. Öğrencisinin çoğu öğrencisinden farklı olduğunu yüzlerce kez düşünmüştür çünkü. Her ne kadar Buket Uzuner'in öğretmeninin netliğini barındıramasa da kendisinde buna inanmaktadır.
Sonra çok susuyor ancak öyküyü bitirmeden suya uzanmayı düşünmüyor.
bi fotoğrafı anlamlandırabilmem için illa ki ismini bilmem gerekiyor sanki...:) bunun da ismini araştırdım... iyi ki araştırmışım beni bir kaç detaya götürdü... böylece bu detaylara yoğunlaşmak gerektiğine karar verdim...
YanıtlaSilbu resim ressamın en büyük kızını resmettiği bir resimmiş... 1904 te resmedilmiş. adı epeyce uzun... "My eldest daughter Suzanne with milk and book"... türkçeye "süt ve kitapla birlikte en büyük kızım suzanne" olarak çevirebiliriz...
ressam, kızını kitap okurken resmediyor olsa da kısaca "en büyük kızım suzanne" diyebilirdi ancak o süt ve kitabı da ekleme gereği duymuş... kızının çok sevdiği iki şey olsa gerek, süt içmek ve kitap okumak... bu işi bi de mutfakta yapıyor... belli ki mutfaktakilerle arası çok iyi... yeme-içme halleri dışında da mutfakta vakit geçirebiliyor... öyle ki aslında o, o evin küçük hanımı... bir asilzade... (bakınız kıyafeti)... ancak işi mutfakla ilgili olmasa da mutfakta diğer çalışanlarla birlikte zaman geçirebilecek kadar yakın bu mekana ve bu kekandakilere... yöleyse humanist ve canayakın bir kız bu kız... yaşamı ve insanları seviyor... en çok da okumayı seviyor... bi de sütü seviyor tabii... şu anda öyle mutlu ki, okumasına ara vermiş ve mutfakta çalışan bir hizmetli ile sohbet ederken yüreğinde taşıdığı tüm bu iyi duygu ve özellikleri yüzüne de yansıtabiliyor...
babasının çok gurur duyduğu bi kız olmalı... o sebeple bu halini resmetmeden duramamış babası... kim bilir! belki diğer kardeşlerinden çok tezat bir yapıdadır da babası ona ayrı bir hayranlık beslemektedir. belki de ailenin iylik timsali o... ne naif ne iyimser bakıyor... duruşu ve oturuşu da çok asil.
yaşam öyküsünü de bilmek isterdim... hatta bi ara araştırayım ben onu...
biri seslenmiş gibi geldi bana da .. ama sabırlı ve sakin .. okuduğu bölünse de..
YanıtlaSilarkada mavi perdeli bir oda var sanırım orası yemek odası..
yaşam mutfakta geçer ama.. evin kalbi orada..
bir de tabi.. dik oturma terbiyesi zamanları o zamanlar.. korselerden saten isteseler de yayılma şansları yok.. o yüzden daha çok masa başı okuması yapılıyor..
=)
atalet..
bence kızı uzaklara okumaya gitmiş anne ne kadar da kitap okuyor olsa da kızını düşünüyor. hep aklı onda :))))
YanıtlaSilRuşen, benim yorumumu okudun mu bilmiyorum,aynı şeyleri düşünmüşüz. Çok şaşırdım. Bu etkinlik keyifli oldu epey...
YanıtlaSil