.

.
.

20 Haziran 2025 Cuma

İKİDE BİR 13 / 20 HAZİRAN

Bugün hastane işlerim vardı. Birtakım tetkikler için sabahtan öğleye kadar aç karnına, litrelerce su içmiş vaziyette koşturdum durdum. Sonunda bitti, kendimi önce eve, sonra duşa, üzerimdekileri de çamaşır makinesine attım. Çamaşırları astıktan sonra bir kahve yapıp yayıldım kanepeye. Bir yandan Storytel'de Adalet Ağaoğlu'nun "Üç Beş Kişi"sini bir kez daha hayran olarak dinlerken, bir yandan da tablette şeker patlattım. Yeteri kadar şeker patlatıp, yeteri kadar dinleme yaptığıma karar verince bu sefer yemek işine giriştim. Sonra da hazırlanıp "Yeşilçam Şarkıları" konserini dinlemek üzere CSO Ada'ya doğru yola düştüm. 

Yürüyerek gitmeye karar verdiğim için başlama saatinden oldukça erken çıktım evden. Tam mesai saati olduğundan trafik felaketti, karşıdan karşıya geçmek bile epey sıkıntılı oldu. Bu sefer yedekli idim, çantamda bir hırka, hatta bir de şal vardı. Ama gelin görün ki salon o kadar soğutulmamıştı geçen haftanın aksine. Park içinden giriş yaptım CSO binasına, fıskiyeler açılmış çimler sulanıyordu, kristal taneleri gibi havada uçuşuyordu damlalar, pek hoşuma gitti fotoğrafladım:

Bizler Yeşilçam döneminin naif filmleriyle büyümüş bir kuşağız. Cumartesi ve Pazar günleri Yenimahalle'de, Güneş, Seyran ve Alemdar Sinemaları'nın önünde az bilet kuyruğuna girmedik. Filmleri kalp çarpıntılarıyla izledik, şarkılarını ezberimize alıp günlerce söyledik. O şarkıları filmdeki oyuncuların söylediğini sanırdık o zamanlar, sonradan öğrendik kadın oyuncuların şarkılarını Belkıs Özener'in seslendirdiğini. İşte bu akşam Çiğdem Gürdal ile birlikte Belkıs Özener de CSO'da sahne alıp filmlerde söylediği şarkıların bir kısmına iştirak etti. O yaşında, yardımcısının kolunda dimdik, neredeyse hiç bozulmamış sesiyle söyledi şarkıları. Hem o, hem biz seyirciler, hem duygulandık, hem de şarkılara iştirak edip çok güzel vakit geçirdik. Şahsen ben çocukluk, ergenlik yıllarıma döndüm ve o naif filmlerle, bu güzel şarkılarla büyümüş olmanın bir ayrıcalık, bir lütuf olduğunu düşündüm. Bizim kuşağa sevgiyi öğrettiler. Günümüzde Türk Sanat Müziği'nin neredeyse unutulmuş olması ne kadar acı, gençlerin çoğu bu şarkıları duymamıştır bile belki.


Bir video yüklemek istedim ama beceremedim. En çok "Boş Kalan Çerçeve"yi dinlemeyi severdim sanatçıdan, hep birlikte söyledik.

Beni gündüzün stresinde kurtaran, geçmişe döndürüp anılarımı canlandıran bir gece oldu. Emeği geçenler çok yaşasın...


5 yorum:

  1. Güzel bir nostalji olmuş. Yeşilçam şarkılarını ben de çok seviyorum, özellikle neşeli ezgileri.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzeldi, çok duygulandım, çocukluğum bunlarla geçti. Hele Belkıs Özener'in 85 yaşına, geçirdiği iki ağır Covid'e, torununu Covid'den kaybetmesine rağmen dik duruşu, mutluluğu ve sesinin hala çok güzel oluşu duygulandırdı beni.

      Sil
  2. ah, ne kadar güzel olmuş bu konser. Eski Türk filmlerini çok severdim, hâlâ arada yakalarsam televizyonda oturur izlerim. Müzikler zaten efsane. Senede bir gün'ü dinlerken mesela, Hülya Koçyiğit'le Kartal Tibet'in sadece senede bir gün ve adadaki bir çay bahçesinde buluşmaları gelir aklıma, hüzünlenirim. Ya da "kara gözlüm" çalınırsa kulağım balıkçı rolündeki Türkan Şoray'la bestekar Kadir İnanır geçer gözümün önünden :)
    Doktor işleri kolaycacık bitip geçsin gitsin inşallah örtmenim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şahane oldu Şulecim, günün yorgunluğunu ve stresini attırdı üstümden. İyi ki o filmlerle büyümüşüz, bize karşılıksız sevmeyi öğretti, inceliği, zarafeti öğretti. Şimdi sürekli yinelenen konularına gülsek de zaman zaman o naif duyguları bazen gözümü yaşartıyor. Ve ne kadar güzelmişler. Ben Hülyacıydım ama şimdi Türkan'ın güzelliğine bakakalıyorum.
      Konser "Senede Bir Gün"le açıldı zaten, arkada da filmlerden slaytlar döndü. Bazen bir şarkının ilk kısmını filmdeki oyuncu, devamını Çiğdem Gürdal söyledi. Kara Gözlüm de söylendi ve balıkçıyı temsil eden bir kızcağız da sahnede yer aldı. Çok güzel bir konserdi, hele de Belkıs Özener, yıkımadım ayaktayım diyordu sanki 85 yaşında. Sık sık yineleniyormuş, belki bir Ankara'ya gelişinde denk gelir, gitmeni öneririm.

      Sil
  3. Ah ne hoş. Ben de duygulandım, hele o fotoğraf... :) Benimki biraz alakasız olacak belki ama ben de türk sanat müziği dinlediğim bir çocukluk anıma ışınlandım. Rahmetli babaannem zamanındaki Caddebostan Maksim Gazinosu'nun dibinde otururdu (şimdi 3M Migros). Sabah on birde kadınlar matinesi olurdu. Bir defasında beni de götürmüşlerdi. Seda Sayan herhalde yirmili yaşlarda yeni assolistti, Gülistan Okan vardı. Ve Yıldırım Gürses. Herkes onun sesine övgüler yağdırıken demişti ki hayatta üç güzel ses vardır; para sesi, su sesi ve kadın sesi. Alkış tufanı kopmuştu. :)

    YanıtlaSil