Gece üstümden üç-beş kere fırlattığım yorganı bu sabah itibarıyla kaldırıp nevresimini yıkamış ve asmış bulunuyorum. Üstelik anneannemin deyimiyle "zabaaan köründe". Battaniyeye geçeceğim ama bu Antalya için garip bir durum, bunca senedir bu şehirde yaşarım, Mayıs ayında yorgan vâki değildir, çoktan pikeyi örtmüş olurduk. Neyse vardır bunda da bir keramet. Zaten bu ara olup biten her tuhaf şeyde keramet araya araya ermiş olacağız yakında.
Bir süredir kafamı kurcalayan sağlık sorunlarım vardı, doktora gitmekten nefret ederim. Çok evhamlı bir anne-babaya sahiptim. En ufak şeyde en ölümcül olasılığı düşünürlerdi. Kardeşimin de, benim de çocukluğumuz ve gençliğimiz onların peşinde hastane koridoru arşınlamakla geçti. Hâl böyle olunca da evham konusu bünyeye yerleşti, doktor-hastane konusu ise bünyeyi irrite eder oldu. Yine böyle doktordan kaçtığım ama kafamın içinde binbir olasılık devşirdiğim günlerden sonra "Yetti gari" dedim, "korkunun ecele faydası yok". Anında randevu aldım, sağolsun çok sevgili bir arkadaşım bana refakat etti (her sağlık sorunumda yanımdadır, hakkını ödeyemem) ve dün sabah gidip muayenemi yaptırdım. Ne gözümde büyütüğüm kadar sıkıntılı oldu, ne de korktuğum teşhisi duydum. Ankara'ya ertelediğim ufak bir ek işlem dışında sen sağ ben selamet. Şunu daha önce yapsana be kadın, binbir tilki dolandırdın beyninin içinde. Kafa o kadar karışık ki Hıdrellez bile aklımdan çıkmış. Memleket bir yandan, bünye bir yandan huni takmaya az kaldı. Bir kağıda üç satır dilek karalamıştım en harcıaleminden, onu bile çantada unutmuşum. Olsun ha çanta, hal gül ağacı, olacaksa olur. Yine anneannemi anarak "O da kuş, o da kuş" 😍
Doktordan rahatlamış olarak çıkıp güzel havayı da görünce, "Haydi Beachpark" dedik. Deniz, güneş, ağaçlar, çiçekler, çay, kahve ve hatta paylaşılan bir tatlı çok iyi geldi. Günler sonra bir "Oh!" dedim. Peki kahvemdeki telli turnaya ne dersiniz, hadi alçakgönüllülüğü bir yana bırakayım belki de zümrüd-ü anka 😂 Bu şekilde gelmedi, sütün köpüğünü karıştırırken çıktı ortaya, Hızır ile İlyas kahve köpüğümde kendini hatırlatmış olmasın 😊:
Hafta sonu ve hafta başı iki sanatsal etkinlikle geçti. Sezonun son gösterimlerini kaçırmak olmazdı haliyle. Aslında Mayıs ortası Uluslararası Tiyatro Festivali başlıyor. Ayağımıza kadar gelen şahane oyunlar gördük festival başladığından bu yana, geçen yıl da Macaristan, Polonya, İspanya ve Küba ekiplerinin muhteşem gösterilerini izlemiştik. Ne yazık ki bu yıl ufukta Ankara yolları göründüğü için varlığımla şenlendiremeyeceğim festivali 😋 Ama cumartesi günü Devlet Tiyatrosu'nda "Havada Yüzmek" oyununu, Opera Sahnesi'nde de "2. Genç Türk Koreografları Gecesi"ni kaçırmadım tabii ki. Her ikisi de izlemeye değerdi. "Havada Yüzmek" iki kadının sahne aldığı, gerçek yaşamdan oyunlaştırılmış bir gösterimdi ve oyuncular çok iyiydi, çok beğendim. Koreograflar Gecesi ise beklediğimin üstünde güzeldi. Yetenekli gençlerimiz var ve mutlu oldum. En beğendiklerimden dört tanesini buraya eklemek istiyorum. Kaynak: Buradan
Koreografisini Operamız baletlerinden Yağızhan Danış'ın yaptığı "Eşik" isimli gösterim en beğendiğim oldu.
"Alarga", açık denizde, yelkenli bir gemide küçük bir ailenin geçirdiği anları anlatan çok neşeli bir baleydi. Koreografi İstanbul DOB'dan Ayşe Aras'ın.
Koreografisini İzmir DOB'dan Özge Güven'in yaptığı "In Light" isimli bale gösteriminde bir kaza sonucu tekerlekli sandalyeye mahkum olan balet Bora Acar Zöngür ile Çağla Öztiner dans ediyordu. Etkileyici bir izleme oldu.
Gecenin son ve en hüzünlü gösterimi ise Mersin DOB'dan Ergani Mahmut Akyol'un koreografisini yaptığı ve birkaç ay önce bir trafik kazasında kaybettiği çello öğrencisi kızına adadığı "Dua" isimli eserdi. Çoğumuz gözyaşlarımızı tutamadık.
Bu güzel gece ile sezonu kendi adıma bitirdim, gelecek sezonda daha güzel eserler izlemek dileğiyle gün eksilmesin pencerenizden*
geçmiş olsun öğretmenim. bizde durum şöyleydi doktor konusunda: babacığım, rahmetli, en ufak bir hastalıkta "hadi acile gidelim" modundaydı, annem ise, hâlâ, ölmek üzereyken bile "yok yok, gerek yok, doktor ne diyecek ki" modunda :P tabii altında doktor korkusu yatıyor bu "doktor ne diyecek ki" cümlesinin altında, neler neler diyebileceğini kafasında kuruyor çünkü. ben anne etkisiyle 20li yaşlarıma kadar doktordan korktum, sonra babama doğru kayarak "e gitmem gerekiyorsa giderim" şeklinde bir evrim geçirdim :P
YanıtlaSilSağol Şulecim. Ben de umarım en kısa zamanda dr konusunda senin gibi olurum, yenerim o korkuyu. Yaş kemale erdi gerçi ne zaman olacak o da şüpheli ya :) Çok sevgiler yolluyorum buralardan...
SilBiz bu sabah itibariyle kaldırdık kalın örtüleri ve yaz geldi birden diyebilirim, öte yandan dilimi de ısırıyorum..) Şu anki hava bi ara nağme de olabilir daha önceleri de olduğu gibi. Fincandaki durum muhteşem, özellikle gözü hayranlık uyandırası Leylak Dalı öğretmenim:) Elbette yazının sonundaki sanatsal faliyetler de... Ve geçmiş olsun.
YanıtlaSilÖncelikle teşekkür ederim. Hava çok değişken, sabah puslu, bulutlu ve hatta biraz çöl tozlu başladı, az önce güneş çıktı. Ne kadar nazlansa da Antalya için sıcak vaktidir artık.
SilFincandaki duruma ben de şaştım inanın, birdenbire kendi kendine bir telli turna oluşuverdi köpüklerin arasında, iyiye işaret olduğunu umalım, umudu kaybetmeyelim :)
Sanatsal faaliyetleri bitirmeden Ankara'da CSO'da Sırp Orkestrası eşliğinde bir konser bekliyor beni, biletler alındı, sonrasına bakarız, uygun bir şeyler olursa kaçırmayız :)
Geçmiş olsun. Yaş geçince doktor korkusu sardı beni de. Hani cahillik mutluluktur misali. Yaz geldi artık kışlıklar kalktı oh ne güzel. Hülya
YanıtlaSilDoktora gitmeme durumu bende de var:) Halbuki tıpkı sizde olduğu gibi rahatlanacak büyük ihtimalle.
YanıtlaSilBen bu sene çok üşüdüm Nurşen Öğretmenim ya, çok acayip aylardı. Ve hâlâ ısınmış değilim. Bugün 10 Mayıs ve İstanbul serin, yağışlı:)
Sevgiler benden size...