.

.
.

28 Ağustos 2024 Çarşamba

GÜNDELİK / 28 AĞUSTOS

Bu aralar yarı zamanlı babaannelik görevimi itina ile yerine getirmekteyim. Umut'umuz Çiko'muz kreşten mezun(!) oldu ve ana sınıfına başlayana kadar kendine tatil verdi, dolayısıyla haftanın bir günü anneanne, bir günü babaanne olarak hizmet sunmaktayız zat-ı âlilerine 😀 Dün günlük rutin köşe bucak oda kurcalama faslında babasının çocukluğundan kalma bir kutu oyuncak buldu. Pek heyecanlandı, her şeyi bırakıp onlarla oynamaya başladı ve bana şöyle buyurdu: "Babaanne artık eski dedenin (eski dede rahmetli babam oluyor) odasındaki kolileri ve kartonları atabilirsin, ev yapmaktan vaz geçtim". Geçen yıl çocukların taşınma faaliyeti esnasında bizimki müteahhitliğe soyunmuştu. Annem sağ olsa "Görgülü kuşlar gördüğünü işler" diyerek boy boylar, soy soylardı Nenem Korkut gömleğini giyinip 😀. Eline geçirdiği her kutu, her koli bir eşyanın şekline büründürülüp her seferinde ev kurma oyunu oynanıyordu, sonra kurulan evin yıkılmaması için tembihte bulunup kendisi gidiyor, biz de torun hatırına evin salonundaki kurulu düzeni yıkmamak için zeybek oynayarak dolanıyorduk. Dolayısıyla müteahhitlikten istifasına pek memnun oldum. Sabah ilk işim belki fikir değiştirir korkusuyla ne kadar kutu, koli varsa toparlayıp çöpe götürmek oldu. Gerçi bulduğu oyuncaklarla iştigali de pek uzun sürmedi, müteahhitlikten otel müdürlüğüne geçiş yaparak bir nevi sınıf atladı. İlk müşterileri de Kocam Bey ile ben olduk. Her birimize bir odayı uygun görüp tanıtımını yaptıktan sonra ilk müşterisi olduğum için jest yaparak bana doğum günü partisi düzenledi. "Eşiniz Bey'i de çağıralım" diyerek eline geçirdiği ilk kutuyu pasta kabul ederek üfletti ve ben bir yaşıma daha girmiş oldum. Bir süre sonra rolleri değiştirdi, ben otel müdürü oldum, o müşteri oldu ama önce senaryoyu yazdı sonra sahneye koydu. Müşteri kaybolacak, ben de kolluk kuvvetlerini nani nani diyerek faaliyete geçirecektim. Netekim kayboldu, telefon edip polis çağırdık, nani nani geldi, ara tara yok müşteri. Ben otel müdürü olarak dizlerimi dövmekteyim, bir müşteriye sahip çıkamadım diye saçımı başımı yolmaktayım ki müşteri kafası çarşafla örtülü ayakları dışarda olarak yatakta bulundu. Devekuşu genlerine sahip bir müşteri olarak kendisini coşkuyla saklan/ama/dığı yerden çıkarıp yalandan sevinç gözyaşları döktük. Kolluk kuvvetlerini vakitlerini aldığımız için özür dileyerek yolcu ettik ve bu defa da ben istifamı verdim otel müdürlüğünden 😂

Gördüğünüz gibi hiç sıkılacak vaktim olmuyor 😀Yine de kitap okuyup Storytel dinlemeyi beceriyorum bir şekilde. Sabahın köründe kalktım dün, akşam yenecek yemekleri hazırlarken Storytel'de Murathan Mungan'ın "Paranın Cinleri"ni açtım ve mercimek çorbasına dinlettim kendi sesinden. Çorbayı bilmem ama ben ikinci dinleyişime memnun oldum. Yıllar önce okumuştum fakat hafızamdan neredeyse tamamen silinmiş. Kendi ağzından-pek güzel bir seslendirme olmasa da-anılarını dinlemek ve hatırlamak iyi oldu. Şimdi de okumadığım bir kitabını, "Çador"u dinliyorum. Kahvaltı ederken de Tezer Özlü'nün Leyla Erbil'e yazdığı mektupları okudum. Bu aralar yazarların özel hayatlarını didiklemekteyim biraz. Vüsat O. Bener ile Erhan Bener'in söyleşi kitabından sonra Adalet Ağaoğlu'nun "Damla Damla Günler"ine ikinci baskı okuma yapmaya başladım, ilk cilt bitti, bugün ikinci cilde başlayacağım. Bileniniz vardır, Tezer Özlü bir zamanlar Adalet Ağaoğlu'nun küçük erkek kardeşi Güner Sümer ile evli imiş. Yani gelin-görümce durumları mevcut ve pek anlaşamazlarmış. Zaten her ikisi de-biri anılarında, diğeri mektuplarında-birbirlerinden pek güzel duygularla söz etmiyorlar. Böyle durumlarda kendimi kabul gününe gitmiş gibi hissediyorum 😀

İki gün önce kız kardeşle buluşup ufak-tefek bazı işler hallettik. Yol üstü aşağıdaki kırmızı Vosvos'u gördüm, ön tampona yerleşmiş Michelin'in Bibendum'u pek şirindi:

Az ilerde, üstgeçidin duvarına yazılmış şu yazıyı görünce de çok güldüm. Sanırım ana-babasının "Okullar açılmadan şu sünneti yapıverelim" sohbetini duyan bir velet evden kaçıp protestosunu duvara yapmış 😀

İstifasını vermiş otel müdürü sağlıklı günler diler efendim...

3 yorum:

  1. Çok güldüm bu otel işine. Benim oğlumun da ev içi kanalizasyon sistemi vardı kartondan. günlerce üstünden atlaya atlaya ne çektik. Hülya

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Otel Müdürüm,
    Torun beyefendinin gelecekteki kariyerinin ne olacağını merak ediyorum, bakalım bu oyunlar nelere yol açacak? :)
    Her ne olursa olsun, dede ve babanne ile böyle tatlı oyunlar mutlaka çok güzel anılar olarak hatırlanacak. :)
    Kucaklıyorum, kreş mezunu beyefendiyi. <3

    YanıtlaSil
  3. ba-yıl-dım umut'un senaryosuna. tabii sizin anlatımınıza da :) yüzümde kocmaan bir gülümseme ile okudum. çok yaşayın siz de, umut da :)

    YanıtlaSil