Yaz tembellik getiriyor, oysa koltuğa yayılıp pineklediğim de yok, benimki yazma tembelliği. Görelim bakalım bir haftadır neler yapmışım, Ninem Korkut gelsin, boy boylasın, soy soylasın:
-Ağustos'ta yenilenecek MUBİ üyeliğime zam geldiğini duyunca eski filmlere sardım bu ara. 2007 yapımı, Ümit Ünal yönetmenliğinde "Ara", 1967 yapımı, Orhan Aksoy yönetmenliğinde "Samanyolu", 1962 yapımı, Alain Resnais yönetmenliğinde "Hiroshima Mon Amour"a ilaveten bir de 2023 tarihli, kızının çektiği Latif Demirci belgeseli: "O'nun Kalesinde". Ödediğimiz parayı çıkarmak lazım değil mi?
-Hep eski filmler mi izleyeceğiz, hep mi MUBİ'den izleyeceğiz, üstelik yürüme mesafesinde "Büyülü Fener" gibi bağımsız bir sinema varken. Geçen hafta kız kardeşle Zeki Demirkubuz'un son filmi "Hayat"ı seyrettik minare merdiveni gibi çık çık bitmeyen en üst kattaki salonlardan birinde. Oyuncular iyiydi, hatta yan rollerdekiler daha da iyiydi. Bazı aklımızın almadığı zamansal aksaklıklar olsa da film de iyiydi. Pandemi döneminde çekildiği oyuncuların ve geri plandaki halkın yüzündeki maskelerden belliydi. Belli olmasa daha uygun olacaktı, zira adam vurmaktan hapse giren kahramanımız pandemi bitmeden nasıl hapisten çıkıp, evlenip neredeyse çoluk çocuğa karıştı, pek mantığımız almadı. "O kadar kusur kadı kızında da olur" dedik sineye çektik, çekmesek ne yapacağız zaten. Bir festival sonrası söyleşisinde filmde mantığıma ters gelen bir durumu yönetmene söylediğimde "Sinema polisi misiniz hamfendi?" diyerek sinirlenmişti. Gelgelelim bir bilene sormaktansa "izleyici nasılsa anlamaz" mantığıyla seyredeni hafif alan bu tarz aksamalar beni rahatsız ediyor. Oh, burada bari içimi dökeyim 😂
-Geçen hafta ortası kuğuları ziyaret için Kuğulu Park'a gittik Umut Beyefendi ile, lakin kuğulardan ziyade sularla ilgilendi kendisi. Aksi gibi kesmişlerdi suları, neyse ki biz oradayken saldılar da çocuğumun hevesi kursağında kalmadı. Siyah kuğuların nüfusu artmış ben görmeyeli, beyazlarınkiyse azalmış. Ankara'mızın en değişmeyen mekanında vakit geçirdik biraz. Birkaç yıl önce saçma sapan budanan ağaçlar yine göğe uzanmış, sevindim görünce.
Basma perdelerimde gün batarken
Atıp saatler süren uykusunu
Odama uzanır akasyam pencereden
Kırmızı uzak damlarda bir serinleme
Uyanır gündüz uykusundan evler
Kapılarda işleri ellerinde
Kadınlar giyinip kocalarını bekler
İyi insanların ruhudur yakınlaşır
Takunya sesleri gelir evlerden
Yalnız bu dem rahat bir dünya taşır
Bin mihnet dolu kafasında yorgun beden
Her şeyin geliş saatidir akşam
Mahallede ömürler akşamüstü başlar
Hepsi burda buluşmaya gelir akşam
Başka dünyalardan ayaklar, başlar...
Umutlu gezmelerin tadından yenmiyordur, eminim. :)
YanıtlaSilHayat'ın yönetmeninin atarlı giderli bir hali bir tür alameti farika gibi olmaya başladı son zamanlarda. Ne gerek varsa... Filmi seyretmek için belki de o nedenle çaba harcamadım, oysa eski filmlerini severdim.
Fotoğraflar harika! 3.fotodaki sarılar ve günbatımı favorim :) Kitapları listeye ekledim, eve döner dönmez Kobo'ya yükleyip okuyayım :)
YanıtlaSilgökyüzünün renkleri ne müthiş :)
YanıtlaSilumut için ne güzel sizin gibi bir babaanneye sahip olmak diye düşündüm okurken :)
Umut'un lugatına bayılıyorum. Eski dede, yenmeyen bluberi ☺️
YanıtlaSil