.

.
.

2 Mart 2024 Cumartesi

ŞUBAT DÖKÜMÜ

Şubat ayının son haftası Twitter'de "Mermer zemine düşen gözlüğü 9 saniyede bulabilir misiniz?" fotoğraf üstü sorusunun zırt pırt karşıma çıkması ile geçti. İlk seferde 9 olmasa da az zamlı olarak bulmuştum ama övünerek söylüyorum ki sonrakilerde saniye sektirmedim 😂 Hay mermer zemininize de, gözlüğünüze de. "Şaşı bak şaşır" zamanları ne güzelmiş, en azından her sefer başka bir görüntüye şaşırırdık. Sosyal medya iyice çığırından çıktı, millet paylaşım altı meydan savaşı veriyor. Geçen ünlü bir eski gazeteci kadının Instagram fotosunun altında takipçiler birbirine girdi. "İkinci ayak parmağı ne kadar uzun" dedi biri, öteki "Sana ne" diye çemkirdi. Bir diğeri "Benimki de uzun" diye daldı konuya, alta yanaşan "Şanslı olur, şanslı" dedi. Parmak bitti saça geçildi, kimi çamur attı, kimi müdafaa etti, kimi "çirkinsiniz" dedi, kimi bunu diyene sataştı. Hesap sahibinin umurunda olmayan şeyler için neredeyse saçsaça, başbaşa kavga edeceklerdi. Yahu her fırsatta m.k atmaya çalıştığınız birini niye takip ediyorsunuz, hesap onun, istediğini paylaşır, zorunuza gidiyorsa mecbur musunuz?

Neyse dönelim gerçek hayata, güdük Şubat epeyce dolu geçti. Doğmalara doyamadığımız artçı doğum günü kutlamaları, arkadaş buluşmaları, park piknikleri, konser, bale, tiyatro izlemeleri, sergiler, evde izlenen filmler, okunan kitaplar, dinlenen kitaplar, dostlarla yemekler, kahveler, yağmurlar, fırtınalar, su baskınları derken bitmek bilmez Mart'a ulaştık. Bakalım kapıdan baktırıp kazma kürek yaktıracak mı, yoksa madem başladık bahar havasıyla devam edelim mi diyecek, yaşayıp göreceğiz.

Malum Oscar töreni bu ay içinde, gedikli davetli olarak dersime çalışmam lazımdı, Ocak içinde başladığım aday filmleri Şubat'ta izleyip bitirdim. Umarım çalışmadığım yerden soru çıkmaz:


İzlediğim 13 filmin 8 tanesi şu ya da bu şekilde Oscar adayı gördüğünüz gibi. Uluslararası daldaki 4 film içinde "Das Lehrzimmer" ile "Perfect Days" favorim. Lanthimos'un merakla beklediğim filmi "Poor Things"i izlemek de son güne kısmet oldu. Beğendim mi, evet, abuk mu, tabii ki, zaten adamın tarzı bu. Oyunculuklar ve görüntüler nefis ama bir "Köpek Dişi" değil tabii ki. Favorim hala "Past Lives". Akademinin favorisi "Oppenheimer"den ise çok sıkıldım. "Barbie"yı geçelim, "Rustin" de Oscar adayı olmak anlamında alakasız geldi. "The Zone Of Interest" asabımı fena bozdu, yanıbaşlarında yakılan Yahudilerin dumanları göğe savrulurken lüks villalarında sefa süren soğuk nevale sevimsiz Hess çiftinin ağızlarına terlikle vurmak istedim. Hazmı güç bir filmdi kısacası. Diğer fimlerden "Aşk, Ateş ve Anarşi Günleri" Sinematek ve Onat Kutlar belgeseli idi. "LCV" tek mekanda geçen, düğün öncesi gelin-damat ve sağdıç arasındaki hesaplaşmaları konu alan ve ters köşe yapan bir filmdi, sevdim. "Kar ve Ayı" için meraktaydım, izlediğime değdi. Bir orman yangını esnasında gelişen olayları konu alan "Afire" ise bir çok Oscar adayından daha iyiydi. İntihara meyilli bir genç, kardeşi ve annesinin ana rollerde olduğu depresif bir film olan "Safe Place" ise gerçek bir olaya dayanıyordu.


Bu ay ana akım medyada takip ettiğim üç dizi (Kızılcık Şerbeti, Yargı ve Bahar) dışında farklı platformlardan üç dizi daha izledim. "Obsession" "Yara" isimli kitaptan uyarlanmış hayli trajik bir mini diziydi. Prime'da izlediğim diğer ikisinden "Alice Hart'ın Kayıp Çiçekleri" anne babasını bir yangında kaybeden Alice'in babaannesinin aynı zamanda bir nevi sığınma evi görevi üstlenen çiçek çiftliğindeki büyüme sürecinde yaşadıklarını konu alıyordu, biraz sertti ama ben sevdim. Sigourney Weaver'in estetiksiz, doğal yaşlanmış hali de hoşuma gitti, hele ki "Expats"da Nicole Kidman'ın ölü donukluğundaki yüzünü görünce. Dizi görev gereği Hongkong'da yaşayan ve kayıp küçük oğullarının peşine düşen bir aileyi anlatıyordu.


Ayın sanatsal etkinlikleri ise "Giselle" balesi, "Misafir" isimli tiyatro oyunu, kadın sanatçılardan oluşan "Venera Ensemble" isimli oda müziği topluluğunun konseri ve Devrim Erbil ile çocuklarının eserlerinin yer aldığı "Buluşma" isimli sergi oldu.

Kitaplara gelirsek, masaüstü bilgisayarım halen arızalı, laptopun Q klavyesi beni çok zorluyor, o yüzden uzun uzun açıklama yazamayacağım, yorumlara cevabı da bu nedenle aksatıyorum, kusuruma bakmayınız.


Şubat ayında kırmızı kapaklı kitaplar konsepti yaptım, böylesi daha eğlenceli oluyor :) Biri dışında hepsi yeni yayındı zaten, kırmızılar bitince da alttaki ikisi dahil oldu okumalarıma. "Almanca Dersi" bu ayın en beğendiğim kitabı oldu, okuyunuz. "Şilili Şair" ardından geldi, onu da çok sevdim. "Direnişin Melankolisi" iyi edebiyattı ama bazıları bir sayfa süren uzun cümleleriyle biraz zorladı. "Mermer Yalıyar"ı okumasanız da olur. "Sakin Adamın On Günü" serinin dördüncü kitabı, ilk üçü kadar sevmesem de seriyi takip ediyorsanız bunu da okuyun derim. "Beyhan Saran"ın yaşam öyküsünü konu alan nehir söyleşi ise oyuncuyu sevenleri memnun edecek.

Kırmızı olmayan ilk kitap orijinal ismine ve yazarın çok sevdiğim ilk kitabına güvenerek aldığım "Cennetteki İlk Günüm Bir Tık Daha İyi Olabilirdi" benim için hayal kırıklığı oldu. "Unutulmazlar" ise Fabien Toulme'nin çizgileriyle her daim gideri olan bir grafik roman.

Dinlediklerime gelirsek:


Tolga Korkut'un seslendirdiği "47 Numaralı Kamara" ile Hikmet Hükümenoğlu külliyatını tamamladım ve diğer kitaplarına kıyasla zayıf buldum. Emre Melemez'in seslendirmesine güvenerek açtığım polisiye "Karınca Karambolü" de tat vermedi. "Ara Nağme" Fuat Sevimay'ın öykü kitabıydı, romanlarını tercih ederim. "Papazın Kızı"nı Deniz Yüce Başarır seslendirmişti, bu ay dinlediğim en iyi kitaptı. Fikret Adil kıymeti pek bilinmeyen ama bir devri çok iyi anlatan bir yazar, "İntermezzo"yu sevdim. Ve son olarak canım Tanpınar. "Aydaki Kadın" bitiremeden öldüğü son kitabı, konusundan ziyade betimlemeleri ve incelikli detaylarıyla kalbimi çaldı.

Ve tüm bunların üstüne kahve iyi gider değil mi?



Mart güzelliklerle gelsin...

19 yorum:

  1. Merhabalar.
    Okuma listemden sizin yeni paylaşımlarınızı görünce aklıma hemen diz protez ameliyatınız geliyor. İnşAllah sağlık ve afiyettesinizdir. Ben 68'nci yaşımı Nisan ayında ikmal edip 69'dan gün alacağım. Doktorum bana, diz protez ameliyatı için henüz çok erken diyor. Ben zaten prostat kanseri olan bir hastayım, benim 10 sene daha sağ kalım sürem olacak mı olmayacak mı Allah bilir, beni ameliyat edin diyorum, ama etmiyorlar. Benim sağ dizim şu anda iyi bir sıkıntım yok. Benim rahatsızlığım sadece sol dizimde. Hani sizin her iki dizinizden birden protez ameliyatı olmanız nedeniyle benim bu konuda kendime rehber edindiğim kişi sizsiniz.

    Yeni takvime göre Mart ayına girdik, ancak eski aya göre, Mart ayına girmemize hala on gün var. Bir de iklim değişikliği ve küresel ısınmayı da dikkate alacak olursak mevsimler de kaydı. Benim en büyük korkum 18 Mart ile 26 Nisan tarihleri arasıdır. Bu iki tarih arasındaki zaman dilimi çok tehlikeli. Havalar ısınıyor, ağaçların tomurcukları çiçekleri açıyor, arkasından soğuk hava ile birlikte kar yağışı ve geceleri de dona çekince, erik, kayısı, badem, şeftali ve ceviz gibi ağaçlarımızdaki çiçekler donuyor ve maalesef bu meyvelerden mahrum kalıyoruz. Benim memleketimin iklimine göre hava durumu böyle. Kaç yıldır erik, kayısı ve ceviz ürünlerinden mahrum kalıyoruz.

    Şubat ayı dökümünüzü de inceledim. Hazmı zor filmleri, beni zorladığı için izlemekten geri duramıyorum. Hani ağrının üzerine gitmek gibi bir şey oluyor. İnsanın sağlığı yerinde olunca, yaşam kalitesinde de bir sorun olmayacağı için, sosyal yaşam ve günlük aktivitelerini yerine getirmede bir sorun yaşanmadığı için, insan ne kadar keyifli ve mutlu oluyor.
    Selam ve saygılarımla birlikte sağlıklı ve hayırlı günler dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Recep Bey merhaba. Allah gecinden versin kendinize niye öyle süre biçiyorsunuz. Bir yaştan sonra kızamık olunmuyor ne yazık ki, bu tür hastalıklar hepimiz için, yeter ki kimseye muhtaç olmayalım.
      Diz ameliyatı sonrası ufak tefek sıkıntılar, ki bir yaştan sonra sağlam insanlar da yaşıyor benzerini, gerçekten dünyaya yeniden gelmiş gibi oldum. Yürümekte hiç sıkıntım yok şükür. Tabii ki siz doktorunuzun önerisine göre karar vereceksiniz, erken diyorsa vardır bir bildiği.
      Bu yıl mevsimler hepten şaştı ama Mart bu ne yapacağı hiç belli olmaz, çok bilirim Ankara'da günlerce yağan Mart karını.
      Benden de size selam ve saygılar, sağlıklı günler...

      Sil
    2. Cevab-i yorumunuz için çok teşekkür ederim.

      Sil
  2. Uzatılmış Şubat'ın sinema listesini pek beğendim Leylakcığım, darısı benim eksik kalan filmlerin başına. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamamlarsın sen de, bir kısmını izledin zaten diye biliyorum...

      Sil
  3. İnstagram'da yorumları okumak insanlardan endişe etmeme sebep oluyor . :)
    Listelerini inceledikten sonra bu kadar kitabı ve izlemeyi yapabildiğin için bir kez daha tebrik edesim geldi. Sevgiler <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten öyle, millet sataşacak yer arıyor. Baktım da bu ay coşmuşum gerçekten :))

      Sil
  4. Sinema, kitap, konser ve benzeri faliyetleri izleme performanslarınızı imrenerek izlemeye devam ediyorum Leylak Dalı öğretmenim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, Antalya'ya gelince balıklama daldım. Oscar töreni de yanaşınca bir nevi ödev oldu :)))

      Sil
  5. Listelerde önden koşarak gidiyorsunuz, kim tutar sizi, bravo! Öncelikle Şilili Şair'i sevmenize bir kalp. <3 Bu sene onu türkçesinden bir daha okuyacağım. Ben de Juli Zeh About People/Über Mensch'i bitirdim ve beğendim. Irkçılık, ötekileştirme, yalnızlık ekseninde insani ilişki kurma, kompleks yapılarımız, sosyal çevremiz, toplumlarımız babında bol bol düşündürüyor. Siz de seversiniz sanki. Türkçesi uzun sürmez umarım.
    Filmlerden Oppenheimer'ı seyredesim yok. Past Lives'a bayılmıştım. Öğretmenler Odası ve Bir Düşüşün Anatomisi bu senenin en iyilerinden kanımca. Zone of Interest'i de hala seyretmeyi bekliyorum. Poor Things'i dün gece seyrettik. Acayip dünyalar, acayip kafaları seviyorum. Aslında bayağı şiddetli bir film ama o fantastik öğeler, siyah beyazdan renkliye geçişler, karikatürize absürtlüklerle zorlanmıyorsun. Büyük kahkahalarla çok da güldüm vallahi. Emma Stone bu döneminin zirvesine ulaşmış. Oyuncak bebekle yaratılmış bir yeni nesil insansıyı harika canlandırmış.
    Sesli kitapta Aylin Balboa Bu Hikaye Senden Uzun Osman'ı dinliyorum, zaten kısacık. İyi bir ruh halinde dinlenmezse ayh daraldım denebilir ama melankolik ve repeteye bağlamış bir kafadan (insanın kendi ve insanlık hallerine gülmek anlamında) çok dalga geçip güldürdüğü için beğendim.
    Çenem düşmüş, kesiyorum. :) Çok sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şilili Şair'e bayıldım, hele de ilk yarıya. Sağol, diğer kitaplarından hayli farklıydı.Gerçi onları da sevmiştim ama bu ayrı güzeldi. Juli Zeh'ink farklı bir yazım tarzı var, Türkçedeki tüm kitaplarını okudum, umarım bu da yakında yayınlanır.
      Bakalım Oscar adaylarını tutturabilecek miyiz, çoğu film fasarya esasen de yine de bir heyecan veriyor.
      Aylın Balboa'nın bu kitabını ben de dinledim ve çok sevdim, bundan önceki de çok hüzünlü ve güzeldi. Bence hayli de ıyı seslendiriyor.
      Keşke daha yazsaydın, seviniyorum uzun yoruma. Benden de sevgiler...

      Sil
  6. bir film ya da dizi izleyeceksem ve ne izleyeceğim konusunda emin değilsem, ya da yeni bir kitaba başlaycaksam, ya instagram hesabına, ya da bloga gelip sizi okuyorum bir daha. vallahi şahane bir hizmet bu yaptığınız öğretmenim, bunu söylemeyi( yazmayı) unutmayayım dedim :) teşekkürlerimi sunarım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şulecim yaa, çok sağol, ne tatlısın. Seni sevdiğimi söylemiştim değil mi :)

      Sil
    2. hislerimiz karşılıklı, biliyorsunuz :)

      Sil
  7. İnanılmaz dolu dolu bir yazı okudum şuanda elim boşta hangi kitabı okuyacağıma pek karar verememiştim. Hem dizi film kitap öneriler sahane yazı için teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim güzel sözleriniz için, fikir verebildiysem ne mutlu bana. Sevgiler...

      Sil
  8. Aklıma Parasız Yatılı Füruzan düştü çünkü seneler seneleeeerr önce sizden öğrenmiştim. Çok severdim sizi takip etmeyi masal gibi anlatırdınız okuduğunuz kitapları, işte modası geçti ya blogların buraları bıraktık ama bir bakayım dedim ne yapıyor. İnanamadım yazmaya devam ediyorsunuz. Nasıl mutlu oldum. Hazine bulmuş gibi geriye doğru okurum da okurum artık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel sözler bunlar, çok teşekkür ederim. Bir de kim olduğunuzu yazıverseydiniz keşke :)

      Sil