.

.
.

5 Mart 2024 Salı

MART GÜNLERİ / 5 MART

Sabah biraz keyifsiz kalktım, umarım hasta olmam. Balkona çıktığımda ilk gördüğüm şey merkez ilçemizin şu andaki başkanı ve aynı zamanda seçimdeki adayının tüm mahalleye gülücük saçan kocaman suratı oldu. Önce bir afalladım, Kızılcık Şerbo'nun Pembo'su gibi bir "La havle ve la kuvvet" çektim, sonra fark ettim aile boyu bir afişe baktığımı. Seçim bürosunun olduğu apartmana boylu boyunca asmışlar. Ben sokaklardaki her partiden en havalı pozlarını vermiş adaylara tahammül edemezken penceremden bayrak gibi sallansa ne tepki verirdim bilemedim. Bir de muhtar adayımız var, eski Yeşilçam filmlerindeki kavgacı figüranlara benziyor. Bezden bir posterini köşemizdeki apartmanın 1. kat balkon demirine bağlamışlar, önünden her geçişte adam balkonda oturmuş mangal yapıyor sanıyorum. Her yerde boy boy muhtar afişi var ama birini bile hayatımda görmedim. Madem adaysın bir uğra, kendini tanıt, mah cemalini görelim, öyle fotoşoplu afişle olmaz, az bilgi ver, kimsin, necisin, ne iş yaparsın, bir intiba uyansın üstümüzde. Bugüne kadar tek bir kadın çaldı kapımızı, güler yüzle tanıttı kendini, broşürünü bıraktı, ayak üstü sohbet ettik gitti. Eh benim kalbimi de, oyumu da çaldı, bıyıklılara oy yok, Kadınlar Günü de yaklaşıyor zaten işte sana kadın dayanışması 😃

Dün çoğunluğun beğenmediği "Kuvvetli Bir Alkış" dizisini izleyip bitirdim. Zaten her biri 20 dakika ancak süren 6 bölümlük bir şey, aşırı absürd oluşu nedeniyle çoğunluğun sevmeyeceği malumdu, ben de "Leyla ile Mecnun"u ve Onur Ünlü filmlerini (birkaçı dışında) pek sevmem mesela. Lakin bunu sevdim, tabii ki bazı sahnelerde, özellikle dizide temsil ettiği yaştan çok büyük duran oğulun bölümlerinde sıkılmadım diyemem ama yer yer çok güldüm ve zekice kurgulanmış metaforik sahnelere, göndermelere bayıldım. Notum 3 ama en yüksek puanım Aslıhan Gürbüz'ün oyununa. O finale yakın, portakal oğlan yılanıyla havada oturup dilenirken tasına para atan adama "Oğlum" deyişi vardı ya fena çarptı beni, ah analık!

Pazar günü bahar "Ben geldiim!" diye bağırıyordu ama bu bahar kısmına ve Mart ayına pek güvenilmez, toparlanıp gidebileceği gibi yerleşip kalabilir de. Haydi dedik, madem gelmiş, bir hoş geldin diyelim. Uzun uzun yürüdük, Varyant'ın başında durup on yüz milyon bininci defa Konyaaltı sahilini ve açmaya başlamış badem çiçeklerini fotoğrafladık:


Hemşehrilerimiz daha leylek görmeden, Mart girer girmez marteniçkaları asmışlar dallara, biz kolumuza yeni geçirdik, bir durun arkadaşlar hele 😄

Beachpark'a indik sonra, iğne atılsa yere düşmeyecek kadar kalabalıktı. Cafeler, restoranlar fiyatları arşa çıkarınca portatif iskemlesini, termosunu, piknik sepetini kapan gelmiş, çimlere yayılmış, hem deniz havası, hem konser alanından gelen nağmelerle felekten bir gün çalmaktaydılar. Biz de biraz oyalandık sonra asansörle falezlerin üstüne, parka çıktık.


Manzaraya biraz da öbür yönden bakalım.

Parktaki yürüyüş sonrası her zamanki gözlemeciye oturduk ama sahibi mi değişti, yapan kadınlar mı bilemedim eski tadı yoktu.

Mideye yolladığımız hamurları biraz olsun eritmek için eve yürüyerek döndük. "Yargı" dizisi, Marias'ın "Beyaz Kalp"i derken uyku vakti geldi.

Bugün hava sulugözlü, şımarmayın, o marteniçkaları ağaçtan alıp kolunuza takın bakayım diyor. Kalın sağlıcakla...


14 yorum:

  1. Ah, ben daha marteniçkayı yapıp koluma bile takmadım bu sene. Dilekleri olanlara bahar güzel gelsin. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tak şekerim marteniçkanı, ben bile taktım koluma :)

      Sil
  2. marteniçkayı ben de takamadım daha koluma. yarın bu işi halledeceğim ama, kesin! hani diyeceksiniz ki "geçmiş senelerde taktın da ne oldu" ama olsun, ne demişler, umut fakirin ekmeği :P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay gecikmişsin Şulecim :) Bizim Umut çok meraklı yıl boyu tombik bileğinde marteniçka ile geziyor. Ona her gün bahar :))

      Sil
  3. Merhabalar.
    Yazınızı okurken, sadece seçimlerde hatırlanan vatandaşlarımızın artık bilinçli ve şuurlu birer seçmen olmalarını ve sadece bir kez değil, her zaman hal ve hatırı sual edilen, derdi dinlenilen ve sorunlarını çözmek için adeta birbirleri ile yarışan adaylar bekliyoruz. Ülkemizde seçim olduğu her şeyiyle nasıl da belli oluyor değil mi? Öyle Batılı ülkeler var ki, inanın o ülkede seçim olduğunu hiç anlayamazsınız. Ben dört yılımı verdiğim böyle bir Batılı ülke biliyorum.

    Yine yazınızı okurken, MARTENİÇKA kelimesine takıldım. İlk defa ve hem de yazınızda karşılaştığım bu kelimeyi internette araştırdım ve anlamını buldum: "...Marteniçka, Balkan kültüründe yaygın bir bahar geleneklerinden biridir. Kırmızı ve beyaz ipler ile yapılan bileklikler Mart ayının başında takılmaya başlanıyor. Marteniçka bilekliğinin doğanın canlanması, sağlık, mutluluk ve şans getirdiğine inanılıyor. Eski bir Balkan geleneği olan ve baharın gelişini temsil edilen marteniçka (martenitsa) bileklikleri günümüzde de kullanılmaya devam ediyor. ..."

    Böyle bir gelenek benim memleketimde yok; ne duydum, ne de şahit oldum. Lakin çok güzel ve bir o kadar da ilginç bir gelenek olduğunu söyleyebilirim.

    Sizin oralarda ağaçlar çiçek açmış, inşAllah Mart ve Nisan aylarının gazabına uğramazlar. Çünkü, kaç yıldır bizim ağaçlarımızın çiçeklerini Mart ve Nisan ayı donduruyor.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizde seçim öncesi tangırtı seçimden çok ilgi çekiyor sanırım. Yazık emeklere ve masrafa.
      Marteniçka işi birkaç yıldır yayıldı, sevimli bir gelenek, baharı müjdeliyor.
      Antalya'da bu mevsim hep açar, pek sıkıntı olmaz, birkaç günlük soğuk kaldı, zarar vermez ağaçlara dolu olmadıkça...
      Selam, saygı bilmukabele

      Sil
  4. Bu sene o moda, bizimde karşı binanın yan duvarı boydan boya İmamoğlu ve bizim genç başkanın resmi olan posterle kaplı, her sabah günaydınlaşıyoruz evi havalandırırken.

    YanıtlaSil
  5. Eline emeğine yüreğini sağlık arkadaşım o anları yaşattın bize selamlar canım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler, keşke isim de ekleyiverseydiniz...

      Sil
  6. Koca koca asılıp bayrak gibi mahallelerimizde sallandırılan bıyıklılardan ben de muzdaribim. Pilatese gittiğim stüdyonun önünde bizim büyükşehir başkan adaylarından birinin masa örtüsü kıvamındaki bayrağı rüzgarla yukarı yukarı savruldukça bizim kata çıkıyor, gulyabaniler ortalığı basmış gibi korkunç duruyor. Bağlı olduğumuz ilçenin en az üç dönemdir görevde olan mevcut başkanıysa partisinden aday gösterilmeyince ilçemizin başkanı var deyip bağımsız aday olarak kapı kapı broşür dağıttırıyor. Anlayacağınız koltuğu bırakmayan da fetih kafasında olan da bizim için aynı yere çıkıyor. Rahatsızız, istemiyoruz. Muhtar adayımızdan ise henüz haberdar değilim. Keşke buradan da kadın aday çıksa..(Gezi dönemi sonrası bazı arkadaşlarım kendi mahallemde ben muhtar adayı olayım diye bir ittirmişlerdi beni desem?)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten sempatik görünmeye kalkıp çok itici oluyorlar, üstlerinde emanet duran şirinliklere kalkmasalar keşke. 32 dişli afiş görmekten yıldım. Dünkü sağanakta çatıya doğru savruldu adayımız :)) Ay olsaydın keşke muhtar, alem muhtar görürdü...
      Evet şekilde görüldüğü gibi yorum gelmiş :)

      Sil
  7. Kuvvetli bir alkış değil de kuvvetli bir tokat oldu bazı sözler ve sahneler. Ben en çok çocuğun kızla olan diyaloglarını beğendim, o hiçbir şey beğenmez hallerimiz ve ee hadi sen anlat o zaman dediklerinde de içe kaçmak :)) Bir de genel olarak kendimde şunu fark ediyorum eskiden olsa kendimi hep çocukla özdeşleştirirdim, şimdi bu 'ana sana ne etti' modundayım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. He ya, "anan sana ne etti portakal kılıklı kart herif" :)) Pek çok sahne çok iyiydi ve anne-baba rolünde müthiştiler. Aslıhan Gürbüz'e bayılırım zaten. Dediğin gibi kuvvetli bir tokat, ana babalık zor iş vesselam, akım derken b.kum da diyebiliyorsun ya da çocuk öyle anlıyor :) Sarıldım sana kocaman...

      Sil