.

.
.

23 Ocak 2022 Pazar

ŞALANJJJ 4 / 23 OCAK

Eğer dışarda işim yoksa Antalya için en sevdiğim hava var bugün. Fena bir poyraz, eşlik eden buzz gibi bir ayaz, tepede güneş, kristal berraklığında, nemsiz bir ortam ve Beydağlarında kar. O güneş var ya o güneş, evde durumu kurtarıyor, şu an odada hiçbir ısıtma aracı çalışmıyor ama içerisi sıcacık, çünkü pencereden güneş giriyor. Bu şehirde kuzey cephenin kapalı olması çok önemli, bugünkü gibi poyrazlı günlerde müthiş soğuk olur evin içi, yazın da tam tersi fırın sıcağı. Apartmanın tamamı olarak şanslıyız, zira kuzey cephe bitişik bir bina sayesinde tamamen kapalı. Kaç gündür yağmur nedeniyle ertelediğim çamaşır yıkama eylemini rüzgâra rağmen gerçekleştirdim. İlk parti bir saatte kurudu, ikinci partide çarşaf ve nevresimler vardı, rüzgâr habire savuruyor, gidip düzeltiyorum daha kapıdan girmeden tekrar fırlatıyor balkona doğru. Mandal sayısını çoğalttım ve vazgeçtim düzeltmekten, akşama kadar nasılsa kurur. 

Çarşaflar yıkanınca haliyle nevresim değiştirme zorunluluğu hasıl oldu, çok mutluyum, ennn sevdiğim ev işi, keşke 20 tane yorganımız olsa ve her gün değiştirsem 😃 Yahu şu işin pratik bir çözümü yok mu, o kadar nefret ediyorum ki, nevresimi bir kere geçirip ölene kadar evsizler gibi kir pas içinde tutmak istiyorum. Gel gör ki olacak iş değil, oflaya puflaya, söylene ve hatta bazen küfrede küfrede değiştirdim. Üstelik yorganlar yün, evlenirken bu işten anlayan komşumuz özel olarak dikmişti bana, sıcacık ve doğal ama gel gör ki ağır mübarek, kaldırması ayrı dert, nevresimi geçirmesi ayrı dert. Zaten dizler yüzünden zorlaya zorlaya kolu haşat etmişim bir de nevresim derdiyle uğraş. Neyse hallettim ve üzerimden büyük bir yük kalktı 😃 

Şalanja geçmeden izlediğim iki filmden bahsedeceğim, ilki "Okul Tıraşı". Bu yılın çok ses getiren filmlerinden, Van Bahçesaray'da çekilmiş, yatılı bölge okulunda bir gün. Bana o kadar, o kadar tanıdık geldi ki, kendi kendime dedim ki, Bahçesaray ya da turistik bir büyük şehrin merkezindeki bir lise. Karakterler nasıl benzer, aynı sorumsuzluk, aynı vurdumduymazlık, vicdanlı ve görev bilinci olan birkaç öğretmenin çabası, başlar sıkışınca ortaya çıkan panik, uyanık müstahdemler, neyse denk getirebilirseniz izleyin filmi. Ben öğretmen gözüyle izledim, bakalım siz nasıl bulacaksınız.

Diğeri bugün "Mubi"de izlediğim "İki Şafak Arasında". Geçenlerde yine "Mubi"de izlediğim ve çok beğendiğim "Çatlak" gibi aynı gün içinde geçen ve belirgin bir sona bağlanmayan bir film ama akış çok gerçekçi ve bir o kadar da iyi oynanmış.

Gelelim şalanja, 4. sorumuz şöyle:

-Yeniden başlama şansın olsa eğitimine dair neyi farklı yapardın?

Yarama parmak basılan bir soru oldu bu, yeniden başlama şansım olsaydı elbette şu andaki yönüme hiç bakmazdım. Neme gerek benim ekonomi, maliye, muhasebe vs. Koca koca bakanlar, uzmanlar başa çıkamamış bana mı düşmüş onca öğrenciye bunları anlatmak, üstelik en ufak bir ilgi ve sevgi duymadan bu konulara karşı. İnsan gençliğinde bir rüzgara kapılıp gidiyor, etrafında yeteneğine göre yönlendiren kimse de olmayınca öylesine bir seçim yapıveriyor. Sanata yönlenmediğime çok pişmanım mesela, mutlaka öğretmen olacaksam neden edebiyat değil de hiç ilgi duymadığım ticaret meslek dersleri? Esasen şöyle bir olay oldu, liseden sonra devam ettiğim-ve sonra mezun olduğum-okulu ilk günden sevmedim ve o yıl tekrar sınava girdim. Sıkı durun nereyi kazandığımı söyleyeceğim: ODTÜ İdari İlimler. Branş olarak bir şey değişmeyecekti belki ama en azından okul gibi okula gidecektim. Annem zaten konuyla hiç ilgilenmedi, babamsa ODTÜ'nün uzaklığını, dilinin İngilizce oluşunu (ben Almanca okumuştum lisede, ikinci bir dil göz çıkarırdı çünkü), boşuboşuna bir yıl kaybedeceğimi bahane ederek zerre teşvik etmediği gibi benim hevesimi de kırdı. Yıllarca babamın başına kaktım bu olayı ama sonra kendimi de suçladım, niye mücadele etmedim babamı dinlemeyip, illa gitmek istesem eve mi kilitleyecekti yani? Diyorum ya gençlik, olgun olduğunuzu sanıyorsunuz ama kafada kavak yelleri esiyor. Demem o ki yeniden başlama şansım olsa, kazandığım gibi gider kayıt yaptırırdım ODTÜ'ye. 

Sonuçta geldi, geçti, gitti. Eğitimimi de unuttum, mesleğimi de, şu an hayatımın en güzel mesleğini yapıyorum: Emeklilik, o yüzden salalım gitsin ve Müzeyyen Senar'dan dinleyelim: Kader Böyle İmiş, Ne Söylesem Boş:




12 yorum:

  1. Yeniden başlama şansım olsa, mutlaka şimdiki bilincimle olmalı bu başlangıç, en başta ilkokula bir sene sonra giderdim. İlkokula 5,5 yaşında başladım ve bu hal benim üniversiteye başlarken henüz tam olgunlaşmamış olmam ve kendi isteklerimde ısrarcı olamamam sonucunu doğurdu. B zaman da belki hayat bambaşka bir yöne evrilecekti, bilemeyiz tabii ki. :)

    Filmlere şimdi bakacağım, diğeri İKSV'nin programında sanırım. Haber vereceğim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma Ekmekçim, gençler bilebilseydi, ihtiyarlar yapabilseydi diye bir laf var ya, çok doğru, şimdiki gençler bizden çok akıllı valla, iyi ki de öyleler.
      Çok sevgiler...

      Sil
  2. Leylak Dalı siz çok yaşayın, güldürdünüz beni..Nevresim geçirme eziyeti, aynı ben, hep öteliyorum yarın yaparım diye diye..Fakat yorganın yere çarşaf üstüne serilip yorgan iğnesi ile kaplandığı günleri yaşayan nesilden olduğum için kaderime razı oluyorum. Bir ara da düğmeliler çıkmıştı. Beterin de beteri var. Bir de geçirdikten sonra da düzgün dursa,içinde kayar durur. Bu da böyle bir sohbet oldu.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah o yorgan kaplama zamanlarına da yetiştim, nevresim onların yanında bir tık daha iyi :)Ben bazen çengelli iğne ile tutturuyorum kaymasın diye ama bazen o çengelli iğneleri açık olarak yatağın içinde bulabiliyorum :)))

      Sil
  3. Ay intihar kıvamında bir dönemden geçerken şu yazına kahkahalarla gülmek, özür dilerim aslında gülünecek bir şey de yok ama anlatma tarzının hastasıyım cağnım leylak!
    Benim kayınvalide de ekonomi okumuş babasını mutlu etmek için sonra gitmiş paikoloji okumuş ve 15 sene bir dergide gönül abla olarak çalışmış :))) çok enteresan gelmiştir bana bu hikaye.
    Nevresimi ters çevirip sonra fırrrrt diye attırıverme tekniğiyle değiştiriyorum 1dk bile almıyor! Beni size davet et tüm yorganları 10dk’da değiştiririm vallahi söz! Bu arada biz eşimle birer tekli yorgan kullanıyoruz almanlarda adet öyleymiş, allahım muhteşem bir buluş! Ne o çekti ben çektim derdi var, ne bana kalın ona ince gelme derdi ne de kocaman yorgana nevresim geçirme derdi. Evlilik kurtaran, kol boyun omuz diz kurtaran bir buluş, ısrarla tavsiye ederim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yav niye özür diliyorsun, gülün diye yazıyorum zaten, bazen yazarken kendim de gülüyorum :))
      Ya bak iyi hatırlattın, ben de sanal alemde Leylak abla olarak bir blog açsam, gelen sorulara sallama cevaplar versem, geç mi kaldı acebağğ :)))
      Nevresimi ben de ters çeviriyorum ama asla fırt diye geçmiyor, seninkiler Alman tipi galiba :)))))

      Sil
  4. ha haaa nevresim değiştirme ha haa sinir iş yaa, perde asmak gibi :) antalyaya şehre kar yağdı mı yoksaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Perde asmaktan yırttım, diz ameliyatı sonrası zaten mümkünsüz :)Onu ya yardımcım-şu aralar pandemi yüzünden alamıyorum ve çok özlüyorum-ya da eşim yapıyor. Nevresim mecbur bana kalıyor, yardımcı gelirken nevresim de ona aitti ve askerlik yapmış gibi fırt diye takıp, yatağı da koğuş yatağı modunda düzeltiyordu, üzerine misket at zıplar, o derece :)))
      Antalya'ya kar yağmadı ama yağsa bu kadar soğuk olmazdı, gece resmen takırdadım. Bey dağları kara belenmiş, soğuğu şehre geliyor

      Sil
  5. geçenlerde twitterda biri şöyle bir şey paylaşmıştı: "nevresim değiştirmek: 10 dakika, nevresim değiştirmek için ruh halimi hazırlamak:4 saat" :) hepimizin ortak çilesi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklı valla, kaç gündür erteliyordum yağmur var, kurumaz diye, sonunda hallettim şükür :)

      Sil
  6. Off bu nevresim değiştirme işinden nefret ediyorum ama yeni değiştirilmiş nevresimde yatmaya bayılıyorum. Buyrunuz çelişkiye. :D

    YanıtlaSil