Takip edenler biliyordur ki her yıl Oscar törenine picamalarım (bazen aşortmanlarım) ve terliklerimle mutlaka katılır, sizler için dedikodu malzemesi toplarım. Bu yıl da kırmızı mumla damgalanmış, şık bir davetiye ulaştı tabii ki, beni unuturlar mı hiç, canım Akademi üyeleri. Lakin biliyorsunuz ortalıkta Corona virüsü dolaşıp durur, şimdi kalkar Amerikalara gidersem, törene Çinliler Minliler gelirse, o şık giysilerin içine gizlenmiş bir Corona çıkarsa, malum herkes beni çok sever, kırmızı halı üstünde sarılıp sarmaşırken virüs picamamın cebine sızıverirse, ayh evlerden ırak! "Gelmiyorum" dedim, "gelemiyorum" bile değil, direkt "gelmiyorum", "bu yıl da bensiz idare ediverin". Haliyle çok üzüldüler, birkaç telefon görüşmesi yaptık, mail attılar, fakıs çektiler, telgraf yolladılar ama "ııh!", kararım karar, gitmedim. Hatta Dijidijidijitürk'ü protesto için (vakt-i zamanında bloglarımızın üç ay kapanmasına sebep olmuştu da bloglardaki yavaşlamanın ana sebeplerinden birini oluşturmuştu) TV'den de bakmadım (zaten aboneliğimiz de yok), yattım uyudum mis gibi.
Gelgelelim sizleri katılımcıların kırmızı halı performanslarından hiç eksik bırakır mıyım, sabah gözümün çapağını silmeden geçtim ekran başına. Tek tek inceledim, yine fecaat kıyafetler, hepsi birbirinden sakil, ayrıca bu kadınların makyajını silsen, botokslarına iğne batırsan Ayşe teyzeden farkları yok yahu, çoğu da mortlamış zaten (oh, ne güzel de mok attım 😀). Şimdi gelelim gecenin yıldızlarına:
Gözüme önce Turkuaz rengi abajur kostümüyle Florence Pugh çarptı. Küçük Kadınlar'daki "Amy" rolüyle Yardımcı Kadın Oyuncu Oscar'ı adayı idi. Aday kıtlığında aday, pişi suratıyla o zarif, güzeller güzeli Amy rolüne hiç oturmamıştı. Hayallerimizi yıkmaya ne hakkın var, ha, ne hakkın var. Bizler "Küçük Kadınlar"la büyümüş bir nesliz. Yutturamazsın o yorumu bize, ay sinirlendim bak. İyi ki gitmemişim törene, ağız dalaşına girerdim yoksa.
Florence'e sinirlenirken gözüme şu Çanakkale işi vazo çarptı, niye kırmızıya boyamışlar diye düşünürken içinden çıkan kafayı gördüm. Cristen Wiig nam bir yıldızmış, tanışmadığımıza memnun oldum, rüküş. Modacılar bunları kekliyor yeminle, bana ebediyen Oscar heykeli bağışlasalar şunu giydiremezler.
Ah Keanu, vah Keanu, sen böyle mi yaşlanacaktın? Acile götürüp serum taktırasım geldi yüzüne bakınca, aceleden saçlarını da yıkamamış sanırsam, yağlı yağlı. Annesi bile ondan sağlıklı görünüyor.
Aha buyur, bizim Jo! Önüne taktığı önlük benzeri nesnenin üstüne koyarım diye düşündü herhalde kazara Oscar heykelini alırsam, taşımada kolaylık olur. Elbise kendinden önde gidiyor, yeminle ellerinde kalmış tapon kumaşları birleştirip birleştirip bunlara kakalıyor kesin modacılar, nasılsa para almıyoruz, boşa masraf olmasın diye.
Bu da diğerinin tam tersi, kendisi aday değildi ama sanırım arkadaşları birşeyler yerken heykelciklerini popodaki çıkıntıya koyup rahat hareket etsinler diye giymiş bu tuvaleti. Kendi için bir şey istiyorsa namert, maksat yardımseverlik, biraz da Kim Kardashian'a benzeme arzusu, kadeh madeh, her işe yarar.
Fotoğrafı görünce "Aaa" dedim, "ben gidemedim ama Bülent abla gitmiş, ne iyi, Türkiye'yi temsilen biri bulunmuş". Ve fekat değilmiş anacım, Maç sonrası ponpon kızlardan ödünç aldığı pırıltılı mavi zımbırtıları sabahlığının omzuna asıp gelen bu yengeyi ben bilemedim, bilen varsa dövmeli bacaklarının aşkına söylesin.
Suriyeli film yapımcısı ve aktivist Waad Al Kateab tuvaletinin sırtına Arapça şiir yazdırıp gelmiş kırmızı halıya. Şükretsin ki Türkiye'de yapılmıyor bu tören. Her Arapça yazıyı Kuran'dan sanan halkımızdan nasıl bir muamele göreceği malumunuzdur herhalde.
Grammy törenine açılıp kapanan kristal storlu şapkasıyla katılan Billy Porter Oscar'a oklu kirpi kostumüyle dahil olmayı tercih etmişti. Ben terliklerimle ikide bir tökezlerken o ayakkabılarla kırmızı halıda salındığı için asıl Oscar buna takdim edilmeliydi.
Billie Eilish Oscar törenini unutup evde pijamalarıyla rahat rahat resim yapıyormuş, hep müzik, hep müzik nereye kadar. Hatta boyaları üstüne başına ve de saçına bulaştırmış gördüğünüz gibi. O tırnaklarla fırça tutulmaz haliyle. Neden sonra annesi odasına gelip "Seni Billi zillisi, hep ben mi hatırlacağım? Oscar töreni kaçıyor, koş" demiş, Eh, üstbaş değiştirecek vakit de kalmayınca olduğu gibi gelmiş Billicik 😀 (Laf aramızda Chanel de bunu kazıklamış 😀)
Ya ben Timothee'yi bu kılıkta görünce bir sevin, bir sevin. Bizim yeni açılan bekçi kadrosuna alınmış diye düşündüm, bundan sonra aramızda olacak, yaşasın dedim. Heyhat, yanlış anlamışım, meğer benzincide çalışacakmış 😋
Rooneyciğimiz de aceleyle gelenlerden, kostümün alt kısmını giymiş, üstünü unutmuş, iç çamaşırıyla gelmiş. Çok da soluk görünüyor, Keanu ile birlikte buna da serum verdirmek lazım, vitamin takviyeli. Yav niye giyiyorsunuz bu rüküş kılıkları, niye!..
Koskoca kraliçeye kim giydirdi bu çıtçıtlı suni deri çantaya benzeyen kıyafeti. "The Crown"daki kostümlerden birini ödünç alsa daha iyiymiş.
Jojo'nun Rabbitleri, çok sevimliler değil mi? Kostümleri de çok şık, örnek alsınlar bu şirinleri büyükler.
Natalie Portman'ın bu rahibe kıyafetine benzeyen giysisine bir anlam verememiştim ama meğer aday olamayan kadın yönetmenlerin adları yazılıymış kostümün üstünde. Aferin Siyah Kuğu'ya, şık bir protesto yapmış.
Ve Charlize, her zaman Oscar törenlerinin en şık, en zarif, en asil görünümlü kadını, Yine çok beğendim.
Diğer favorimse Penelope Cruz oldu, Latin kanı başka bir şey arkadaş, kadın ışık saçıyor. Bizimlasın😀
Şu karizma dedeleri görünce de Hakiki Muhabbet Aslı'nın Al Pacino tekerlemesinden esinlendim:
"Al Pacino Al Pacino
Yanakları gül Pacino
Uyan uyan sabah oldu
Kırmızı halıya gel Pacino"
Yazımı ışıktan gözü kamaşan en bi birinci Oscarlı Joaquin ile Kore dağlarından gelip bağdakileri kovan "Parazit" ekibiyle bitireyim.
Benzer bir yazıyı senden de bekliyorum Aslıcım...
Bu konuda kimse senin eline su dökemez.
YanıtlaSilBloga ecelece bir yazı bırakmaya gelmişti ama başlığı görünce okumadan geçemedim ve yine çok güldümmmm :))
YanıtlaSilPenelope fistik gibi olmus gerçek ten
YanıtlaSilçok güldüm ama... Allahta sizi güldürsün
YanıtlaSilAkşam akşam çok güldüm sevgili Nurşen hanım :) Zaten bir sen, bir de Lale abla (Lalenin Bahçesi) olmasa buraların tadı kalmayacak da, neyse. Ben zaten hepten firari...Sizi okumak için girdiğimde sayenizde diğer bloglara da şöyle bir göz gezdirip çıkıyorum bahaneyle.
YanıtlaSilPenelope favorim ve yine süper bir yazı, ellerinize sağlık 🥰
YanıtlaSilBu yazınızı bekliyordum ama yoğunluktan ancak okuyabiliyorum... Yine şahane seçimler... Özellikle o testi kıza çok güldüm :)))
YanıtlaSilGelecek sene en önden izlemeye gitmenin bir yolunu bulalım bence. Tüm şifreleri patlatalım ;)
Abla Renee'yi, Scarlett'i ve Margot'u unutmuşsun ya da yazmamışsın ben en çok onları yorumlarsın diye bekledim. Penelope bana çok hitap etmedi sevmedim elbisesini bilemiyorum. Salma Hayek de kötü giyinmişti. Charlize benim de favorilerimden.
YanıtlaSilBir insan o "Çanakkale işi vazo" tabir ettiğiniz elbiseyi nasıl giyer anlayamıyorum:) Çıkıp ödül sundu bir de dünyanın gözü önünde.
YanıtlaSilAy ne güldüm ya, çok yaşayın siz sevgili Leylak Dalı.
YanıtlaSilSenin Amy konusundaki hayal yıkımını ben Aşk-ı Memnu'nun Nihal'ini oynayan Hazal Kaya'yı görünce yaşadımıştım; hiç unutamam. Romanda incecik, saz benizli, üflesen yıkılacak tasvir edilen Nihal'ciğimi baya elma tipi şişman Hazal 'a oynatmak..Hala sinir oluyorum.
YanıtlaSilYazı süper, çok güldüm, benzinci-bekçi olayında koptum:) Eline sağlık.