İyice boşladık buraları, yine 10 günü bulmuş verdiğim ara. Bırakmak istemiyorum ama yazmak da eskisi kadar cezbetmiyor. Neyse, gecikmeyi affettirme maksatlı rutin sızlanmaları bir yana bırakacak olursak bolca yağmur yedik 10 günlük sürede. Yakında sürgün vermeye başlayacağız nemden. Haliyle hava yağmurlu olunca da eve kapanıp kaldık. Yıllık okuma hedefimi Kasım ayında tamamlayınca okuma işini de avareliğe vurdum. Kitapları elime alıp alıp bırakıyorum, çoğunu beğenmeyip yarıda fırlatıp atıyorum. Ne yapalım bu ay da böyle geçsin. Hem önümüz yılbaşı, kartlar yazılacak, ağaç süslenip eve ve ruha biraz renk, biraz ışıltı getirilecek. Kendime ajanda aldım kart seçerken. Kart seçmek derken abarttığımın farkındayım, nerede öyle seçecek çeşit, elimize ne gelir, önümüze ne konursa alıyoruz, hem de fahiş fiyata, mübarek alt tarafı renkli karton, hediye alır gibi kart alıyorsun. 3 yıldır Unicef'ten sipariş ediyordum, zahmet edip yeni desen basmadılar, insanlara her yıl aynı kartı göndermekten usandım haliyle. Başka da yok bu şehirde, gittim D&R'a el mahkum, kazıklanıp çıktım. İşte o kazıkların arasına bir adet de ajanda çaktım. Mor renkli ve puanlı, pek hoş. Ajandasız yapamam, hatta bazen bir yılda iki ayrı ajanda kullandığım olur, biri daha küçük çantada, diğeri evde. Sanırsın ünlü bir holdingin CEO'suyum 😀
Kart ve ajanda tedarik etmek dışında uzun zamandır arzu ettiğim bir konser fırsatı doğdu, iki arada-bir derede bilet alıp onu gerçekleştirdim: Dilek Türkan Konseri. İnce Saz'a ve Dilek Türkan'a bayılırım. Dilek Türkan tek başına çalışmaya başladığından beri onu ayrıca takip ediyorum ama bu arada İnce Saz'ı ve yeni solistleri Ezgi Köker'i de boşlamış değilim. Konser şahaneydi, soluksuz izledim, en sevdiğim şarkıları söyledi ve şahane bir sahnesi var. Seyirciyle dialogu mükemmeldi, adeta ruhum arındı.
Yağmurdan fırsat buldukça birkaç etkinlik yapmayı başardık. Yeni açılan Türkan Şoray Kültür Merkezi'nde-ti konser de orada olmuştu zaten-"Salvador Dali Litografi Sergisi" açıldı, gidip onu gezdik.
Sergi ilginçti haliyle, nasıl bir düş gücü, nasıl bir düşünce yapısıdır bu çılgın adamdaki, anlamak mümkün değil. Bahçede ise turunçlar yapraklarla beraber yerleri boylamıştı. Antalya sonbaharı, sadece yaprakları sermiyor yere, turunçlar da atıyorlar kendilerini çimenlerin üstüne.
Şakır şakır yağmurun yağdığı bir gün de önce arkadaşlarla kahvaltıya ardından da Ata Demirer'in son filmi "Hedefim Sensin"i izlemeye gittik. Tipik Ata Demirer filmiydi, benzer konular, benzer espriler ama yine de eğlenmiş olarak çıktık salondan.
Yağmurda eve kapandık dediysek de o kadar değilmiş gördüğünüz gibi 😀 Evde ise bu aralar yazarak vakit geçiriyorum, kimi zaman kart, kimi zaman ajanda, kimi zaman da yayınlanmak üzere bir dergiye yazı olarak. İnternet üzerinden yayına başlayan Zıtlar Mecmuası isimli Ankara ağırlıklı dergide ben de zaman zaman Ankara üstüne yazacağım. İlk yazım ilk sayıda yayınlandı, okumak isterseniz linki aşağıda:
Bütün bunlardan artan vakitlerimde ise Netflix'e takılmış durumdayım. Abone olduğumdan bu yana izlemediğim kadar dizi ve film izliyorum, öyle ki durmadan uyarı alıyorum esasında adil olmayan "adil kullanım kotası"nı doldurdunuz diye. Aman kıyamadınız, yavaşlatın, paraları alırken iyi, biraz fazla kullandık mı parmak sallayın, esefi de çağırdım yanıma birlikte kınıyorum internet sağlayıcımı 😀 Lakin ben de abarttım, Netflix'de ne kadar saçma sapan Noel filmi varsa izledim, oh sefam olsun, manzaralar şahaneydi, karlar, ağaçlar, ışıklar, kızaklar, Noel Babalar, geyikler; ruhumdaki büyümeyen çocuğu ışıltıya doyurdum 😀 Ardından "The Kominsky Method" isimli pek keyifli bir dizi bitirdim bir günde. Yaşlanmış bir Michael Douglas ile kel bir Alan Arkin oynuyordu. Şimdi de "Al Hayba" isimli bir Lübnan dizisi tüketiyorum günde 4-5 bölüm. Arapça'ya bayağı bayağı kulak aşinası oldum. Kota olsun da neylesin esasen. Haydi ben kaçtım, gidip biraz daha kota tüketeyim, Arapçamı geliştireyim. Kalın sağlıcakla...
Özlemiştim. Yeni dergi hayırlı ve de uğurlu olsun, ne harika, maşallah. Allaam yareppimden hep sizinki gibi bir emeklilik hayaliyle yanıp tutuşuyorum çünküsü. Sevgiler..
YanıtlaSilAjanda kullanmaya nedense alışamadım. İş yerinde mecbur kullanıyorum fakat elim varmıyor :D Bloknot seviyorum çocuklar gibi :(
YanıtlaSilANKARA AĞIRLI DERGİ Mİİİ :O Harika bir haber komşum. Hemen okuyorum ve siteyi inceliyorum. Kıdemli Ankara ahalisinden dinlemek lazım şehri. Çok sevdiğim biriyle Ulus'u gezdim geçen haftasonu. Eskilere gittik. Bana ne güzel şeyler anlattı. Anafartalar yıkılıyor mu? Öyle bir hali vardı ve korktuk ziyadesiyle.
Ortadoğu dizisi mi varmış aaa gene duymamışım. Bakayım hemen. Lübnan gördüm orada sanki :)
Tembelliğimi yenebilsem ve hafızam el verse Arapça ve Farsça öğrenmek çok isterdim.
Ne güzel yılbaşı coşkusuna kartlar, ajandalar, filmlerle çoktan girmişsin. Ben hala o moda giremedim maalesef :(
YanıtlaSilDergiye yazdığın yazıyı hemn okumaya gidiyorum şimdi. Umarım uzun zaman keyifle devam edersin yazmaya
Kız kıza Dubai'ye tatile kaçtım birkaç günlüğüne. Daha oradayken hasta oldum. Pazar gecesi döndüm güya ya, iki gündür işe gitmeden. Bu sene gönlüm pek sevinemedi benim nedense. Evi ışıl ışıl ışıldatmaya karar vermiştim yeni yıl önü. Kolumu kaldıracak halim yok ama yılmadım, yapacağım inşallah. Ne zamandır yazamadım. İçimden yazmak gelmiyor. İçimi etrafımdaki her şeye küstüren bir hâl var. Onu duymamaya çalışıyorum. Sanırım bu hâl ülkenin mutsuzluğundan kaynaklanıyor. Neden bu hale mahkum olduğumuzu düşünüp duruyorum fark etmeden. Yazdığın sana öyle keyifle okuyorum ki. Gel gör ki her gün buraya bakıyor musun dersen, dünya hali içinde ara ara unuttuğumu söyleyebilirim. Oysa ben blogda takılmayı çok severdim, çook. Bir önceki evimizde salonun aydınlık köşesindeki masaya oturup yazdığım dün gibi aklımda :) Sana bu kadar yazacağıma blog yazısı yazarmışım değil mi?
YanıtlaSilBalon köpüğü olduğunu bilsem de Netflix'in yeni yıl filmlerine bayılıyorum. Birinin bunu itiraf etmesi çok hoşuma gitti.
Ve komik ama ben de "The Kominsky Method"u seyrediyorum :)
Selçuk dünkü prostatlı bölüme çok sinir oldu :) İçim sıkıldı bu bölümden benim yaa diye söylenip durdu. Hâlâ yeni yıl kartı alamadım. Umarım başarırım ama hep aynı kartlardan bana da bay geldi. :)
Seni çok öperim çok.
Ve şimdi hemen diğer yazını okumaya gidiyorum.
Fauda’yi oneririm :)
YanıtlaSilKominsky’yi seyredemedik biz. The Sinner, Marcella falan favorilerim.
Linki fbta gormustum ama okuyamamistim. Simdi de onu bookmarklayip, okuyayim.
Bu sene kart isine ben de girebilirim. Ev yerlessin tamamen, elimle yapayim diyorum.
Yeni yazma mecrasının okuru bol olsun Leylakcığım, şuradan çıkıp okumaya gidiyorum hemen. :)
YanıtlaSil