Dün kitaplığı karıştırırken elime eski bir kitap geçti, yeşil lake kapağının cildi hafiften yırtılmış, sayfalarına zamanın sandık lekesi sinmiş, neredeyse yaşıma yakın bir Cronin: "Kabus Şatosu". Benim almadığım malum, kimbilir kimden yadigar kaldı kitaplığımda hatırlamıyorum ama bildiğim ortaokul yıllarımda sıkı bir Cronin hastası olduğum. Öyle de firaklı bir ismi vardı ki yazarın okurken saygı duruşuna geçmek isterdim neredeyse: Archibald Joseph Cronin. Evde bulduğum (muhtemel ki halamın kitaplığından kalma) Kabus Şatosu'nu-"Şapkacı ve Şatosu" olarak da bilinir-okuduktan sonra ilçe halk kütüphanesinde sondaj çalışmaları yaparak "Şahika"dan başlayıp "Yeşil ve Pembe Yıllar"a, "Erguvan Ağacı"ndan "Yıldızlara Bakarken"e kadar neredeyse tüm külliyatını hatmetmiştim sevgili doktorumuzun. Okumaya olan aşırı düşkünlüğüm, bu düşkünlüğümü fiziksel olarak da ilan eden miyop gözlüğümle mahallenin diğer çocuklarından biraz ayrıksı bir yapıya sahiptim. Uzun yıllar tek çocuk olmanın getirdiği avantajla kendimi oyalamayı iyi bilirdim, en iyi oyalama araçlarım da kitaplardı haliyle. O yıllarda anneannemle aynı site içerisinde iki farklı blokta oturuyorduk. Gün içinde sık sık anneanneme takviye hizmeti vermekle görevlendirilirdim annem tarafındam. "Haydi şu yemeği anneannene götür", "Git bak bakalım, bir şeye ihtiyacı var mı?", "Anneannen seni çağırıyor, mektup yazdıracakmış" gibi direktiflerle kendi evimizin üç kat merdivenini çifter çifter (hatta bazen son 5 basamağı atlayarak) iner, 50 metre kadar ilerideki anneannemin apartmanına girer, 4 kat merdiveni bu defa çifter çifter çıkar ve tam merdiven sahanlığının dibindeki dairesine girerdim. Zili çalmaya gerek kalmazdı, zira yazsa kapı ardına kadar açık, kışsa anahtar üstünde olurdu. Şimdi o merdiven basamaklarını çifter çifter inip çıkmayı hayal bile edemiyorum Cevriye'nin ebediyen yerleştiği dizimle. Kimi zaman merdivenlerde ya da aynı kattaki kapıların açıldığı ortak balkonda anneannemin apartmanında yaşayan diğer bireylere kıyasla en az benim kadar ayrıksı komşusu Gülsen ablaya rastlardım. Boylu boslu, hoş bir kadındı Gülsen abla. Evinin dekorundan çocuklarının ismine, yaşam tarzından hayata bakışına kadar çok farklıydı diğerlerinden. Pek karışmazdı konu komşuya, evinin kapısı diğerleri gibi halka açık değildi, anahtarı üstünde bırakmazdı. İçeriye girmek istiyorsanız zili çalacaktınız. Aslında normal olan bu tavrı apartmandaki komünal yaşam gözönüne alındığında tuhaf karşılanır, fırsat buldukça dedikodusu yapılırdı. Benimse aram pek iyiydi Gülsen abla ile, özellikle çok okuyan bir çocuk oluşumu takdir eder, her karşılaşmamızda aramızda küçük bir sohbet gelişirdi, genellikle okuduğum kitaplar üstüne. Bir seferinde en sevdiğim yazarı sormuştu. "Kabus Şatosu" ve "Erguvan Ağacı"nı yeni elden geçirmiş, "Şahika"ya başlamak üzere olan ben hemen atılmıştım "Cronin" diye. Hafiften gülümsemiş ve şöyle demişti: "Bu yaşta Cronin sevmen çok normal, yaşın ilerledikçe okuma zevkin değişicek". İnanmamıştım haliyle, biraz da bozulmuştum. Haklıymış Gülsen abla, kitaplıktaki kapağı aşınmış o kitap elime geçmeseydi eğer Cronin'i belki aklıma bile getirmeyecektim bir daha. Ne dersiniz, Cronin'e bir vefa borcu olarak "Kabus Şatosu"nu tekrar okusam mı acaba 😀 Kitaplığın okunacaklar rafına göz atınca bu fikirden hemen caydım, eskileri tekrarlayacak kadar sonsuz zamanım yok, okunmayı bekleyen ise pek çok. Şimdi gelelim Kasım ayı kitaplarına:
-Çok severek
okuduğum ilk kitabı "4 Hane 1 Teslim" den bu yana yeni kitabının
çıkmasını sabırsızlıkla beklediğim Eyüp Aygün Tayşir'in ikinci kitabı "Tuhaflıklar Fabrikası" da
birinciyi aratmayacak güzellikte. Bir masal gibi anlattığı üniversite
camiasının her bir bireyinin gerçek yaşamda kanlı canlı yeri olduğuna eminim. İlk romanından çok farklı bir tarzda kaleme
aldığı bu kitap beni yazarın gelecekte daha ne gibi sürprizler sunacağı
konusunda meraklandırdı. Yine sabırsızlıkla beklemedeyim...
-Kısa ama yaoğun bir aşk öyküsünün anlatıldığı, kahramanların gerçek kişiler olduğu bir grafik roman "Alman Sevgili". İçinden Beatles, rock'n roll, varoluşçuluk, pop müzik geçen bir kitap bu, çizimlerse enfes...
-Sanat güneşimizin bilinmeyen yönlerinin hayatına bir şekilde dahil olmuş kişiler-okul arkadaşları, yanında çalışan kahya ve yardımcı kadınlar, ahbaplık ettiği kişiler, gazino patronları vs-aracılığıyla anlatıldığı, Radi Dikici tarafından kaleme alınmış bir biyografik kitap "Aşkın Kavurduğu Güneş Zeki Müren". Gazinolarda ve radyolarda okuduğu şarkıların listesine kadar yer alan oldukça kapsamlı ve sanatçının kişiliği açısından da hayli şaşırtıcı bir belge. Hayranlarına ve biyografi sevenlere önerilir.
-Sevin Okyay'ın çevresindeki ünlü-ünsüz kişileri eğlenceli bir dille anlattığı yazılarını topladığı bir kitap "Ara Sıra ve Daima". Sevin Okyay'ı seven bunları da sever 😀
-"Ben Frankfurt'ta Şoförken" Aydın Engin'in Almanya'da siyasi mülteci olarak yaşadığı yıllarda geçimini sağlamak için taksi şoförlüğü yaptığı zamanları anlattığı, eğlenceli bir dille yazılmış hoş bir anı kitabı. Ben severek okudum...
-Üç
novelladan oluşan, masalsı dille yazılmış bir kitap "Ağaçtaki Kral". Konular ilginç olmasına karşın akmadı kitap bir
türlü, tökezledim, sıkıldım okurken. Velhasıl ya orijinal dilinden
okumak lazımmış ya da okumamak...
-Spoiler vermiş gibi
olmazsam ismi "Amsterdam'da Düello" olmasına rağmen Amsterdam'ın son birkaç sayfada yeraldığını belirteyim
öncelikle, onun dışında olay Londra'da geçiyor. Farklı konuları ele
aldığı kitaplarının çoğunu okuyup sevdiğim Ian McEwan'ın bu kitabını da-finalini biraz saçma bulmama rağmen-severek okudum. Eski bir sevgilinin cenazesinde biraraya gelen biri ünlü
bir besteci, diğeri bir gazetenin genel yayın yönetmeni olan iki
arkadaş bir politikacının özel hayatı gündeme gelince anlaşmazlığa düşer
ve ilişkiler ondan sonra yön değiştirmeye başlar. Gerisini merak
ediyorsanız okuyun derim :)
- Elimde
uzun süre oyalansa da iyi bir kitaptı "Yabancı Bir Baba". Yazarın kendi
yaşamından otobiyografik ögeler taşıyan, bunun yanısıra Joseph Conrad'ın
hayatı hakkında kurguladığı bir kitaptan bölümler içeren, yetmedi
babasının yazdığı "Göçek" isimli novellanın da işin içine karıştığı
katman katman açılan bir okuma oldu. Göçmenlik olgusu, baba-oğul
ilişkisi, kullanılamayan anadiller vs, herkes aynı derecede sever mi
bilmem ama bu kitap çok şey içeriyor...
-Milliyet Sanat ve Radikal 2'nin genel yayın yönetmenliğinin yanısıra pek çok gazete ve dergiye de emeği geçmiş olan Tuğrul Eryılmaz'ın anıları, "68'li ve Gazeteci" çok keyifli, özellikle gazetecilik alanında çok ufuk açıcı. Anı türünü sevenlere öneririm.
-Ayın son kitabı daha önce YKY'den çıkan "İnsan Dengesi" isimli romanını çok severek okuduğum bir yazar olan Margit Schreiner'in "Hayal Kırıklıkları Kitabı" oldu. Ölmüş bir kadının çocukluğundan başlayarak hayatla
hesaplaşmasını konu alan kitap insanı kendisini sorgulamaya sevkediyor. Çok
beğenerek okudum, çarpıcı ve bir o kadar da trajikomikti...
Kasım ayında okuduğum 10 kitapla "Goodreads"da katıldığım 120 kitaplık Challenge'ı tamamlamış oldum. Genel olarak yıllık kitap ortalamam bu oluyor. Kimi zaman aşıyor, kimi zaman 120'de sabit kalıyor eğer yıl içinde beni ekstra meşgul edecek bir durum sözkonusu değilse. Aralık ayı okumaları ile yeni yılda buluşmak üzere şimdilik hoşçakalın...
bol okumalar... her biri çok güzel kitaplar...
YanıtlaSilFıraklı isim!!!!! Süper tamlama!
YanıtlaSilBu blogu ilk bulduğum zamanları hatırladım da nasıl okuduğun kitaplara yetişmeye çalışırdım. Şimdi aklıma gelince, ohooooo, diyor ve gülüyorum.
Ayda on kitap ortalama ediyor bu: şapkamı çıkarırım.
Bayılıyorum günlük koşuşuturma yada okunan kitapları anlatırken araya sıkıştırılmış çocukluk anılarınızı anlatmanıza :)
YanıtlaSilŞahane kitaplar okumuşsunuz yine...
YanıtlaSilBirkaçını hemen not ettim... Okuma hızım oldukça düşük seviyelerde olsa da seviyorum okuma ihtimalimi :)
Sevgiler ♥
4 Hane 1 Teslim'i yine sizden duymuştum ama hâlâ okuyamadım. Yukarıdaki listede olup benim de aklımda olan kitap ise 68'li ve Gazeteci:)
YanıtlaSilharika kitaplar harika resimler ve anılar eşliğinde...Aralık ayı da güzelliklerle geçsin inşallah..beni de ziyaret etme şansınız olursa eğer: https://duvartakvimi.blogspot.com çok ama çok mutlu olurum...herkese kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum....
YanıtlaSilAyda 10 kitap...Sadece maşallah ve vooow diyorum :)
YanıtlaSil