.

.
.

2 Kasım 2018 Cuma

EKİM OKUMALARI

Kitaplar da olmasa buralar iyice öksüz kalacak. Ekimi de yiyip bitirdiğimize göre bu ay okuduğum kitapları tanıtmaya başlayabilirim. Verimli bir ay oldu okuma açısından, son birkaç kitabın sayfa sayısı çok fazla olmasa da içerikleri sağlamdı, bu da hem kaliteyi, hem kantiteyi arttırdı. Şimdi görelim bakalım Ekim kitapları nelermiş:


-Farklı anlatımı olan bir öykü kitabı idi "Bir Dükkanı Beklemek". Olay kurgusu bir kahramanın gözünden anlatılırken birdenbire diğer bir kahramanın gözünden okumaya başlıyoruz. Biraz kafamı karıştırsa da ilginç bir okuma oldu diyebilirim. 


-Alberto Manguel'in bu yaz okuduğum ikinci kurgu kitabı "Dönüş". Aslında bir novella, hayatını Roma'da sürdüren bir adamın yıllar önce terk etmek zorunda kaldığı ülkesine dönüşünde yaşadıklarını biraz fantastik bir dille anlatmış yazar. Açıkcası diğer kitabını daha çok sevmiştim. 


-Serra Yılmaz'ı ve biyografi türünü sevenlere ideal bir kitap "Şimdilik Bu Kadar". Benim için öyleydi mesela. Tek kusur iki kadının yaşamının bazen birbirine karışıyor olmasıydı. Serra'yı okuyorum sanırken paragraf sonunda Emine olduğunu anlıyorsunuz, bir de keşke bazı redaksiyon hataları olmasaydı. Bunun dışında keyifli bir okuma oldu, hele de okurken Serra Yılmaz'ın kocaman açılmış mavi gözlerini hayal ettiğinizde daha da keyifli oluyor :)


-İlkgençlik çağına özgü bir kitap olduğunu bilmeme rağmen yazarının Ian McEwan oluşuna ve kapağının güzelliğine dayanarak aldığım bir kitaptı "Düş Yolcusu". Pişman da etmedi beni Peter'i ve düşlerini okumak çok eğlenceliydi. 


-Tür olarak bilimkurguyu hiç sevmem, bana edebiyattan ziyade fen bilgisi kitabı okuyormuşum, ders çalışıyormuşum gibi gelir. Hayli gecikmiş bir okuma olan "Zaman Makinesi"ni normalde tercih etmezdim ama katılmış olduğum bir challengenin maddelerinden birine uymak amacıyla aldım elime, haliyle de bayılmadım. Ergenlik çağımda okusam belki ilginç gelebilirdi ama şu an için biraz anlamsız oldu. Neyse kült olmuş bir kitabı okumamış olmaktan kurtuldum böylece :)


-Yukarıda da belirttim, biyografi, otobiyografi, anı okumayı en sevdiğim türlerdendir, bulduğumu okurum o derece. Ama hiçbirinde "Kavgam"daki kadar detay bolluğu görmedim. Bu nasıl hafıza, muhtemelen günlükleri vardı diyeceğim ama kitabın bir bölümünde günlüklerini yaktığından bahsediyordu. Babaannenin evinde yapılan bir temizlik bile bunca ince ayrıntıyla nasıl anlatılır. Ayrıntılı metinleri severim esasen ama burada biraz fazla gibi geldi, yine de sevdim mi sevdim, okuduğuma pişman mıyım, asla. Devamını getirir miyim, işte o konuda biraz kararsızım. Hele okuduklarım bir otursun hafızada yerine, sonrasına bakarız. 


-Antonio Casas Ros'u "Enigma" ile tanımış ve kitabı çok sevmiştim. Onun kadar olmasa da "Almodovar Teoremi"ni de beğendim. Farklı bir tarzı var yazarın, biraz karanlık. Bir eğlence dönüşü önüne çıkan geyiğin sebep olduğu kaza sonucu ölümden dönen ama yüzünü kaybeden bir adamı, bir matematikçiyi anlatıyor. Evine kapanıp kendini yalnızlığa mahkum eden ve çok sevdiği yönetmen Almodovar'ın çekmesini istediği kendi hayatını konu alan bir senaryo tasarlayan kahramanı kendi adıyla tanıtıyor Ros. Muhtemel ki yaşamından izler taşıyan bir kitap, bugüne kadar yüzyüze bir söyleşiye katılmamış ve kimse yüzünü görmemiş. Muammalı bir öykü, diğer kitabı da okunmak üzere sırada bekliyor. Antoni Casas Ros ilginç bir yazar...


-Almodovar Teoremi'nden sonra İclal Aydın ve "Üç Kız Kardeş", biraz istikrarsız bir gidiş sanki 😀 Referans kabul ettiğim kişilerden övgüsünü duyup, bir arkadaşım da ödünç verince sakin bir ara vereyim istedim. Kolay okunan bir aile öyküsü, dili düzgün ama herhangi bir ilginçliği yok. Sürükleyici bir dizi konusu olabilir...


-Fas asıllı bir yazarın oldukça akıcı, ilginç bir kitabıydı "Hoş Nağme". İki çocuklarını bakıcıya emanet eden ve başlangıçta her şey mükemmel görünürken umulmadık gelişmeler yaşayan bir ailenin öyküsünü anlatıyor.  Romanın sonuna kadar ilk sayfalarda verilen finalin çözümünü bekledim. Ne yazık ki net bir cevap alamadım, yazar psikolojik bilgilerimizin derinliğine güvenmiş olmalı diye düşünmekteyim :)


-Nihan Kaya'yı o kadar çok kişiden duydum ki, okumamanın eksikliğini hissettim. Edebi dili iyi, akıcı bir kitap "Gizli Özne". Biraz kafam karışmadı değil okurken, aşırı psikolojik okumalar yoruyor beni. Kısacası tarzım olmasa da, anlatım biraz dolambaçlı olsa da kitaba söyleyecek lafım yok. Psikolojiye ilgi duyanlar için biçilmiş kaftan...


-"Sessiz Saatler" bir saatte bile okunabilen keyifli bir novella. Hollandalı ressam Emmanuel De Witte'nin, oturma odasında klavsen çalan sırtı dönük bir kadını resmettiği tablodan hareketle bir öykü kurgulamış yazar, kitabın kapağını da bu resim süslüyor. Günlük şeklinde yazılmış kitap değişik bir deneyim olmuş, sevdim ben...


-Bir ailenin savaş sırasında kaybolan oğullarını savaş sonrası arama çabalarını okurken bir yandan da evin küçük oğlunun telaşına şahit oluruz "Kaybolan"da. "Ya bulunursa, ya odamı onunla paylaşmak zorunda kalırsam, ya beni ikinci plana atarlar, artık sevmezlerse" gibi. Disiplinli, sert bir baba ile oğlunun kaybı ve o kayıp sırasında yaşadıklarının travmasını üstünden atamamış bir anne arasında şaşkına dönmüş küçük oğulun ağzından yazılmış kitap aslında ciddi bir dram içerse de çocuğun anlatımı yer yer yüzlerde gülümsemeye neden oluyor. İyi bir çeviri ve okunası bir kitap...  


-Az sayfalı olmasına rağmen dolu dolu edebiyat içeren bir kitap "Kayıp Parça", çok beğenerek okudum. Ressam babalarının hayatının her safhasını resmettiği rulo tuvallerin kayıp parçasının peşine düşen iki kardeşin öyküsünü eminim siz de severek okuyacaksınız. 


-Bir ilk roman olmasına karşı edebi dili sade ve akıcı bir kitaptı "Mumsema Han".  Bir handaki üç işyeri, bunların çalışanları arasında ilişkiler, alavere dalavere halleri, kendini bulmaya çalışan kahramanlar,  platonik aşklar ve tahmin edilebilen ama çarpıcı bir son. 


-Bulgakov, geç keşfettiğim kral yazarım :) Bilimsel diline, zekice tasarlanmış konularına, aba altından sopa göstermesine, üstü kapalı yaptığı sistem eleştirilerine bayılıyorum. "Ölümcül Yumurtalar" en parlak kitabı değil tabii ki, bir "Usta ve Margarita" seviyesinde olmasa da keyifli bir kitap. Benim içinse en sevilesi eseri "Genç Bir Köy Doktorunun Anıları". Bulgakov'u okuyunuz efendim, pişman olmazsınız...


-Ve Ekim ayının son kitabı; alttaki elbette, "Tuhaflıklar Fabrikası"na Kasım ayında değineceğim. Ayın son kitabı şiirleriyle tanıdığımız Şükrü Erbaş'ın düzyazılarından oluşan "Kuş Uçar Kanat Ağlar" oldu.  Her dizesi bir ok gibi yüreğe saplanan Erbaş'ın düzyazıları da şiirleri kadar etkileyici. Kaybettiklerine, en çok da geçen yıl ölen karısına bir ağıt bu kitap: " "Ölüler, yaşayanlarda yaşar, bunu hiç unutma."

Yeni kitaplarda buluşmak dileğiyle... 

14 yorum:

  1. Çok farklı okumalar olmuş, biraz ordan biraz burdan :)

    YanıtlaSil
  2. Ne bereketli bir ay imiş senin için :)

    YanıtlaSil
  3. Okumalar eski rayında tamam ama o yanlarındaki ayraçları görmedim sanma örtmenim...Çok güseller....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayraç koleksiyonumu görücüye çıkarmaya karar verdim Ecehancım. Böylece biraz hareket kazanır, kilo almazlar :))))

      Sil
  4. Ben bilim kurgu çok severim ama Zaman Makinesi'nin dili gerçekten didaktik ve öyle düşünmen normal. Daha farklı yazarların kitaplarıyla yeniden deneyebilirsin türü :).

    Antoni Casas Ros'un bahsettiğin iki kitabı da elimde ama başlamadım daha.

    Tuhaflıklar Fabrikası yorumunu merak ediyorum.

    En sevdiğim yazı serinden yine notlarımı aldım. Teşekkürler :).

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok mecbur kalmadıkça bilim kurgu okumak istemiyorum, hiçbir zaman ilgimi çeken bir tür olmadı.
      Tuhaflıklar Fabrikası güzeldi ama bir "4 Hane 1 Teslim" kadar değil...
      Ben teşekkür ederim...

      Sil
  5. Farklı türlerin birarada olduğu çok güzel bir liste, paylaşımınız için emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  6. Kitaplar ve ayraçlar.. Ne kadar güzel bir ikili :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değil mi, ikisi de çok güzel, aldıkça alınası :)))

      Sil
  7. Ne kadar çok eser okumuşsunuz, hepsini bir arada sadece reklam gibi geçti bitti.

    Türkçe ilk basımını okuduğum Almodovar Teoremi dışında hiçbirini henüz okumadım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim genel okuma hızım bu, çok ters bir durum olmazsa ayda en az 10 kitap okurum, bu defakiler biraz ince olunca sayı arttı.
      Size de iyi okumalar diliyorum...

      Sil