Her şey doğum günümden iki gün önce başladı. Klasik laftır ya "insanlar plan yaparken Tanrı yukarıdan gülermiş", bana epeyce kahkaha atmış olmalı. Niyetimde doğumgünümün akşamında çok yakın bir arkadaşımı ve ailesini yemeğe çağırıp ufak bir kutlama yapmak vardı. Menümü bile hazırlamıştım, yemek yapmayı ertesi güne bırakıp hafiften bir ev temizliği yaptıktan sonra kahvemi elime alıp oturmuştum ki öksürmeye başladım. Çok sürmedi eklem ağrılarım başladı. "Eyvahlar olsun" dedim, "galiba domuz sürüsü bizim eve de dalmak üzere". İlaç aldım, üzerime bir battaniye çekip kanepeye uzandım, yatış o yatış.
Cumartesi ve pazar boyunca kendimi Hint fakiri gibi hissettim, iğneli bir yatakta yatıyordum adeta, ağrımayan tek bir noktam olmadığı gibi boğulurcasına öksürüyordum, zaten 24 saat geçmeden göğsümde hırıltılar başladı. Akciğerlerim aşina olmadığım bir dilde sürekli söylenip durmaktaydılar. O kadar gürültü yapıyorlardı ki ne gece uyumak ne gündüz huzur bulmak mümkündü. Yattığım yere yapışmış, yemek bile yiyemeden 2 gün boyunca serilip kaldım. Sonunda pazartesi günü geldi ve bir gayret ayağa kalkıp sağlık ocağına gittim. Bağlı olduğum ocak eve hayli uzak, aile hekimim de dünyanın en nursuz yaratıklarından biri olduğu için daha yakındaki merkeze başvurdum. Niyetim doktorumu da değiştirmekti. İlgili hekimden onay istendi, o da kontenjanının çok dolu olduğunu, kabul edemeyeceğini ama bir seferlik muayene edebileceğini söyledi. Ne tartışacak, ne de uğraşacak halim vardı. Bekledim sıramı, girdim muayeneye. Doktor akciğerlerimden gelen sese kulak pardon steteskop verdi, tercüme edebildi mi bilmiyorum. Ateşime baktı ve şaşırdı. Zira 36'yı gösteriyordu. Tabii bilmiyordu ki ben içten yanmalı bir motorum, dışarıya hararet yapmıyorum. Sonra biraz da benim ricamla antibiyotik vermeye niyet etti, mide koruyucu da rica ettim, "olur" dedi. Sonra reçeteyi düzenledi, "iyi bir antibiyotik yazdım, pahalı" dedi. Ben bir sevindim, "yaşasın" dedim, "midemde zengin duracak". O sevinçle eczaneye nasıl vardım bilmiyorum, lakin doktorum pahalı antibiyotiği yazarken mide koruyucuyu unutmuş. "Olsun" dedim eczacıya, "paramla alırım, eczanedeki en pahalı mide koruyucuyu ver ki hem antibiyotiğin yanında kendini eksikli hissetmesin, hem de benim şanım yürüsün". Poşetimde iki tane pahalı ilaç taşımanın esrikliğiyle eve geldim, lakin parayla saadet olmadığı gibi, pahalı ilaçla da sağlık olmuyor. Serildim yine kanepeye, en ufak bir iyileşme olmadan iki gün aç-susuz, uykusuz leş gibi yattım. Bunca yıllık hayatımda bu kadar sıkıntılı bir hastalık süreci geçirmemiştim. Tabii bu arada kutlu doğum haftası falah hikaye oldu. Doğumgünümün her saniyesi yatakta geçti, bırak pastayı, mumu çorba bile içemedim. Hafta ortası ağrılara, hırıltılara, öksürüklere ve kızkardeşin telefon aracılığıyla yaptığı yoğun baskılara dayanamayarak soluğu hastanede aldım. Akciğe röntgeni, kan tahlili falan derken takke düştü kel göründü. Hem alerjik astım atağı, hem hafif tertip zatürre. Buyur buradan yak dedik, yüklü miktarda bir reçete yüklenip döndük kürkçü dükkanı pardon kanepesine. O günden beri-ki bir hafta oluyor-ilk kez bugün kendimde ayağa kalkabilecek gücü bulabildim. Arada yediğim serumu da sayarsak şık bir hastalık tablosu sergiledim. Bir ara hiç iyi olamayacağımı falan kurmaya başlamıştım, vasiyet yazacak aşamaya gelmesem de "Abbas yolcu" galiba diye düşünmedim değil. Bugün kontrol için tekrar hastaneye gittiğimde sedimantasyonumun düşmeye başladığı müjdesini verdi doktor ve antibiyotiği kesti. Alerjik astım ilaçlarına ise devam. Bir süre daha hafiften de olsa hırlamaya devam edecekmişim. Geçen hafta ile kıyas edildiğinde epey toparladım gibi, artık Abbas'a "otur oturduğun yerde, nereye gidiyorsun, daha karpuz kesip doğum günü yapacağız" diyebiliyorum. Kendime ve hırıltılarıma da "hoşt" deyip önümüzdeki hafta sonuna kadar izin verdim, ondan sonrası iyilik, sağlık olsun.
İşte böyle dostlar, insanın aklına gelmeyen başına geliyormuş. Şimdilik bu kadar olsun, zira kanepem beni bekliyor. Daha sağlıklı günlerde görüşmek üzere, aman kendinize dikkat edin...
Çok geçmiş olsun Nurşen Abla, merakla yazılarını bekliyordum ben de :)
YanıtlaSilgeçmiş olsun:/ doğum günüz de pek kutlu mutlu olsun. Ben de aynen söylediğiniz gibi geçen hafta bugün tv karşısında oturmuş pinekliyordum hiçbir sorunum yoktu. Derken bir anda eklemlerin çekilmeye başladı ve ben o ağrıyı hemen tanırım: ateş geliyor. En kötü hastalığımız bu olsun diyor tabi insan hastaneleri görünce.
YanıtlaSilsevgileer
Leylakcım,
YanıtlaSilBu kadar ciddi ve yorucu birşeyler geçirdiğini farketmemişim. Tekrar çok geçmiş olsun.
Ben de iki gündür evdeyim, nevazili savuşturmaya çalışıyorum. Bu kış grip virüsleri pek kimseyi boş geçmiyor. :)
Çok geçmiş olsun Leylak Dalı. Benzeri geçen sene bana oldu. Bir ay yattım öksürdüm. Antibiyotik filan vermedi doktor. Öleceğimi sandım. Belki de hastaneye gitmem gerekiyordu. Ben de hiç hayatımda öyle olmamıştım. Neyse ki geçiyor. Kendine iyi bak. Sevgiler.
YanıtlaSilHay Allah! Çook ama çok geçmiş olsun. Hemen geçiversin inşallah diyeceğim ama artık bu hastalıklar misafirliği biraz uzun tutuyorlar. Bizim evde de hastalar var. Selçuk'un iç daralmasına ve bacaklarının titremesine çare bulamadı doktorlar. Kolesterolünün olduğunu öğrenip geliverdi eve. Kuzey'in burnu akıyor. Onlar iyileşmeden ben hasta olamayacağım için didinip duruyorum ben de. Sen iyi ol ama hemen. Bekliyoruz burada.
YanıtlaSilÇok öpüyorum
Canım Leylakcığım çok geçmiş olsun. Benim koca da kırılıyor hastalıktan. Nekahat döneminde kendine iyi bak emi. Kimseden pek fayda yok çünkü.
YanıtlaSilMerhaba Leylak Dalı.Sizin yazılarınızı uzun zamandan beri severek takip ediyordum.Ben de ilk defa bu blog işlerine girdim.Yalnız daha acemiyim.Kabahatim olursa kusura bakmayın.Hastalığınıza üzüldüm.Geçmiş olsun dileklerimi iletmek istedim.Hem de geçmiş doğum gününüz kutlu olsun. İyi haberlerinizi almak dileğiyle.
YanıtlaSilÇok üzüldüm hem de doğum gününde! Pahalı ilaç mevzusuna çok güldüm, maalesef ki ben de -pahalı olmasa da- nurofen üretici şirketi neyse sanırım onu zengin ettim, ya ne sinir böyle tuhaf bir illetse ben de aralık,ocak ve şubat aylarının 2 gününden birinde hastayım. şimdi böyle zatüree deyince ben de bi tırstım kendimden :/ Çok büyük geçmiş olsun, aman iyileştim diyip kendini yorma, geçmiyor geç-mi-yorrrr!!
YanıtlaSilAa çok geçmiş olsun Leylak Dalı ! :( Okurken çok üzüldüm, umarım bir an evvel sağlığına kavuşursun. Hastane ve hastalıkların uzak durduğu, güzel günlerde yazılarını bekliyoruz.
YanıtlaSilGeçmiş olsun. Umarım kanepenizden çabuk kalkarsınız. Ama söylemeden geçemeyeceğim anlatımınıza bayıldım.
YanıtlaSilGeçmiş olsun...
YanıtlaSilDoğum gününüz kutlu olsun, nice sağlıklı yıllar dilerim.
Canım çok ciddi şeyler yaşamışsın. Geçmişler olsun. Dilerim kısa sürede iyilesirsin. Aman dikkat et kendine ...
YanıtlaSilÇok geçmiş olsun, bi de doğum gününüze denk gelmiş:( Acil şifalar diliyorum,iyileşince çifte kutlama yaparsınız inşallah.
YanıtlaSilGeçmiş olsun Nurşen, geçen bahardan bilirim ne illet olduğunu. Bir süre yorma kendini, sanki yoracak halim var" diyorsun biliyorum ama yerleşmesin iyice... Öpüyorum kocaman
YanıtlaSilDemek hasta olmuşsunuz..Ben de merak etmiştim ,noldu ki diye..
YanıtlaSilÇok geçmiş olsun,Rabbim şifa versin en kısa zamanda :)
Geçmiş olsun! Aynı günlerde eşimin hastalığı ile uğraştığımızdan gözümden kaçmış yazınız. Acil şifalar diliyorum. Yeni yaşınızı da kutluyorum.
YanıtlaSilHepinize çok teşekkür ediyor, sevgilerimi yolluyorum. Epeyce toparladım şükür, güzel dilekleriniz için sağolun...
YanıtlaSil