Sabah tangırtılar, gümbürtüler, lastik sesleri ile açtım gözümü anladım ki belediye fazla mesai yapıyor, Cumartesi, Pazar dinlemiyor. Sağolsunlar beni mahrum etmemek için kaldırımları yenilemeyi Ankara'da olduğum zamana denk getirmişler, minnet borçluyum. Sıcağın tavan yaptığı şu günlerde tozdan ve gürültüden bir nebze korunmak için kapı-pencere tıkalı oturuyoruz. Cadde belediyenin makine parkına dönmüş durumda. Dozerler, kepçeler, kamyonlar, adını bilmediğim örümceğe ve robota benzeyen bir sürü araç günlük manzaramız haline dönüştü. Şimdilik karşı kaldırımı seyreyliyoruz, apartmanın önüne sıra gelince halimiz nic'olur düşünmek bile istemiyorum. Tek umudum ağaçlara zarar vermeden, tez zamanda yenilenmiş kaldırımlara kavuşmak.
Sabah gürültüyle uyandım, bilgisayarı açınca gürültüye üzüntü de eklendi. Fikrem Otyam vefat etmiş. Onu yazılarından tanıdığımda küçücük bir kızdım. Babam kimi zaman katlayıp ceket cebine dikey yerleştirerek, kimi zaman üstten fermuarlı siyah çantasına koyarak hilafsız her akşam Cumhuriyet gazetesiyle birlikte gelirdi eve. İlk iş yanına oturup 2. sayfanın altındaki çizgi bant Profesör Nimbus'a bakar ve yazısız olduğu için anlamadığım günlerde babama yorumlatırdım. Profesör Nimbus kel kafasındaki tek tel saçı soru işareti şeklinde olan, üzgün suratlı, yaşlı bir adamdı ama ben onun şaşkınlıklarına bayılırdım. Nimbus sonrası diğer çizgi bantlara da bir göz atar ve yaşımın çok üstünde olan tefrikalara, dizi yazılara dalardım. Eve giren gazetenin düzeyinden dolayı mecburi bir kültürel faaliyetti bu. İşte Fikret Otyam da "Gide Gide" yazılarıyla girmişti hayatıma. Sonraları, üniversite yıllarında kitaplarını edinecek, köşe yazılarının takipçisi olacaktım. Doğuyu, Güneydoğuyu, Anadolunun bilmediğimiz köşelerinin gerçeklerini sayesinde öğrenecektim. İzmir Caddesi'ndeki Alman Kültür Derneği binasının girişindeki sergi salonunda ilk kez resimleriyle tanışıp sergiyi gezmelere doyamayacak, o koca gözlü kadınlara hayran olacaktım. İlerleyen yaşlarında, fiili gazeteciliği bıraktığında Antalya'ya yerleşti Otyam, Gazipaşa adıyla anılır oldu. İçimizden biri, komşumuz gibiydi, yeşil ışıkta rastlaşırsak selamlaşır, sinema lobilerinde iki çift laf ederdik. Birkaç yıl önce bir sanat galerisine adını vermişti belediye, sergi açılışlarına ihmal etmez hep katılırdı, kaç kez tekerlekli sandalye ile, kolunda serumla açılış yaptığına şahidim. Sözün özü iyi bir fikir ve sanat adamını yitirdik, giderek ıssızlaşıyor, öksüz kalıyoruz. Huzur içinde uyusun, koca gözlü kadınları, keçileri, kitapları hep hatırlatacak, sevenleri O'nu hiç unutmayacak.
Evlendiğimiz de Eşimin amcası arkadaşı Fikret Otyam'ın siyah beyaz iki fotosunu hediye etmişti bize. Yıllarca salonumuzu süslemişti. Nur içinde yatsın.
YanıtlaSilAntalya'da yaşaması nedeniyle tanıma fırsatı buldugum sanat adamı, güzel yürekli insan . Hepsi Yaşar Kemal in güzel atlarına binip yıldız oluyorlar birer birer gök yüzünde ...
YanıtlaSilTanıma fırsatı da bulmuşsunuz, ne güzel... Nurlar içinde yatsın Otyam...
YanıtlaSilGiderek ıssızlaştığımız konusunda çok haklısınız:(