-Üç gündür ihmal etmişim yine seni Bilokçum, kusura bakma. Havalar aniden soğuyunca benim beden de, ruh da şaşırdı. Bir kırılma dökülme hali, bir sıkıntı, bir kasvet. Söylene söylene biraz ısıttık havaları ama yetmedi gönlü avutmaya. Artık gecikmeli yaz günlerini Ekim'de Antalya'da yaşarım deyip Ankara'nın serin sonbaharına uydurmaya çalışıyorum bünyeyi, tutulmuş sırtımı, sinyal veren menüsküslü dizlerimi.
-Cuma günü bir numaralı arkadaşım Bilge ve annesi ile buluştuk. Bilge oturduğumuz pastanenin masasında şahane resimler çizerken biz de annesiyle sohbetin dibine vurduk. Üşüyünce içeri girdik ama orada da üşüdük. Isınmak için hemen karşıdaki boyalı merdivenlerin güneşine attık kendimizi. Bilge ve ben artistik pozlar verdik renkli basamakların üstünde.
Bizim semt bol merdivenli bir semt, bir tanesi de evin hemen karşısında, onu da boyamışlar ama ya boya kalitesizdi ya da aceleye gelmiş, pek soluk olmuş :)
-Balık sezonunu açtık, yaz boyu çiftlik işi çipura yiyerek savmıştık balık hevesimizi. Karadeniz'den gelme kocaman hamsiler bulduk ve afiyetle götürdük. Ankara balık cenneti, deniz kıyısındaki Antalya'da balık bulmak bazen cidden problem haline gelebiliyor.
-Dün minik yiğenin formalarını ve kitaplarını almak için şehir dışındaki okuluna gittik. Uzun zamandır bir okulun kapısından adımımı atmamıştım. Öğretmenlik yaptığım onca yılın ardından çok da özlediğimi söyleyemeyeceğim. Bakımlı, ferah ve modern bir okul olmasına rağmen ruhum daraldı. İlk haftaların telaşını hatırladım, ter bastı. "Aman" dedim, "iyi ki emekli olmuşum, yetmiş bana 28 yıl".
-İki ayrı kitabı aynı anda okumaya başladım. Gündüzleri Namık Kemal Behramoğlu'nun yazdığı "Bir Savcının Anıları"nı, geceleri ise "Charlotte Bronte'nin Gizli Günlükleri"ni okuyorum. Birbirinden bu kadar farklı iki kitabı aynı anda okumayı başardığım için de kendimi tebrik ediyorum :)
-Ve hâlâ Candy Crush Saga'da level 210'da sürünüyorum...
Bugünlük de bu kadar olsun, hatırını aldım ya idare et Bilokcum...
Ne o sırt ağrıları menüsküsler falan. Blogu ilk kez okuyan biri sanacak ki hastalıklarla boğuşan yaşlı bir kadın blogu. Senin nasıl cıvıl cıvıl, canlı, dünyaya ışıldayan, koca gözlerle bakan biri olduğunu görseler şaşar kalırlardı heralde:))
YanıtlaSil