.

.
.

1 Kasım 2025 Cumartesi

RUTİNE DÖNÜŞ

Kendi adıma portakalı soydum, başucuma koydum ve yedim 😂 Onlar iki gün daha devam edeceklermiş, keyifleri bilir, esasen gün sonunda yarışma filmlerinin gösterimi bitecek. Yarın ve öbür gün özel gösterimler var, daha çok belgesel nitelikli. O kadar çok film vardı ki hepsine yetişebilmek mümkün değil, pandemi öncesi festivalin merkezi olan AKM'nin yanısıra hemen yakındaki bir AVM'nin sinema salonları da kullanılırdı. Haliyle bir filmden çıkıp başka binada olsa da diğerine yetişmek mümkün olurdu. Şimdi AKM dışında vasıtayla gidilebilecek bir sinema seçilmiş, bu da insanlara eziyet bir nevi. Ayrıca bu kadar çok film olunca elbette ki tamamını izlemek mümkün değil. Ben zaten bu yıl sırf festival havası alayım diye saati ve mekanı uygun filmler seçtim, haklarında en ufak bir fikrim olmadan, tek bilinçli seçimim Ferhan Şensoy belgeseli idi ve izlediğim 6 film içinde sadece onu beğendim. Olsun, her şeye rağmen özlediğim bir ortamda bulunmak keyifliydi. 

Dün festivalle vedalaşmak için girdim kültür merkezinin kapısından. Bu yıl festivalin logo kelimesi "Kalpten" idi. Erken gitmişim oturdum biraz, festival gazetesini kıraat ediyordum ki önümden iri kıyım bir adam geçti, kafayı kaldırdım, giydiği bol atletin koltuk altlarından görünen memeleriyle S.alih G.üney 😂 Ergenken pek beğenirdim kendisini, sanırım bütün ergen kızlar beğenirdi, iyi ki büyümüşüm 😂 Artık yaş ilerledi, yenileri hiç tanımıyorum. Altı gün boyunca gördüğüm ünlü sayısı altıyı geçmez, jüri ve galaya gelen oyuncuları saymazsak. 

Yerler numarasız ve film başlamadan önce sıraya giriliyor, görevliye biletlerin barkodları okutturuluyor. Salon büyük aslında, yer bulmamak mümkün değil ama niyeyse millette bir telaş. Neyse 15 dakika kala sıraya girdik. Kapı açılsın diye bekliyoruz, yaş ortalaması hayli yüksek ve çoğunluk kadın. Yaşı epey ileri bir kadın yanıma yanaştı ve sıraya kaynak yaptı, yapsın ne olacak, sanki piyasada bulunmayan Sana yağı, tüp, benzin kuyruğundayız (zamanında çok girdik bu kuyruklara). Ama arkamdaki kadın dayanamadı, "Siz sıranıza geçin, yanaşmayın bize" dedi. Öteki aldırmadı, bir kez daha uyardı arkamdaki, yandaki "Ay ben kardeşimin bakıcısı kıza bakıyordum, her zaman burda bekler bizi" tarzında bir şeyler söyledi. Öbürü söylenmeye devam edince kendimi tutamayıp güldüm. Bu sefer oklarını bana çevirdi, "Söylesene sen de, yerine geçsin" dedi, "Siz söylediniz ya yeter" dedim. "Zaten" dedi, "aldırmaya aldırmaya memleketi bu hale getirdiniz". Haydaa, aranan suçlu bulundu, hoşgeldin Çankaya Teyzesi, Antalya hasretinizi çekiyordu. "Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa" diye bir de şiir oku da tam olsun, alt tarafı sinemada koltuk kapmaca yahu!

Neyse çekişe pekişe girdik içeri, kimse ayakta kalmadı. Filmin adı "Parçalı Yıllar" idi, 1975-1980 arası seks filmleri furyasını konu alıyordu. İyi bilirim o zamanları, sinemaya gidemez olmuştuk. Oyuncu ekibi iyiydi, Yetkin Dikinciler zaten bizim Antalya Devlet Tiyatrosu'nda oyuncuydu kurulduğu yıllarda. Bir de uzun zamandır görmediğimiz Mine Çayıroğlu ile Levent Özdilek vardı. Diğer oyuncuların adını bile duymamıştım itiraf edeyim. Filmin konusu iyi seçilmişti ama o kadar mesaj kaygılı ve didaktik bir havası vardı ki hiç keyif almadım. Böylece bu yılın son festival filminden de hayal kırıklığı ile çıktım. Çıkışta jüri üyeleri arasında olan Sevin Okyay'a rastladım, yormamak için tekerlekli sandalyeyle yaptırıyorlar giriş çıkışlarını, oldukça çökmüş gördüm. Hatırını sorup küçük bir sohbet gerçekleştirdik, zira çok severim kendisini. 

Bir festival sezonunu da eksiğiyle fazlasıyla böylece tamamladık. Dişim ağrımaya devam ediyor, su basması ve cam çatlağı halloldu, sızıntı yapan boru değiştirildi, bulunduğu dolaptakiler yıkanıp yerleştirildi. Kocam Bey bidon bidon yeşil zeytin kurdu, hayat yavaş yavaş rutine dönüyor. Aşağıdaki fotoğraflar "Ferhangi Bir Yaşam" belgeselini izlediğimiz geceden, ilki filmin başlamasını beklerken , ikincisi belgesel sonrası Ferhan Şensoy'un kızları, eşi ve belgeselin yönetmeni ile yapılan sohbetten:

 
 

 Hafta sonunuz güzel geçsin...


1 yorum:

  1. yazıyı okurken ben de orada olmayı diledim vallahi öğretmenim :)
    Salih Güney'i oldum olası sevmem ben, neden bilmiyorum. Belki yıllar evvel gazetelerden birinde fotoroman olarak tefrika edilen Çalıkuşu'nda romandaki en gıcık karakter olan Kamuran'ı o oynadığı içindir :) kamuran'ı sevmem, onu canlandıranı da sevmem şeklinde :P
    Yetkin Dikinciler'e ise hayranımdım. yıllar evvel Mardin'de Diyarbakır Devlet Tiyatrosu tarafından sergilenen oyununda izlediğim zamanlardan beri. Bir de işte Nazım'ı canlandırmaya en yakışan oyuncudur bence kendisi :)
    Ferhan Şensoy belgeselini izlemeyi çok istiyorum ben de. kısmet :)

    YanıtlaSil