Bir yılmış kadar uzun süren ve kendisini yaz ayı zanneden Kasım sonunda ayıldı ve hem sonbahara döndü, hem de kendini bitirmeye karar verdi, dinimiz amin 😂 Fıratçığımızın kulakları çınlasın, haberi olsa benim blogdan da bir şey yapmaya kalkar, iyisi mi dürtmeyelim, yarım eppeğini yesin otursun.
Ayağımın tozuyla izlediğim birkaç Altın Portakal filmi sonrası geçiş yaptığımız Kasım ayının güzel ve güneşli ilk gününü Banushka'nın söyleşi ve imza günü ile açtık. Benim de ilk kez gittiğim Jiraf Kitap-Cafe'de çok verimli, samimi bir toplantı oldu, açılış böyle güzel olunca Kasım'ın ne kadar hareketli olacağı baştan belli olmuştu, bir de sonunda beni yatağa düşürmeseydi. Kasım ayında grip olmak da sanırım bu ayın rutinlerinden, geçen yıl da aynı sorunu yaşamıştım aynı ayda. Okumalar, yazmalar, şehirle hasret gidermeler, arkadaş buluşmaları, içilen kahveler, evlerde görüşmeler, güzel havanın tadını çıkarmalar derken biraz da sanat dedik. Kültür Yolu Festivali nedeniyle kısa süreliğine açılan Magritte Sergisi ayın tek sergi turu oldu ama bir tiyatro oyunu, bir konser ve yarın izleyeceğim bale ile devamını getirdim.
Çok güzel bir oyun, çok güzel bir konserdi. Eminim ki yarın 6. kere izleyeceğim Fındıkkıran da aynı derecede güzel olacak. Yılbaşı konseptli gösterilere dayanamıyorum, her yıl sonu bir kere izlemem şart 😂
Fırsat bulduğum her an kitaplara yapıştım, hayli hareketli bir aydı, istediğim ölçüde okuyamasam da fena sayılmaz rekoltem:
"Siyahlı Sarışın hariç hemen hemen hepsini severek okudum, polisiye benim kafa temizleme kitabım, kireç çözücü misali 😃 Çok da karmaşık bir şey olmasın, Yıldız Hanım'ın giysi modelleri eşlik etsin dedim ama Yıldız Alatan ben görmeyeli kibirde level atlamış, sevmedim. Önereceğim kitaplar ise eğer bilim kurgu, felsefe ve distopya seviyorsanız "Tarihin Molozları Üstünde" tam size göre. Ben ki bu türlere biraz uzağım ben bile büyük bir ilgiyle okudum. "Yağmurdan Sonra Bahardan Önce" daha önce "Nergis Hanım Hakkında Her Şey" isimli ilk romanını çok beğendiğim Devrim Koçak'ın ikinci kitabı, ilki kadar sevdim, olayların Ankara'da geçiyor oluşu, kadın kahramanın öğrenciliğinde bizim evin karşısındaki yurtta kalışı ve geçmişte ve günümüzde önemli sosyal ve politik olaylara yer verişi de kitabın bonusu idi. Ayfer Tunç alışveriş listesi yazma okurum dediğim yazarlardan, ben onu ilk kitabından beri takip eden bir okuruyum. Son kitabı hakkında çok çeşitli eleştiriler yapıldı, kâh kendi kişiliğine, kâh romana. Bir cinayetin ya da taciz vakasının müsebbibi değilse yazarları kişiliklerine göre değerlendirmem genelde, yazar ve kitabı ayrı görürüm, ölmüş yazarların zamanında neler yaptıklarını biliyor muyuz? O nedenle eleştirim sadece kitaptan yana, biraz fazla uzatılmış geldi ama onun dışında beğendim. "Anneannemin Söylemediği Şarkılar"a gelince, yazar kız kardeşim olunca fikrimi beyan etmeyeyim, reklam olmasın 😂
Gelelim filmlere:
Genelde festival ya da Oscar zamanı değilse aylık izleme sayım 10'dur, bu ay da öyle oldu. Filmlerin çoğu pek tat vermedi ama bazılarını sevdim. "Winter in Sokcho"-ki kitabını da okumuştum daha önce", "Revoir Paris", "Train Dreams", bir ölçüde "Hysteria" ve "No Other Choice"yi beğenerek izledim. "Kinetta" ile "Magıc Farm" ise ben ettim siz etmeyin dedirtecek türdendi.
Sesli kitaplara gelirsek, kendilerinden çok memnunum, sayelerinde ev işlerini daha bir istekle yapar oldum 😂
Sesli kitapları genellikle seslendirene göre seçiyorum ya da klasikleri tercih ediyorum. Seslendirenler arasında ilk favorim Tilbe Saran. Normal şartlarda hiç sevmeden okuyup çok sıkılacağım bir kitabı öyle bir seslendiriyor ki sanırsınız tiyatro sahnesinde oyun izliyorsunuz. Bu ay "Kendine Ait Bir Oda ve daha evvel okuduğum halde "Asılacak Kadın" sırf Tilbe Saran seslendirdiği için radarıma girdiler. Ne yazık ki çoğunlukla çocuk kitapları seslendiriyor. Umarım yakında yeni kitaplar yüklenir onun sesinden. "Kedi Mektupları" Oya Baydar'ın okumadığım tek kitabıydı, onu da dinleyerek hallettim. Murakami okumayı uzun zamandır bırakmıştım, yine bir iyi seslendirici, Erdem Akakçe seslendirdiği için "Rüzgarın Şarkısını Dinle" bu ayın sesli kitaplarından biri oldu.
Bunlara ilaveten Kepez Belediyesi'nin düzenlediği bir kitap ve kültür çalıştayına katıldım, oldukça verimli geçti. Malum öğretmeniz ve Öğretmenler Günü de bu aydı, birkaç yakın arkadaş buluşup kendi kendimizi kutladık, körler sağırlar birbirini ağırlar misali 😃 Ve unutmadan uzun zamandır dizi izlemiyordum, tavsiye üzerine Netflix'de bir diziye başladım: "Ölü Kızlar". 3. bölümdeyim, iyi gidiyor.
Evet arkadaşlar benim Kasım ayı raporum böyle, son haftasında hastalanmasam tadından yenmeyecekti ama kader utansın diyelim, hastalık da hayata dahil. İmla yanlışların varsa affola, geri dönüp okuyamayacağım, zira yemek yapmam lazım. Aralık ayında kaptanımız Lesliyan önderliğinde yeni bir yazı serisine başlıyoruz, Aralık sonuna kadar haftada üç yazı. Haydi bakalım rastgele...
Not: Bir de belki şu yazıyı okumak istersiniz diye düşündüm, beni çok etkiledi:


-tile.jpg)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder