.

.
.

21 Ağustos 2025 Perşembe

GEZELİM, ÖĞRETELİM / 21 AĞUSTOS

Umut üç gündür bizdeydi ve zamanı değerlendirip Ankara turlarımıza devam ettik. Umarım bunlar ileride babaanne ile yapılan geziler olarak güzel anıları arasında yer alır. Benim babaannem ile hiç güzel anım yok. Farklı şehirlerde yaşıyorduk, yılda bir-iki kez görüşebiliyorduk, o zamanlarda da pek kaynaştığımız söylenemezdi, hele de kuzenlerle aynı zamanda bulunuyorsak ilgisinin ibresi daima onlardan yana dönerdi rahmetlinin. Kızının çocukları olmasından mı kaynaklanıyordu, benim içe kapanık  ve çekingen bir çocuk olmamdan mı bilmiyorum. Babam ilkokulu bitirip okumak için ayrılmıştı yaşadıkları küçük ilçeden, büyük halamsa evlenene kadar ailesiyle birlikte kalmıştı, bundan kaynaklı bir yakınlık da oluşmuş olabilir. Kısacası sevgi ilgiyle büyüyor. 

Umut'la ilk günümüzde Kale'ye gitmeye karar verdik. Evvelki yıl da bir kez gitmiştik ve çok hoşuna gitmişti. Koyunpazarı ve Atpazarı olarak tanıttığım yerleri uzun süre Koyun Sokak ve Eşek Sokak olarak hatırlamıştı 😂 Koyunpazarı yokuşunu sıcakta ne onun, ne de benim tırmanacak takatimiz olmayacağı için taksiye bindik. Çok sempatik bir şofördü ve aracı yeni devralmış, bizimle siftah yaptığını söyledi, Umut sıcaktan şikayet edince de "Emrin olur" diyerek klimayı açtı. Karşılıklı sohbet ederek ulaştırdı bizi Kale'ye, Umut'a korna çalıp el sallayarak veda etti.

İlk durağımız Umut'un çok sevdiği fındıkkıranlardan bir koleksiyon bulunduran Kurşun Asker Cafe oldu. 


Fotoğrafta gördükleriniz buzdağının görünen yüzü, binlerce fındıkkıranlı obje var, tozu nasıl alınır, nasıl korunur bilemedim. Bunların yanı sıra bir miktar da kirloz ve Çaki kılıklı taşbebek mevcut ama asıl taşbebekler Kale'nin girişinde, soldaki cafede. Bu kadar çok olunca insan bebekten soğuyor 😀 Ben portakallı kahvemi (fena değildi), Kocam Bey çayını, Umut limonatasını içip cafe içi keşfimizi de tamamlayınca Kale surlarını fethe çıktık. 

Surlar fındıkkıranlardan daha çok ilgisini çekti Malçokoğlu Ummut Bey'in 😂 Kahve içerken bahsettiğim, çocukluğumda geldiğimiz eski bir ahbabın Kale'deki evine de taktı kafayı, neredeyse tüm evlerin önünde durup "Burası mıydı?" diye sordu, en sonunda viran birini gösterip "Hah işte, burasıydı" diye salladım da rahatladı 😃

Kale sırtlarından Atakule'ye şahin uçurduktan sonra tırmandık surlara ama bir de bana sorun nasıl tırmandım. Sanırım eski insanların bacakları 2 metre falanmış, o yüksek merdivenlerden nasıl inip çıktınız bre gafiller. Hiç mi düşünmediniz yıllar yıllar sonra diz protezli bir Leylak da buralara gelmek isterse diye. Torun hatrına "Dayan dizlerim dayan" diyerek çıktım tepelere.


Umut'sa arasıra gözlerine giren güneş dışında hayatından memnundu. Surların yapılma sebebinden, açılan hendeklere, hendeklerin üstündeki akşamları kapatılan köprülere, gözetleme kulelerinden küffara atılan oklara, düşmanın tepesine dökülen kızgın yağlara, mancınıkla atılan Rum ateşlerine kadar ne anlattıysam dikkatle dinleyip, anlamadığı yerleri tekrar tekrar sordu. Hoş eve dönünce epeyce kızgın yağ döktü kafama kafama, ben de ona ok attım 😂


O kadar sevdi ki olayı, karşıda görünen Kale burcuna da gidelim diye tutturdu, babaannesini mefta etmek gibi bir niyeti vardı sanırım, "Orası ziyarete kapalı" diyerek ikna ettik zor bela. Sıcağa rağmen çok kalabalıktı Kale, keşke insanlar içtiklerinin şişelerini, yediklerinin paketlerini de sık yerleştirilmiş çöp kutularına atsalardı, surlara bitişik bir evin çatısı silme pet şişe ve cola ambalajı doluydu.

Umut gönülsüzce, biz memnuniyetle ayrıldık güneşin oklarını tepemize gönderdiği Kale'den. 


Bir dahaki yazıda Ulus civarını arşınlamak dileğiyle. Bu akşam uzun zamandır aklımda olan ve merak ettiğim bir oyunu izleyeceğim, oldukça heyecanlıyım: Serkan Keskin'in tek kişilik oyunu "Saatleri Ayarlama Enstitüsü". Kalın sağlıcakla...




12 yorum:

  1. ben de sizinki gibi bir babaanne ile büyüdüm ne yazık ki. o yüzden sizin umut'la olan bu gezileriniz çok hoşuma gidiyor. kale benim de ankaradaki favori mekanlarımdan biri. ne güzel gün olmuş, bu sıcakta gezmeniz ise taktire şayan vallahi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumlarda çoğu kişi benzer şeyler yazmış, bence bu babaannelik, anneannelikten ziyade insanın yapısıyla ilgili bir şey, neyse ki travmamız yok bu nedenle. Sıcak çok yordu aslında ama çocuk da evde çok sıkılıyor, anne baba işte, anneanne zaten sürekli ilgileniyor, gezdirmek bize kaldı, çok da mutlu oldu.

      Sil
  2. Benim babaanne hala yaşıyor ama 3 yaşımdan beri görüşmedik, sayesinde babaanne kelimesi bile bana aşırı antipatik hisler verir. Kendi çocuklarım da dibimizde yaşayan babaanneden çok 2500km uzakta ve yılda ancak iki defa birer hafta görebildikleri anane ve dedeyi tercih ediyorlar, kesinlikle sevgi emek.
    Bir de evet anneler kız çocukların torunlarını ayırıyor sanki maalesef ya… Benim kız assssla çocuk yapmam diyor oğlum en az 4-5 yaparım diyor, kendime hatıtlatmam lazım aman bu sözlerimi ben de yaşamayayım :))))
    Ne tatlı Umutçukla ok atmalar kızgın yağ dökmeler :))) Vahşi ikili!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neden çocuklara böyle duygular yaşatırlar ki. Aslında torun sahibi olmak öyle müthiş bir şeymiş ki yaşayınca anladım, nasıl sevilmez ilgilenilmez. Biraz da fazla torun sahibi olunca ilgi azalıyor sanki.
      Sen çok tatlı babaanne olur o 4-5 toruna bile yetersin.
      Gerçekten vahşi ikiliyiz :)))

      Sil
  3. Babaanne anılarım benim de yaz tatillerinden ibaretti. Ama ben babanemin yürekten sevgisini hatırlıyorum, rahmetlinin. :)
    Umut sayesinde biz de geziyoruz sizinle, pek güzel anılar. :)
    Oyun bu akşam mıydı? Keyifle ayrılacağını düşünüyorum, iyi seyirler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgisini hatırlamak bile önemli, ben gayet nötrüm :) Sizi de gezdiriyorsak ne güzel, sıcak biraz yorsa da, şemsiye alınız lütfen :)

      Sil
  4. Umut çok şanslı. Benim anneannem de babaannem de yaşlıydı. Böyle anılarımız olamadı. Kızım ve annemin ilişkisi yakın. Sevgi ve emek kimden geliyor çok farkında çocuklar. Umut sizi çok güzel hatırlayacak

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet dediğiniz doğru en iyi çocuk anlıyor sevginin ve emeğin kimden geldiğini. Umarım dediğiniz gibi olur ve güzel hatırlar. Zira bizim annelerimiz gibi erken yaşta torun sahibi olmadığımız için birlikte geçireceğimiz zaman sınırlı, anılarında güzel yer almak için elden geleni yapıyorum.

      Sil
  5. Benim babanemle anılarım çoktur. Her haftasonu bize yatılı kalmaya
    gelirdi. Cuma akşamı mahallede oyun oynarken onun geldiğini görür,deli gibi
    koşar üzerine atlardım. Beraber yatardık geceleri. Çok sessiz bir kadındı, çok
    sakindi. Çok severdim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel, öyle bir babaannem olsun isterdim. Benim her daim yakınımızda olan anneannem vardı ama o da zor kadındı. Lakin öyle ilginç bir insandı ki tüm anılarım onunla dolu.

      Sil
  6. Umut gerçekten çok şanslı. Nedense babaanneleri ile güzel anıları fazla olan pek kişi tanımıyorum. Benim babaannemle ilgili sadece iki tane anım var. Birisi her zaman hasta olduğu, başını bir yaşmakla sıkı sıkıya bağladığı ve aslında başını sıktığı yaşmağı islatmak için kullanması gereken ispirtoyu çaktırmadan içtiği; diğer anım ise bahçesindeki badem ağaçlarının mahsülünü oğulları arasında hak geçmesin diye tek tek sayarak 3 çuvala bölüp öyle verdiği :)
    Kale maceranız Umut için unutulmaz anılardan biri olacak bence :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rüyacım babaannen roman kahramanı olacak bir karaktermiş, vay canına çaktırmadan ispirto içmek ha, bayıldım :) Ama çok da adaletliymiş sayarak badem :)
      Umarım dediğin gibi olur, şu an yanımda Ipad de bişiler izlemekle meşgul

      Sil