Mayıs ayının ilk yazısına, adına yakışır şekilde bayram gibi kutlanacak zamanlara ulaşabilmek dileğiyle tüm emekçilerin 1 Mayıs günü kutlu, huzurlu, barış içinde geçsin diyerek başlamak istiyorum.
Mayıs ayı Antalya'da bile adına yakışmayacak kadar serin bir havayla giriş yaptı. Delik deşik bir uykudan zor bela uyanıp balkona çıktığımda karşı kaldırımdaki zeytin ağaçlarından dökülen kara tanelerin beneklediği asfalt gece yağan yağmurla ıslanmış, sonbahardan kalma işe yaramaz, inatçı sarı yapraklar da zeminde yerini almıştı. Doğu yönünde parlak bir güneş sahneden çekilmeyi, batıda ise yağmur yüklü kara bulutlar görev sırasını bekliyordu. Sokağın kedi kolonisi zulalandıkları yerde apartmanımızın kapısının açık bırakıldığı anı kollamaktaydılar. Kapı önündeki çam ağacının altına bırakılan su ve mama kendilerini aileden biri gibi hissettirdiği için her fırsatta apartmana dalmakta beis görmüyorlar, hele ressam paleti gibi alacalı bir tane var ki katlar arasında dolaşması yetmiyor gibi camlı giriş kapısına amonyaklı sıvısını fışkırtmaktan da hiç çekinmiyor. Kedi haklı bir yerde, apartmanın insan cinsinden gençleri sigara paketlerini, izmaritlerini, karton kahve bardaklarını akıllarına esen her yere fırlatmakta sakınca görmüyorsa, alacalı mırnav, "Ben de organik sıvımı bırakmışım, ne var bunda" diye düşünüyor olabilir.
Nisan ayı ülke dertleriyle hemhâl olarak geçti. Üzerimize yüklenen sıkıntıya mola vermek istediğimiz zamanlarda kitaplar, filmler ve sanatsal her türlü şey kurtarıcımız oldu. Bu ay yine çok fazla okuyamadım. Kafa bir şeylerle aşırı derecede doluysa okumaktan yeterince verim alınamıyor ne yazık, gözümün önünde danseden o kurumuş parçacık da bana bir çeşit ceza oldu bir yıldır:
Bu ayın en sevdiğim kitabı yeni tanıştığım mimar/yazar Ertuğ Uçar'ın "İstanbulin"i oldu. Çok geçmeden de bir başka kitabını, "Ayrılığın Haritası"nı da okudum ve onu da çok sevdim. "Annem" hüzünlü bir öykü idi, "Hüzünlü Kaplan" ise yıllarca üvey babası tarafından taciz edilen ve bu durumu 19 yaşında ifşa edebilen bir kadının yazdğı belgesel nitelikli bir yaşam öyküsüydü, nefretle okudum. "Sabır Taşı" Afgan edebiyatı örneği olarak ilginçti."Bahçede Hayatlar" ise keyifle okunan bir permakültür günlüğü oldu. Yenilerde bitirdiğim "Boş Dolaplar"a gelince, çok sevilen, çok tutulan, Nobel'li bir yazar olan Annie Ernaux'da bana hitap etmeyen bir şey var, aşırı ayrıntıya girmesi mi, paragrafsız cümleleri mi bilemiyorum, bir-iki kitabı dışında sevemedim ve sanırım artık okumam. Herkesin en önemli eseri olarak nitelediği "Seneler"i ise yarılayamadım bile. Artık kusur bende mi, yazarda mı onu bilemeyeceğim ama zevkler ve renkler gibi kitaplardan alınan keyif de tartışılmasın.
Bu ay ikisi kısa film olmak üzere eski ve yeni tarihli 12 film izledim. Ve ne yalan söyleyeyim kimilerinin harika oyuncuları olsa da hiçbirine düşüp bayılmadım. İlla ki birini seç derseniz "The Here After"i ilk sıraya koyabilirim.
Ayın mutlu edenleri esasen bunlar oldu. "Ran"da Yurdaer Okur Nazim şiirlerini adeta üç boyutlu hale getirdi. "Aşk Listesi" oyunculukların zirve yaptığı çok hoş bir komedi idi, zevkle izledik ve çok alkışladık. "Don Kişot" kalabalık kadrolu, renkli ve neşeli bir bale idi. "Yalancı" aşırı diyaloglu, iki kişilik ve uzun bir oyun olduğu için beklediğim kadar keyif vermedi.
Ve Storytel'den dinlediğim dört kitap. Mübarek Kadınlar" sona doğru biraz sıksa da güzel öykülerdi. "Hyunam-Dong Kitabevi"ni yer yer severek dinledim, yer yer sıkıldım. Son iki kitaptan birincisi sade suya tirit, ikincisi ise bir polisiye idi. Her ikisini de seslendiren Murat Eken'i hatrına dinledim desem yalan olmaz.
Bitirirken Mayıs'ın gerçek anlamda ayların gülü olmasını dileyerek ayrılıyorum huzurdan:
*Mayıs ayların gülüdür
1 Mayıs Kutlu Olsun. :)
YanıtlaSilBlogda çekiliş var katılımınızı beklerim :)
Teşekkürler
Silİstanbul ansiklopedisini bir ben izlemedim sanırım :)) Yabancı eşle izlenebilir mi bu dizi, akşamlar dışında vaktim olmuyor da...
YanıtlaSilGeldi yine bizim "koridor yolluğu" :)))) <3
Bence izlenir, hem İstanbul hakkında bilgi edinir. Koridor yolluğu bile değil valla, otoban, git git bitmez :))
Silülke gündemi hepimizi sağlı sollu tokat yemiş gibi yaptı vallahi öğretmenim. hele ben! oğluma mı öğrencilerime mi yoksa sevdiğim, varlıkları ile mutlu olduğum şehrimin seçilmiş yöneticilerine mi dertleneyim bilemiyorum 19 marttan beri. ne diyelim, geçecek elbet bugünler de...yani inşallah :)
YanıtlaSil