Hollanda sınırları içindeki ikinci sabahımızda tercihimizi turistik başkentten önce yönetim başkentinden yana kullandık, Den Haag'a ya da daha bilinen söylemiyle Lahey'e gitmeye karar verdik. Den Haag hem Güney Hollanda Eyaleti'nin hem de ülkenin ve Krallığın idari başkenti, kral burada ikamet ediyor, pek çok uluslararası kuruma da ev sahipliği yapıyor, "Uluslararası Adalet Divanı" bunların en bilineni. Hal böyle olunca biz de gidip krala saygılarımızı sunalım dedik ama bugün altın günüymüş, o listeye dahil olmadığımız için kabul edemedi, "Önümüzdeki hafta 5 çayına buyurun" dedi ama memlekete dönecektik maalesef, vuslat başka bahara ya da başka krala kaldı 😂
Kralı göremezsek şehri görürüz dedik ve bizi kaldığımız sürece oradan oraya taşıyan sarışınlardan birine yerleştik:
Yaklaşık 40 dakika sonra Den Haag istasyonuna giriş yapmıştık. Bizi devasa gökdelenler karşıladı. Utrecht'teki mimariden sonra gördüğümüz bu yüksek binaları biraz yadırgadık ama ülkenin idari, finansal, hukuki ve pek çok uluslararası kurumunun merkezi olduğu düşünülünce normal geldi.
Gökdelenleri arkamızda bırakıp istasyondan sonra karşımıza çıkan parka daldık, aşağıdaki heykellere yanaştık, sanırım kraliçenin falan olduğu bir heykel. Kaidesinde açıklama vardı ama Dutch dili zor bir dil, Almanca bilenler için biraz daha rahat olabilir. Bazı kelimeleri anladımsa da çok fazla sessiz harf var, telaffuzu da çok genizden, o yüzden karşıdakinin ne dediğini bir yabancının anlaması sıkıntılı.
Kendimizi Den Haag sokaklarına attık ve ara sokaklardaki şirin binalara ve dükkanlara bakarak ilerledik:
Sonunda küçük bir meydana ulaştı yolumuz, burada birtakım resmi daireler ve "İnci Küpeli Kız" tablosuyla tanınan Vermeer'in eserlerinin sergilendiği bir müze var. Müzeye girmedik zira müzeler çok pahalı ama "İnci Küpeli Kız" ve ressamın diğer tabloları çeşitli şekillerde karşımıza çıktı.
Yola devam ettik ve Hofvijver Göleti'nin çevresindeki "Binnenhof" denilen yapı kompleksine ulaştık. Parlamento binası da burada, Kral altın gününü burada mı yapıyor bilmiyorum ama balkon konuşmalarını buradan yaptığı söylendi, yanlış bilgi olabilir, ben söyleyenin yalancısıyım.
Göletin kıyısından bakan martı gurbetçi imiş, İstanbul'daki akrabalarını tanıyor muyum diye sordu, "Sen ne diyorsun yav" dedim, "senin akrabaları kepenekle ürküt, değnekle say, hangi birinizi tanıyayım". "Gıcık" dedi, "turist döviz getirir, ahlak götürür zaten" diye çemkirip uçtu gitti, Erbakan'dan bu yana yaşıyor olabilir mi bu?
Fotoğrafın sağ tarafındaki sarı şey seyir kulesi imiş. Protezlerim o merdivenlere izin vermediği için bizim ekip çıktı seyreyledi, ben civarda dolaşıp fotoğraf çektim. Upuzun bukleli saçları omzunda zıplayan, incecik melez bir kadın kurduğu tripodla dansederek kendi videosunu çekiyordu, biraz onu izledim.
Bu fotoğraflar kuleye çıkan kız kardeşin objektifinden...
Sonbahar yapraklarının renklendirdiği sokaklardan bir pazar yerine çıktık, peynirciler dizi dizi idi, hemen yanaştık. Aldık elbette, ben pestolu, yeşil renkli bir kalıbı beğendim. Bu sabah kahvaltıda mideye indirdiğimi de belirteyim 😃
Sonra Den Haag'in merkezine yöneldik, insan kalabalığı artmıştı, Utrecht'ten sonra daha büyükşehir havası taşıyan bir kent, haliyle daha canlı, daha hareketli. Ekonomik bir tatil için öğle yemeklerimizi genellikle evden getirdik sandviç yaparak. Zaten mutfağı pek zengin bir ülke değil. Bazı deniz ürünleri, patates kızartması ve waffle en ünlü yiyecekler, muhtemelen daha başka şeyler de vardır ama damak zevkimizle pek uyumlu olduğunu düşünmediğimiz için biz de patates-waffle-sandviç üçlemesine devam edip diğer beslenmemizi evde hallettik.
Dün kanal kıyısındaki güzelim parkta doyurmuştuk karnımızı, bu sefer de şu alana bakan bir bank ev sahipliği yaptı güvercinlerle paylaşarak yediğimiz sandviçe. Yan tarafımızda bir grup öğrenci öğretmenlerinden aldıkları direktifle şehrin muhtelif yerlerine ellerindeki kağıtlarla dağılıyorlardı. Onlardan ikisine caddedeki heykellerden birinin önünde rastladık, Türkçe konuştuklarını duyunca ödevin niteliğini sorduk. Cadde boyunca yer alan heykellerden kendilerine ödev olarak verileni inceleyip neler çağrıştırdığı yazacaklarmış. Ne güzel bir eğitim biçimi...
Vakit öğleden sonraya ulaşmıştı, bir AVM'de 1 euro karşılığında tuvalet ihtiyacımızı giderip ödül olarak görevli kadının verdiği şekeri aldık 😃 Sonra da aşağıdaki tramvaya binip Delft'e doğru yola çıktık. Delft bir masal şehri, o da yarına kalsın...
O gurbetçi martıya "Hollanda da bizi kıskanıyor mu?" diye sormak isterdim:) Çok güzel bir gezi oluyor, devamını merakla bekliyorum; sevgiler 🥰
YanıtlaSilEminim Hollanda kıskançlıktan çatlıyordur :))) Devamı yolda, sevgiler...
SilSevgili Leylak Dalı iyi ki gittiniz biz de sizinle dolaşıyoruz. Fotoğraflar ve anlatımınız harika..devamını bekliyoruz..Sevgiler
YanıtlaSilGerçekten iyi ki gitmişiz, şahane anılar biriktirdik, sevgiler...
SilHollanda'nın görmediğim şehirlerinden, sayende tanımış oldum :)
YanıtlaSilBak bu güzel oldu o zaman...
Silne güzel gezi oluyor :) peynirlerde aklım kaldı vallahi :)
YanıtlaSilPeynirler nefis (bazıları hariç, çok keskinlerini sevmiyorum), hele bir Brie almışım, adeta kaymak :)))
SilMerhabalar.
YanıtlaSilHollanda gezisi ile ilgili bu muhteşem Den Haag paylaşımınızı da okudum ve inceledim. Emeğinize sağlıklar olsun.
Selam ve saygılarımla.
Çok teşekkürler Recep Bey...
Sil