Ne ara Ağustos geldi? Daha dün Temmuz'a yeni girmiştik, dünyanın güneşin etrafında daha hızlı döndüğü kesinlikle bizden saklanıyor, yoksa günler, aylar süpürge gibi çat burada, çat kapı arkasında olur muydu, ayıptır beyler 😂 Zaten ne biçim Temmuzmuş, topladı gitti şu alemde iyi diye nitelediğimiz insanları, en son Genco Erkal ile ateş attı ciğerimize, eksiliyoruz giderek. Ne gelir elden, gidenler huzurla uyusunlar, elimizde kalanları sarıp sarmalayalım.
Bu ara fırsat buldukça Ankara kaldırımlarını arşınlıyoruz kız kardeşle, çocukluğumuzdan, gençliğimizden, sevdiklerimizden izler arıyoruz. Hafta sonu Cebeci tarafına düştü yolumuz. Ara sokaklar hâlâ mahalle havasını koruyor eski semtlerde, bu sevindirici, bir yandan da rant canavarı güzelim eski apartmanları yerle bir edip gri renkli, metal ve cam aksamlı sevimsiz rezidanslar(!) dikiyor. Balkonlarından bir sardunya bile sarkmayacak kara hayaletler.
Şu gitti gider mesela, yıkılan evler hüzünlendiriyor beni. Kör gözler gibi bakıyor camı-çerçevesi çıkmış o pencereler, kimbilir ne hayatlar yaşandı. Umarım yapılacak olan yerine yakışır.
Oysa şunlar hâlâ çok güzel:
Aynı sokakta anılarımız var, şu aşağıdaki amcamızın evi, giriş katındaki, demirli penceresi olan. Ne çok gelip gittik, o şirin, minik salonda çaylar, kahveler içtik, yemekler yedik. Hemen ön taraftaki küçük bahçede yaz akşamlarının tadını çıkardık, amcamızın elleriyle diktiği asmanın üzümlerini yedik. Artık bir başkasına ait, amcanın ölümünden sonra satıldı, geriye anılar kaldı.
Cebeci Tren İstasyonu; demiryolcu dedenin torunları, demiryolu lojmanlarında büyümüş babanın çocukları olarak onlardan geri kalmayız trenler ve raylar konusunda, gelmişken görmeden dönülmez tabii ki:
Annem Abdullah Yüce hayranıydı. Tüm şarkılarını bilir ve gerçekten güzel sesiyle söylerdi. En sevdiklerinden biriydi aşağıdaki, ne zaman bir tren yolu görse mırıldanmaya başlardı:
"Uzayıp giden o tren yolları
Açılıp sarmayan yarin kolları
Uğurlar kızları, nazlı dulları
Bir beyaz mendilin sallanışını
Unutmam o gece ağlayışını
Silemem coşmuşum gözüm yaşını
Uzayıp giden o tren yolları
Açılıp sarmayan yarin kolları"
Annemizi ve babamızı tren yollarıyla anıp yürüyen merdivenle istasyonun üst katına çıktık, mâlum her şeyi incelemezsek eksik kalırız 😂Fotoğraf çekerken banliyö treni geçti aşağıdan, ilginç bir kadrajla tren üstü kaçak yolcu oluverdik:
İstasyonun az ötesinde eskiden Cebeci Stadyumu olan yere kocaman bir çukur kazılmış, kimbilir yerine ne yapılacak.
Cebeci, çocukluğuma ve ilk gençliğime damga vuran semt, 4 yaşıma kadar oradaki evlerde yaşadık, sonrasında da annemin çocukluk arkadaşı Hasibe Teyze'ye ve amcamlara yaptığımız ziyaretlerle bağımızı hiç koparmadık. Her şeye rağmen çok değişmemiş, giderek eskiyor evler, dükkanlar vs ama eskise de bir türlü değiştiremediğiniz kaç yıllık mobilyanıza olan bağınız gibi bir bağ oluşuyor aranızda.
Semtler berbat trafiğine, kalabalığına, giderek çirkinleşen mimari yapısına rağmen bazen gözünüzün önüne minicik güzellikler sunuyor, işte aşağıdaki gülhatmi. Pasaklı bir üstgeçit merdiveninin dibinde bitiverip ışıtmış orayı, kimbilir hangi kuş taşıdı tohumunu. Umut'a bunun ismini yerel dilde söylenişiyle öğrettim: Gülfatma. Çok güldü, her gördüğünde Fatma çiçeği diyerek kahkaha atıyor 😊
Şu aşağıdaki de pis kokulu bir motosiklet tamir atölyesinin dibindeki minicik yeşillikte uzatmış başını. Yanında kol atmış kabaklar ve domatesler var ama hiçbirinde ne çiçek, ne meyve. Yalnızca mısır direnmiş çorak toprağa:
O zaman "Ağustos'a hoş geldik, hoşluklar ardınızı bırakmasın" diyerek bitireyim bu yazıyı...
Not: Bugün babamı kaybedişimizin 3. yılı doldu. Bu vesileyle çok sevdiği demiryollarıyla anmış oldum, eminim hissetmiştir...
nurlarda yatsın babacığınız sevgili öğretmenim...
YanıtlaSilne güzel geziyorsunuz kardeşle, nazar değmesin, içinize sinsin ve evet, yeni yapılan apartmanları (kendiminki dahil) hiç estetik bulmuyorum. 3-4 katlı, kocaman balkonlu, bahçesinde meyve ağaçları olan apartmanları çok özlüyorum...
Amin Şulecim, hepimizin giden sevdikleri huzurla uyusun.
SilKardeşim bir arşivci, yıkılan, yok olan tüm semtler eski halleriyle kayıtlı onda. Akademideki derslerinde öğrencileri götürürdü o semtlere, "Mekanın Cinsiyeti" dersini yerinde yaparlardı, şimdi birlikte geziyoruz.
O söz ettiğin apartmanları ben de çok özlüyorum, dilerim Ankara'dakiler bir süre daha korur kendini, bizimki de dahil...
Yazmasaydın bile ben de anmıştım yazının ortasında trenleri görünce, huzur içinde yatsın.
YanıtlaSilGülhatmilere neden fatmagül demişler?! hihihi :))
Canım C, sağolasın. Sağlığında, henüz çalışırken Sıhhiye istasyonu yakındı işyerine, ayda bir gider rayların kenarında yürürdü.
SilGülhatmilerin bazı yerlerde yerel dildeki adı Gülfatmadır, ben de hoşuna gitsin diye Umut'a öğrettim, hakikaten hoşuna gitti, çok güldü, bir de Kaynana Dili'ne :))
Rahmetler dilerim babanıza. Ankara turu muhteşemdi, çok teşekkürler:)
YanıtlaSilSağolasın Buraneros, tüm gidenlere rahmetler olsun. Kardeşimle Ankara kaldırımlarını adımlamak en büyük keyfimiz. Daha sırada epey semt var. Sevgiler...
SilAllah rahmet eylesin.
YanıtlaSilAnkara ile hasret gideriyoruz. İlkokulda resim yaparken ağaçları evlerden yüksek çizerdik ,öyle öğrenmiştik ağaç gölgesindeydi evler. Şimdi neredeyse bahçelerde ağaç yok evlerin boyu arşa erişti ağaçlara tepeden bakıyoruz:/
Sağolun, tüm gidenlere...
SilYorumunuz o kadar gerçek ki, gölgesinden geçtim ağaç bulsak sevinecek hale geldik :(
Ne güzel bir anma yazısı olmuş Leylağım, nur içinde yatsınlar. :)
YanıtlaSilRahmetler diliyorum babanıza...Balkonlu, bahçeli güzelim evleri yıkıp, ruhsuz yüksek, cam giydirme, balkonsuz evler yapıyorlar, amaç da deprem korkusundan çok rant elde etmek..Bizim evimiz de yıkıldı..Ben de demiryolcu torunu olarak İstanbul'daki tren istasyonlarının atıl kalmasına, yerlerine yapılan istasyon binalarının ise eski binaların güzelliğine yaklaşamadığına üzülüyorum. Osmanli döneminden beri hizmet veren tarihi Bostancı tren istasyonu bekleme salonu ile çok zarif bir binaydı. Yeni yapılan ise bir alt geçide yerleştirilen bir kaç sandalye ile adeta sığıntı gibi beklenilen bir mekan oldu.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilAh o yıkılan evler, Antalya'daki mahallemiz de 9 katlı, gri kazuletlere teslim, bir gün kapımızı çalacaklar diye ödüm kopuyor.
Ah o güzelim istasyonlar, nasıl zarif, nasıl estetik bir mimaridir ama ne yazık ki Ankara'daki Gar bile atıl neredeyse, sadece tek tük normal trenlere ev sahipliği yapıyor. YHT için yapılan yeni gar çelik, cam ve beton yığını. Ama Söğütlüçeşme'deki o çirkin istasyonu görünce Ankara'dakine şükretmiştim. Umarım Haydarpaşa'yı hizmete sokarlar yakında...
ne güzel bir yazı leylakcım, güne senin yazınla başlıyorum. ikinci fotoğraftaki binaları çok severim. ne güzel bir mimari dönemmiş. şimdi birbirinden çirkin ve alakasız binayı yan yana dikiyorlar her yerde. Bir ara balkonsuz evler yapmaya başlamışlardı İstanbul'da; sonra şükürler olsun saçmaladıklarını çabuk anladılar. yazıyı okurken gazi mahallesi ne olmuştur acaba diye düşünmekten kendimi alamadım. tren yolunun kenarındaki en güzel mahallelerden birisiydi. babacın huzur içinde uyusun. ve gülfatmalar olmasa ne yaparız bir şehirlerde.
YanıtlaSilNe güzel bir yorum Zeldacım, ben de senin yorumunla başladım güne, kalp kalbe karşıymış :)
Silİkinci fotoğraftaki binalarla doluydu Yenimhalle çocukluğumda, tek bir apartman vardı, her katı rengarenk, çok mera ederdim içini. Sonra bir arkadaşım oturdu da gidip gördüm rahatladımdı. Şimdi yukarıdaki evlerden tek tük kaldı, saklanması ve korunması gereken mücevherler onlar ama değerini bilen yok, bilseler de ellerinden gelen yok, zira rant canavarı dur durak bilmiyor.
Gazi Mahallesi'ni iyi hatırlattın, dur bir de oraya düşürelim yolumuzu.
Tüm giden babalar huzurla uyusun Zeldacım, kuşağımızın çoğu babasız kaldı ne yazık.
Gülfatmalar eksik olmasın şehirlerimizden ve hayatımızdan...