.

.
.

5 Mayıs 2024 Pazar

ÖZETLE / 5 MAYIS

Cuma gününün yarısını ve geceyi hastanede yatan kuzenime refakatla geçirince uykusuzluk ve hastane havasının verdiği yorgunlukla erkenden yattım cumartesi akşamı. Hatta öyle ki şeker patlatmaya uğraştığım tabletin üstüne başım düşünce tuttum yatağın yolunu yarı uyur, yarı uyanık, küpelerimi bile çıkarmayı unutmuşum. Boynuma bir şey batınca fark ettim uykumun arasında, o mübarek de bir türlü açılmaz, kulağımı koparacaktım az daha, o sinirle nasıl fırlattıysam tekini sabah yatağı toplarken battaniyenin tüylerinin arasında buldum. 

Bu kadar erken yatınca sabah erkenden açıldı gözlerim, hâlâ görüş alanımda dans eden gölgelere bir fasıl sövdükten (ayıp olmasın diye içimden :) sonra günü planlamaya koyuldum. Pazardan alınan taze fasulyeleri dolaba koymayı unuttuğumu yatmadan az evvel farketmiş ve tazeliğini yitirmeye başladığını görünce de keyfim kaçmıştı. Bu zamanda taze fasulye altın değerinde a dostlar 😂Yapılacaklar listemin en başına fasulye pişirme maddesini koydum ve bari fasulye diblesi yapayım dedim. Gelgelelim ben Karadenizli değilim ve bundan önceki denemelerim de pek başarılı olmamıştı itiraf edeyim. "İyisi mi" diye düşündüm, "kalkınca Google'dan bakayım, iyi bir tarif bulayım". Diğer maddeleri akışına bırakıp telefonu aldım elime, yokluğumda olan bitene bakmak için. Facebook ortamına girer girmez karşıma ne çıksa beğenirsiniz, evet bildiniz, fasulye diblesi videosu. Fena halde ürktüm dostlar, hadi ateyizler bunu da açıklasın. Biz galiba büyük bir yapay alemin oyuncularıyız ve agamız bizimle eylenii. Yüksek sesle dile getirsem amenna, kelimeden yakalayıp önümüze düşürüyorlar reklamı ama sadece düşündüm yahu, sinek bile uçmuyordu etrafımda. Püfff, netcez gari?

Kafamda binbir soru, bari temiz hava alayım diye balkona çıktım. Dün ortalık şıkır şıkır güneşliyken aniden başlayan şangır şungur yağmur ve rüzgar balkonda serili bıraktığım çamaşırlarımı yeniden yıkamama sebep olsa da çöl tozlarını yere indirip şehrimizin zerzeminlerine ve kanalizasyonlarına aktardığı için hava berrak ve mis gibiydi, mavi gökyüzünde bulutlar ressam Bob'un tablolarındaki gibi sıralanmıştı. Biraz serindi ama üşümek iyi geldi. 10 dakika kadar sokağımızı temaşa ettim, bir sayım günü sabahı kadar boş ve sessizdi. Geçen yılki uzun yokluğumda eşek kemirmiş gibi şekilsizce budanan ve apartmanın boyuna uzanmışken birinci kat hizasına indirilen çınarım budayanlara nisbet İnebahtı Savaşı sonrası sakal-kol karşılaştırması yapıp sakalın daha gür çıkacağını söyleyen Sokullu Mehmet Paşa'nın dediği gibi yemyeşil yapraklanıp bizim kata doğru uzanmış. El ayasına benzeyen güzel yapraklarından öperim seni çınarım, uzat kollarını balkona, o beceriksiz belediye budamacıları utansın.




















Sokağımız dar, sağa doğru bir kıvrım yapıyor. Rantsal dönüşüm nedeniyle uzun boylular ve kısa boylular karmaşası var. Tam karşımızdaki 9 katlı yeni bitti, gri takımları çekmiş, kravatlı, ince, uzun boylu ve çok ciddi bir bürokrata benziyor, hemen yanındaki henüz dönüşümden payını almamış, sarısı güneşte solmuş 5 katlı ise onlara çay servisi yapan yaşını başını almış, cana yakın bir teyze gibi duruyor. Griler ve açık renkliler düzensiz bir şekilde sıralı, neyse ki dar ve kısa bir ara sokakta az bulunur bollukta ve çeşitlilikte bir ağaç popülasyonuna sahip. Çınarlar, çamlar, narenciyeler, yeni dünyalar (ya da Antalyalı deyimiyle muşmulalar), sonbaharda kara tanelerini asfalta döken zeytinler, bir-iki kokar ağaç, karşı apartmanın ve bizimkinin bitiminde gökyüzüne uzanan iki selvi, kaldırımı yapış yapış eden bir dut, defne, zakkum, badem ve daha birkaç meyve ağacı o griliği yeşiliyle canlandırıyor. Hatta tropik havamız bile eksik değil, gövdesi bakımsızlıktan kararmış iki palmiye (bence en gereksiz ağaç türü, gölgesi yok, meyvesi yok, uzar gider göğe doğru tüy kalem gibi) ve yeni yapılan bir 9 katlının bahçesine şık görünsün diye dikilmiş saçma sapan bir muz ağacı. Sessizliği çöp kamyonunun sesi bozdu, o konteynerlere yaklaşmadan ben içeri kaçtım, ekşi çöp kokusuna tahammülüm yok hazır temiz hava almışken. 

Geçen hafta hareketli geçti. Nisan ayını "Nefesli Sazlar Beşlisi" konseri ile bitirdik. Flüt, klarinet, fagot, obua ve korno çalan beş enerjik gencin seslendirdiği birbirinden güzel parçalarla neşelendik. Mayıs'a giriş ise hızlı oldu. Üç arkadaş toplantısının arasına bir hastane nöbeti girse de doğa ve arkadaşlarla birlikte olmak güzeldi. Antalya'nın en güzel demleri, Hayat Park, Kaleiçi, Falez Park mekanlarıyla ev sahipliği yaptılar buluşmalarımıza, tabiat coşmuştu desem yalan olmaz, haydi biraz fotoğraf görelim o zaman:


 
Yalancı orkide ağacı (Bahunya)


 


Kaleiçi'nde birkaç konaktan oluşan bu mekan Ruin Adalya Oteli. Zemininde antik kalıntılar var. Fotoğrafın altındaki camlı bölgelerden bakıp kalıntıları görmek mümkün. Avlunun bir çok yerinde ve otelin girişinde var bu camlardan.

Konyaaltı sahili ve Beydağları manzaralı bir kahve ile bu uzun yazıyı bitireyim. Pazarınız güzel, Hıdrelleziniz kutlu, dilekleriniz kabul ola...


6 yorum:

  1. Meyve ağaçlarıyla, çiçeklerle dolu sokaklar ne güzeldir. Filinta bürokratlar geri dursun. Bizim kalbimiz kısa boylulardan yana. Hıdırellez güzelliklerle gelsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım dileklerimize kulak verir Hıdırellez. Kısa boylular çok yaşasın diyor, sevgilerimi yolluyorum...

      Sil
  2. Kavak ağacınızın (!) yeniden apartman boyuna çıkmasına çok sevindim. Ömrü daim olsun. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen hoşluk olsun diye yazmışsın ama Kocam Bey'in kasabasında kavağa çınar, çınara kavak diyorlar çok şaşırtıcı bir şekilde :)) Peki kendi blogumun her yorumda bana kimlik sormasına ben ne desem acaba?

      Sil
  3. fasülye diblesini pek severim, eminim siz de güzel yapmışsınızdır, afiyet olsun örtmenim :) sokullu mehmet paşa'nın da ruhuna gitsin bu vesileyle (hangi vesileyle dediğinizi duyar gibiyim :P)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yine yapamadım Şulecim, pirinç miktarını bir türlü ayarlayamıyorum, dible yerine fasulyeli pilav yedik :))) Sokullu rahmetli severmiş fasulyeli pilavı, gitsin varsın :)))))

      Sil