Evime döneli bir ay, özüme döneli de iki gün oldu. Pazartesiyi salıya bağlayan gece başlayan dehşetengiz yağmur şehri perişan edip bizim de ödümüzü kopardıktan sonra dün yerini ılık ve güneşli bir havaya bıraktı. Yağış nedeniyle okullar tatil ve o akşam biletimiz olan bale iptal olunca Antalya'daki sanatsal faaliyetimi çarşamba günü başlatabildim. Opera Sahnesi'nde izlediğim son gösteri pandemi süreci başlamadan, tamtamına 4 yıl önceydi. Bugünlere şükür...
İlk kez izlediğim bir bale idi "Giselle" ve şahaneydi, soluksuz izledik. Sahneyi dolduran Uzakdoğulu balerin ve baletlerin çokluğuna da şaştık. Giselle'i canlandıran müthiş balerinimiz ise aşağıda:
Görsel: Buradan
Bale ile özüme döndüm ya, eh devamı gelsin tabii ki. Oscar adayı filmlerden henüz linkini bulamadığım için izleyemediğim iki tane kaldı. Onları bulana kadar önce "Perfect Days"ı, sonra da bir yerli filmi, "Kar ve Ayı"yı seyrettim. "Perfect Days" bana inanılmaz bir huzur ve mutluluk verdi. Bulursanız kaçırmayın bu şahane filmi. "Kar ve Ayı"yı ise karlı bir kasabada geçen değişik konusu ile sevdim.
Film bitince almam gereken bir-iki şey için Kalekapısı'na yürüdüm, gitmişken Antalya Kültür-Sanat binasına uğrayıp Devrim Erbil ve aile bireylerinin resimlerinin sergilendiği "Buluşma" sergisini gezdim.
Devrim Erbil'in devasa boyutlu "Selimiye'de Namaz" isimli bu tablosuna bayıldım. Önünde en az 10 dakika dikildim. Büyüterek bakmanızı öneririm. Sanatçı camiyi adeta kubbesinden izleyerek çizmiş ama sanki şeffafmış gibi namaz kılanları caminin süslemeleriyle birlikte resimlemiş. Nasıl bir yetenektir bu?
Yine Devrim Erbil'den: "Rüstem Paşa Camii"
Sanatçının "Ayasofya" tablosu halıya aktarılmış.
Aile bireylerinden Evrim Erbil'den "Bodrum". Alüminyum üzerine değişik bir teknikle baskı.
Renk Erbil'den: "Toxic Love"
Ve Çiğdem Erbil'den...
Üç kata yayılan sergiyi gezdikten sonra biraz dinlenip kahve içmek için terastaki cafeye çıktım. Görevli meydanda yoktu. İstediğim sütlü filtre kahveyi başka bir çalışan yapıp asıl görevliyi çağırdı. Kahvem boynu bükük beklerken görevli nihayet göründü. "Süt" dedim, "Ayy kalmamış, aşağıdan getireyim" dedi, yine gitti, kahvem biraz daha soğudu. Sonunda süt geldi ama fincana boşaltırken çantama, masaya ve fincanın etrafına döktü. Ortalık temizlenirken kahvem biraz daha soğudu. Sonunda ortam yatıştı ama kahve buz oldu. Tombul, yaşlı bir hanımdı görevli, canın sağ olsun deyip soğuk kahveyi içtim ve kalktım, serginin keyfiyle kendimi teselli ettim.
Alışverişimi yapıp yine yürüyerek döndüm eve ama yol üstü Yivli Minare ve Yat Limanı'na bir selam göndermeden geçemedim:
Devrim Erbil'in yakın zaman eserleri bunlar, sanırım. Çok etkileyici gerçekten, iyi ki büyütme uyarısı yapmışsın. :)
YanıtlaSilHava pıspırıl olmuş, sanki o kovalarca su başka yerden boşalmışcasına... :)
Sanırım, en eskisi 2018 tarihli idi, aile boyu ressam bunlar, ne genetikmiş. O tabloyu orijinalinden görmeni isterdim, acaipti.
SilAy pıspırıl olsun nolur, çok korkuttu bizi...
Devrim Erbil benim eski üniversitemde Resim bölümü, bölüm başkanıydı bir zamanlar, o yüzden de üniversitenin değişik yerlerinde tabloları vardı, çok imrenirdim. Onun elinden İstanbul hep daha da büyülü gelir bana zira...
YanıtlaSilGerçekten, ne sabırla nakşediyor İstanbul'u milim milim. Çok isterdim evimde bir tablosu olsun...
Sil