"Bahar iyi bir şey" dedi sırıtarak, sabah birlikte balkona çıktığımızda çınarın yapraklandığını gören Charlie Brown. "İyi bir şey, haklısın Charlie" dedim ama balkon kış boyu balkonluktan çıkmış. Poyraz aldığı için havalar soğuyunca sadece camından bakmakla yetindiğimiz mekanı havalar ısınıp çınar yeşerince kullanıma sunmaya karar verdik. Verdik vermesine de Charlie kaçtı, "Ben beyzbol oynayacağım" deyip sıvıştı. İş Kocam Bey'le bana kaldı. Kuşlar yokluğumuzdan istifade cirit atmışlar, gübreliğe dönmüş ortalık. Bir avuç buğday serpsen o gübreyle bir aya kalmaz ekin olup yeşerir. Sıvadık kolları. İlk olarak güneşte dura dura moleküllerine ayrışıp her oturanda bembeyaz "unutma beni" izleri bırakan plastik koltukları kullanımdan çıkarmaya karar verdik. Ama onları göndermeden önce yenilerini ısmarladık. Vay vay da vay vay, almış başını gitmiş fiyatlar, sanırsın balkon için iki kıçıkırık koltuk değil de çeyizlik oturma takımı düzüyorsun. Neyse kesemize uyan bir şeyler bulduk iyi kötü, siparişi verdik, ötekileri de yıkayıp çöp konteynerinin yanına bıraktık. Sonra da giriştik balkon temizliğine. İki saatimizi aldı desem yalan olmaz. Gübre, polen, çöl tozu omuz omuza verip halaya durmuşlar. Epey yorulduk ama değdi, gerçi kolum bu gece beni uyutmaz da el mecbur yapılacaktı bu eylem.
Baharın iyi bir şey olduğunu dün gittiğimiz parkta da deneyimledik. İki yıldır Covid'dir, sokağa çıkma yasağıdır, diz ağrısıdır, hastane işleridir derken baharı görmeden ömrümüz kış olmuştu. Bu yıl geri dönüşümüzü muhteşem yapmak için faaliyetteyiz. Gökte güneş gördük mü salıyoruz kendimizi parklara. Dün beklediğimiz her şeyi bulduk, mis gibiydi ortalık. Parkın girişinde bizi şu manzara karşıladı, kokuyu da buraya koyabilseydim keşke ama görüntüsü bile neredeyse mutluluktan ağlatacaktı:
"Leylak bulamazsanız mor salkım koklayınız" demiş atalarımız. Yok canım, dememişler öyle bir şey, ben uydurdum, çaresizlikten 😃 Ama şu görüntü de muhteşem değil mi?
Hâlâ yeşermeyen birkaç ağaç olsa da beklediğim her ağaç çiçeklenmiş, park Cennet gibiydi.
Kıbrıs akasyalarımız bu yıl biraz gecikti. Belki de isabet oldu, açsalardı bitmek bilmeyen Mart yağmurlarıyla çabucak dökülürdü ponponları. Çocuklar küçükken şimdi büyük bir bölümü Beachpark'a dahil edilen Konyaaltı Koruluğu'na pikniğe giderdik. Girişte onlarca Kıbrıs akasyası vardı, mimoza sanmıştık biz bozkır kuşları ilk yıllar o sarı topları, meğer Kıbrıs akasyası imişler, zamanla öğrendik. Altlarına oturur piknik yapardık, Dönüşte eve götürdüğümüz kap kacak, saçlarımız, giysilerimiz sarı bir tozla kaplanırdı.
Pandemiden bu yana parkın içindeki en sevdiğimiz gözlemeciye de hasret kalmıştık. Hafta içi faaliyetini durdurmuş, sadece hafta sonları gözleme yapıyorlarmış. Neyse dün yakaladık, indirdik gövdeye çay eşliğinde. İyi geldi 😃
Karnımız tok, sırtımız pek kalktık gözlemeciden, mercan ağaçlarını kontrole gittik.
Manolyalar, jakarandalar ve fırça ağaçlarında henüz ses yok, biraz daha ısınmasını bekliyorlar havanın. Parkın arka bölümüne geçtik, kontrol sırası narenciye ağaçlarında idi, daha yaklaşırken sinyali aldık kokudan, açmış ve başdöndüren kokularını salmaya başlamışlardı:
“İlkbahar gibi bir mevsimi olan bu dünya, üzerinde yaşamaya değer. Ne olursa olsun." demiş ya Sabahattin Ali, tam da öyle işte!
YanıtlaSilAngara'nı Bağları oynayan iki ağaççık beni çok güldürdü, alemsiniz :)
Valla çok doğru söylemiş, keşke bu dünyadan bu kadar erken gitmeseydi, daha doğrusu gönderilmeseydi, hep içimi sızlatır.
SilBu arada iyi misiniz? İki gündür yazı yok, sizin cephede nasıl durumlar, abla iyi mi?
bu ara durumum pek iç açıcı öğretmenim. allah beterinden saklasın diyeyim yine de :(
SilO mor salkımlar beni benden aldı, kokularını burnumda hissettim, burada henüz başlamadılar, eli kulağındadır. Bir de bugün mahallemizin en genç ve erkenci erguvanının çiçeklendiğini gördüm, mutlu oldum. :)
YanıtlaSilEnfesti Ekmekçim bir süre ayrılamadım yanından, koku insanın başını döndürecek kadar yoğundu ve nasıl iştahla açmışlardı. Oh erguvanın seni mutlu ettiğine eminim, bana da bugün arkadaşım bahçesinde açan ilk leylağın fotoğrafını yolladı. Ne yapalım çiçek böcekte mutluluk arıyoruz işte...
SilMimoza değil mi o sarı topçuklar? Mimoza nasıl bi şey o zaman? Şoktayım şu an :)
YanıtlaSilBunlar Kıbrıs Akasyası. Mimozanın topcukları daha minik ve sık oluyor. Yaprakları da akasya yaprağı gibi dilimli. Aynı sülaleden olduklarını düşünüyorum ama bu türe Kıbrık akasyası deniyor. Önceleri ben de mimoza sanmıştım.
SilAhhh mor salkımlar….. Bizim sokakta çok eski bir ev vardı, bahçesinde artık bakımsızlıktan ormana dönmüş mor salkımlar. Maalesef evi sattılar, yıkıldı, yetine yeni ev yapılıyor ama o mor salkımı da söküp attılar. Oysa ben son 3 senedir her bahar o açar açmaz yanına koşar bir dal kopartır, buzluktaki buz kurusuna her boşlupa birer ikişer çiçek ve su ile dondururdum. Beyaz şaraba, suya enfes bir rahiya katıyor. Benim için dene bak.. Çok mutlu olurum seversen <3
YanıtlaSilÇok şahane fikirmiş, temiz bir yerden koparabilirsem deneyeceğim.
SilOya Baydar'ın Yolun Sonundaki Ev isimli kitabında da kendi evini anlatır, mor salkımlı imiş o da. Çok imreniyorum mor salkımlı ve leylaklı evlere...
Ağaçlar efsane görünüyor, Kıbrıs Akasyası ilk kez gördüm ben ve çok hoşuma gitti ya ne güzelmiş, ponponlu bir ağaç. :)
YanıtlaSilKıbrıs akasyası şahane bir ağaç, kopar dalını elbisene süs diye dik :))))
Sil