Şu aralar çiçekler ve kitaplar dışında bir şey görmek istemiyorum. Tuhaf bir atalet duygusu çöktü üstüme. Onca zamandır beklediğim en güneşli ve en ılık gün ama yürüyüşe çıkan Kocam beye eşlik etmek istemedim. Dün on bin adımı geçmiş yürüdüğümüz mesafe, dizlere fazla yüklenmeyeyim diye düşündüm. Yarına Allah kerim. Dün eve gelip de telefonda uzun zamandır ilk defa on binin üstündeki adım sayısını görünce kendimi Gain'deki Devin Özgür Çınar sandım 😃 Her gün, her gün yok öyle, yeni tamir ettirdiğim dizleri çabucak eskitemeyeceğim.
Akşam yeni bir kitaba başlamıştım, neredeyse bitirmek üzereyim. Müthiş bir anlatımı var Ralf Rothmann'ın. Daha önce de "Baharda Ölmek" ve "Genç Işık"ı okumuştum. Hatta "Genç Işık"ı ameliyat sonrası hastanede okumuştum. 1953 doğumlu bir adamın 2. Dünya Savaşı'nın bu kadar içinde yaşamışçasına anlatması çok şaşırtıcı. "Baharda Ölmek" biraz cepheyi konu alıyordu, şu anda okuduğum "O Yazın Tanrısı" ise cephe gerisini, kasabalarda yaşayan insanları, onların çektiği yoksunlukları, kendilerine küçük sevinçler yaratmalarını konu alıyor. Savaşın bitmek, Almanya'nın yenilmek üzere olduğu bir dönem ama halkta tuhaf bir reddediş var. Komuta kademesine yakın olanlar her zaman bolluk içinde yaşarken halk kırılıyor yoksulluktan. Kitabın ana karakteri kitaplara düşkün bir küçük kız, meraklı, öğrenmeye aç ve ergenliğinin başlarında yeni filizlenen duygularıyla başetmeye çalışıyor. Hasılı kitap çok güzel, yarıyı çoktan geçtim, akşama biter. Biraz ara verip diğer kitabını da alacağım elime, "Süt ve Kömür", o da sırada...
Gelelim şalanja, bugünkü soru zor yerden çıktı, itiraflar.com gibi bir şey 😃
-Barışmanız gereken gerçek ne?
Sanırım şu: İyi niyet ve empatinin karşımdaki insanlarca pek anlaşılmadığı ve bunun onlara bir faydasının olmaması gibi sonuçta beni de huzursuz ve mutsuz etmesi. Adam sendeci biri değilim, birini kırdığımı düşündüğüm zaman karşımdakinden daha çok üzülüyorum. Onun için çok da ciddiye almamak gerek hayatı diye düşünüyorum. Bazıları da varsın kırılıp üzülsün...
evet yaa ciddiye alma hayatı aman düşünme yaşa gitsin :) havalar ısınıyor bahar geliyor, yürürsün bol bol, dizlerine de bişi bişi olmaz :)
YanıtlaSilÖyle yapacağız artık :)
Silçiçekler ve kitaplar gayet yeterli bence öğretmenim, boş verin gerisini :)
YanıtlaSilDeğil mi? İyi ki onlar var...
SilO Yazın Tanrısı dikkatimi çekti çünkü benzer konuda bir kitaba kapılmış durumdayım. Geçende fotoğrafını kahvemin yanına eklemiştim:) Bütün Günlerin Akşamı-Jenny Erpenbeck. Tanımadığım bir yazardı, sizin yazar hakkında düşündüklerinizin aynılarını düşünmüştüm ben de hakkında, şimdi iyi ki tanıştım diye sevinmekteyim. Ve ilginç bir kurgusu var romanın; başlangıçta biraz bulmaca gibi bir his verse de kısa sürede yerli yerine oturuyor her şey. Bir ara bir göz atın kitapçılarda kitaba notu olarak şöylece bırakayım dedim:)
YanıtlaSilKitabı not aldım, ilginç geldi. Hoş evde kitap kuleleri oluştu, ne zaman okunacak o da merak konusu ya :) Kitap gibi malımız olsun diyoruz :) Siz de Ralf Rothmann'ı bir deneyin, seversiniz eminim...
SilBen de kafamı kuma gömercesine gerçek gündemden kopabilmek için kitaplara dizilere filmlere yürüyüşler gömesim var ...sevgilerimle...
YanıtlaSilYok aslında birbirimizden farkımız, yaşamasevincimiz söndü...
SilRalf Rothmann'ı ilk kez duydum, merak ettim biraz bakınayım.
YanıtlaSilKatılıyorum bazıları da varsın kırılıp üzülsün napalım.
Valla kırılıp üzülsünler, hep biz mi üzülüeceğiz...
SilBu yazıda benim dikkatimi çeken, on bin adımı geçtiğiniz gerçeği:) Harika! Maşallah diyorum:)
YanıtlaSilKeyifli yürüyüşleriniz, gezileriniz olsun Nurşen Hocam!
Bugün bir o kadar daha yürüdüm Sezercim, iyi geliyor gerçekten. Çok teşekkürler, sevgiler...
Sil