.

.
.

3 Şubat 2022 Perşembe

OCAK OKUMALARI / 3 ŞUBAT

Aslında neyle karşılaşacağımı dün akşamdan biliyordum ama sabah kalkıp sapsarı bir hava, karanlık bulutlar, Antalya'da alışık olduğumuz balkon perdelerini göbekli adamlara döndüren şiddetli rüzgar ve şakırdak bir yağmur görmek hiç hoşuma gitmedi. Evin içi gece gibi karanlıktı. İşin açıkçası bu kıştan da, soğuktan da, bitmek bilmeyen yağmurdan da fena halde bıktım. Tam dizlerim epeyce yoluna girdi diyorum, ortamdaki nemden neneler gibi "Ah evladım romatizmalarım azdı, yağmur mu gelecek ne?" diye dişsiz damaklarımı takırdatarak yakınasım geliyor 😃Takma dizler yağmur, soğuk ve nem sevmiyor arkadaşlar, bu kışın bana kazandırdığı tecrübe bu oldu. Neyse dört mevsim kış olacak değil ya, elbet bahar da gelecektir.

Şimşekler, gökgürültüleri abartılı boyutlara ulaşınca bilgisayarın fişini çektim, zira üç yıl önce ağır bir gökgürültüsünün ardından çatlayan şimşek bilgisayarımı da patlatmıştı. Muhtemelen yakın bir yerlere yıldırım düşmüştü. Sütten ağzım yanınca yoğurdu üfleyerek yiyorum artık, hava böyle oldu mu çekiyorum fişini sevgili bilgisayarımın. Zira ne laptop (Q klavye), ne telefon (fazla küçük) ne de tablet onun kolaylığını sağlamıyor. 

Bir süre pencereden yağan yağmuru ve fırtınayı izledim. Görüntü keyifsiz, yaz sonu yıkılan üç apartmanın yerine açılan inşaat çukuru henüz ruhsat alınamadığı için öylece duruyor çamur ve pislik yığını olarak. İki yanı da yeni yapılmış hepsi aynı model, 8 katlı apartmanlarla çevrili. Daracık ara sokağımız ne ara kazulet apartmanlarla doldu akıl erecek gibi değil. Göze hitap eden tek güzel şey inşaat arsasındaki, nasılsa kesilmesi unutulmuş üzeri portakallarla dolu ağaç. Balkon çınarımızın üstünde tek bir yaprak kalmıştı, o da fırtınayla uçup çırılçıplak bırakmış sevgili ağacımı. Şimşek, gökgürültüsü iyice artınca ayrıldım pencereden, bari egzersizimi çıkarayım aradan dedim. Doğumgünümde benim için seçtiğiniz şarkılardan 3 ayrı Spotify listesi yaptım, her fırsatta dinliyorum, açtım onlardan birini başladım egzersize. Bu vesileyle bir kez daha şarkılarınız için teşekkür ediyorum.

Gelelim kitaplara; Ocak ayı uzun bir ay olmasına rağmen 9 kitapla sınırlı kaldım, gerçi okuduğum 3 kitap tuğla boyutlarındaydı ve biraz zaman aldı, 10. kitabı da yarıladım ama Ocak ayına yetişmedi. Şubat'ta söz edeceğim ondan. 

Birkaç yıldır gelenek haline geldi, birkaç arkadaş karşılıklı kitaplaşıyoruz yeni yıl öncesi. Diğerlerini bilemem ama ben Ocak okumalarını bu kitaplara ayırıyorum geliş sırasıyla. "Bir Arkadaşlık" macerakitabım Özlem'den, hem de Kasım ayında gelmişti, aslında durduğu raftan sürekli göz kırpıyordu okumam için ama sabırla Ocak ayını bekledim. Silvia Avallone'nin yazıp Eren Yücesan Cendey'in çevirdiği kitap bir İtalyan romanı. İlkokulda tanışan ve karakterleri birbirine tamamen zıt olan iki kız arkadaşın romanı. Bir süre sonra yolları tamamen ayrılacak, biri kariyer yolunda ilerlerken, diğeri sanal alemde çok ünlü olacaktır. Bir tarafıyla Napoli romanlarını andırsa da onlar kadar sarmadı beni ama yine de akıcı ve keyifli bir kitap.

"Kalpten Gelen Armağan" da bir dost hediyesi. O'Henry'nin "Son Yaprak" hikayesinden esinlenilmiş bir bölümü, diğer bölümü ise "Yeni Tohumlar, Yeni Hayat" adını taşıyor ve birkaç hikayeden oluşuyor. Yazarı "Kurtlarla Koşan Kadınlar"ı da yazan Clarissa Pinkola Estes. İçeriğinden de öte ismi çarptı beni, hele bir dosttan gelince, adı da "Kalpten Gelen Armağan" olunca.

"Sus Barbatus" çeşitli ortamlarda karşıma çıkan ve çok övülen bir kitaptı. Daha önceki Faruk Duman okumalarım hep yarım kalmıştı, o yüzden almaya pek niyet etmiyordum ki, bu da yeni yıl kitaplaşması kapsamında geldi. Tüm cesaretimi toplayıp başladım. Zor ve uzun süren bir okuma oldu ama hiç pişman olmadım, yalnız aleni üşüdüm. Zira kitap Çıldır'da, kar ve buzlar altında geçen upuzun bir öykü, hatta 2. ve 3. kitapları da var ama ben artık yeter diyorum. Lakin kitabı beğendim, bunu da belirtmeden geçemeyeceğim. 

Ahmet Altan'ın eski yıllarda yazdığı kitaplarının hemen hepsini okumuş ve hepsini çok beğenmiştim. "Hayat Hanım"ı da artık yazmasa da sevgili Düşlerin Rengi Zeynep'ten bizzat ben istedim sorduğunda. Hepimiz çok okuyan insanlar olduğundan kitapları sorarak alıyoruz ki daha önce okuduğumuz bir kitap gelmesin. Gelgelelim hayal kırıklığı oldu, nerede Ahmet Altan'ın o eski tarzı, sığ ve edebi anlamda yetersiz buldum kitabı. Adet yerini bulsun diye yazılmı sanki. Kapakta yazan ödülleri nasıl almış anlayamadım.

"Can Kırığı" Natalim'in hediyesi idi ve güzel bir müzik dinlermişcesine okudum. Bir keman yapım ustası ve bir keman virtüozu kadın arasında tesadüflere dayalı şahane bir öykü. Kitaba konu olan Klasik Müzik parçalarını dinleyerek okudum ve kitabı kapattığımda içimde konserden çıkmış duygusu vardı. Tavsiye ediyorum.

Çok sevgili Charlie Brown ve Snoopy'nin çizgi romanları yayınlanır da ben edinmez miyim? Şimdilik piyasada olan üçünü de edindim ama sadece bunu okudum. Saftirik Charlie, Cingöz Snoopy ve ekibiyle vakit geçirmek keyifliydi.  

"Lanetlilerin Oyunu" Portekizli bir yazar, "Antonio Lobo Antunes" tarafından yazılmış ilginç bir aile öyküsü. Üç ayrı bireyin ağzından bölümler halinde anlatılıyor. Biraz sert bir öykü, öyle kolaycacık akmıyor fakat edebi anlamda tatmin edici. Bu kitap da "Mindmills" blogunun sahibi sevgili Neslihan'dan yeni yıl kitaplaşması armağanı. 

"Elbette Çiçek" ve "Yaşar Kemal'li Anılar" daha ziyade işletmeciliğini yaptığı Çiçek Bar nedeniyle "Çiçek Arif" olarak tanınan film yapımcısı, yazar ve işletmeci Arif Keskiner'in kitapları. Daha önce benzer iki kitabı daha var; "Çiçek Gibi" ve "Yine mi Çiçek?", ikisini de okumuştum, keyifli anı kitapları. Sinema dünyasını yakından tanıyorsunuz. "Elbette Çiçek" de bir devam kitabı, diğeri ise yazarın yakın arkadaşı olan Yaşar Kemal'i her yönüyle anlatan bir kitap. İkisini de severek okudum, bu tür kitapları seviyorsanız sizin de ilginizi çekecektir.  

Bu ay bu kadar, yeni yıl kitaplaşması nedeniyle gelen birkaç kitabım daha var, onlar Şubat'a kaldı, umarım bu kısa ay daha uzun okumalara vesile olur. Kalın sağlıcakla...


11 yorum:

  1. Sizin yağmurunuz şiddetli ve de hiddetli imiş Leylakcığım. Bizimki kibar yağdı ancaka azimliydi yirmidört saat göz açtırmadı.
    Ne diyelim? Sana söz yine baharlar gelecek! :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim yağmur hep hiddetli, şiddetli olurdu ama bu seneki beterdi. Bugün güneş çıktı şükür ama yine soğuk, ev ısınıyor o sayede ona da razıyım.
      Sözüm söz diyorsun yani, yaşasın :)

      Sil
  2. Ahmet Altan'ın kitabı hakkındaki fikriyatım ta da yazdığınız gibi öğretmenim. O ödüller ne alaka hiç anlamadım!

    Şubat yağmurla girdi İstanbul'a da. neyse yağsın, gürlesin isterse de sonra da tıpış tıpış bahar gelsin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay neyse aynı fikirde olan sayısı artıyor, laf olsun diye yazmış sanki, çok sıkıldım okurken.
      Yeter yağdığı da gürlediği de, inan nemden dizlerim yine feryada başladı, çok bıktım ama yapacak bir şey yok, doğa bizi dinlemiyor. haklı da :)

      Sil
  3. 9 kitap muazzam:) Bu ay ben de Sus Barbatus'u okudum. Hakikaten ben de üşüdüm:) Bir de benim okumam İstanbul'un da karlı günlerine denk geldi:) Kitabı çok sevdim fakat nedense ben de 2 ve 3 konusunda kararsız kaldım. Belki 1980'de geçeceği içindir. Üzen bir yıl. Bakalım. Yine de dayanamayıp alırım herhalde.
    Bol güneşli, keyifli okumalı günler dilerim Nurşen Hocam. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seninle aynı fikirdeyiz demek Barbatus konusunda. 1980 uzak olsun, yeterince okudum, okumayı bırak bizzat yaşadım o yüzden hatırlamak bile istemiyorum, ilk kitapla kalayım ben.
      Dileklerine katılıyorum canım, benden de çok sevgiler...

      Sil
  4. Siz az demişsiniz ama bence ne güzel ne kadar çok kitap okumuşsunuz. Ben bu ay elimde sürünen 3 kitabı da bitiremedim. Birini bırakıp birini elime aldım ama nedense olmadı bir türlü. Oysa 3 kitap da gerçekten iyi kitaplar. Bakalım Şubat'ta bitiririm umarım. Kitapları birer paragrafa kısa ve öz anlatmanıza bayıldım. Bu arada konuk olduğunuz radyo programını dinledikten sonra hemen Füruzan'ın Tüm Öyküler ve Tüm Romanlar kitabını aldım. Parasız Yatılı ve Edirne'nin Köprüleri hikayelerini okuyup çok sevdim. Ara ara açıp kitaptan bir öykü okumak iyi geliyor, çok teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim aylık okuma limitim 10 ila 15 arasında değişir, 9 o yüzden az geldi bana, bu ay biraz ağırdan gitti okumalar, kitaplar kalın ve ağırdı belki de ondandır.
      Füruzan'ı öyle çok severim ki anlatamam, yani yazınını. Kendisiyle yıllar sonra tanıştım, nasıl bir mutluluk duyduysam donukluğu karşısında hayal kırıklığı yaşadım. Tarzı öyledir ne diyeyim ama insan sevdiği yazardan biraz daha yakınlık bekliyor. Ne yapalım, sonuçta ben kitaplarına hayranım, kendisini de yakın tanısam belki farklı bir ilişkimiz olurdu. Yine de varolsun, iyi ki yazmış. 47'liler de nefis bir romandır, tavsiye ederim.Ben hala bunaldıkça açıp bir öyküsünü okurum ve ilk defa okuyormuş gibi mutlu olurum
      Çok sevgiler.

      Sil
  5. Maşallah efenim, güzel ve bereketli bir okuma ayı geçirmişsiniz. Darısı diğer ayların başına. :)

    YanıtlaSil
  6. Faruk Duman'la tanışma kitabım Av Dönüşleri, sevmiştim. Son okuduğumsa kaptan Kanca'nın Bir Macerası ve Öbür Yeni Öyküler. Hâlâ hakkında bir karara varamadığım yazarlardan biri. Sus Barbatus da hep aklımı çeler ama direnirdim, göze alamayacağımı iyice anlamış oldum şimdi:)

    YanıtlaSil