.

.
.

1 Haziran 2021 Salı

1 HAZİRAN (HOŞ GELSEYDİN YA YAZ)

Yazın resmi olarak belirlenen ilk ayına kış görünümü ile girdik şükür. Sabahın beşinde anneannemin öğüdünü tutarak "Aş da sabahın, iş de sabahın" diye uyandım. Lakin ne aş pişirdim, ne iş gördüm, dünden yeterince iş görüp bugünü Cevriye ve Tevriye'nin istirahatine ayırmıştım, uyanmam tamamen uykumun kaçmasındandı. Yatağın içinde iki döndüm, baktım uyku tutmuyor kalktım. Yüzümü yıkayıp mutfağa yöneldim, pencereden yağmurlu bir zemin, bulutlu bir hava ve aydınlanmak üzere olan bir gökyüzü gördüm.  "Altındağ gökleri kümülüslü, Karanfil Sokağı'nda gün açmış mıdır?" diyerek Ahmed Arif'i andım. Altındağ kümülüslü müydü bilmem ama bizim buraların nimbüslü olduğu kesin, yağdı yağacak gibi duruyordu. Hava da sanırsın kış, çorapları geçirdim ayağıma, üstümde uzun kollu, uzun paçalı kışlık pijama, gelen Haziran değil Kasım sanırsın. Çay koydum, kendime bir tabak hazırlayıp Uçan Süpürge filmlerinden birini izlemek için ekran başına geçtim. İstanbul Film Festivali'nin neredeyse tüm filmlerini online olarak izledikten sonra sıra Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali'ne geldi. Sinemaya gidemiyoruz madem, filmler ayağımıza gelsin. "My Wonderful Wanda", "Rosa'nın Düğünü", "Asi Nehir" ve "DNA"yı izledim şimdiye kadar, hepsi de çok güzeldi. Bugün sırada "Azap" vardı, açtım başladım izlemeye ama film o kadar karanlık ki bazen ekran simsiyah oluyor, filmin arıza yaptığını sanıyordum, konuyu da bir türlü kavrayamadım. Kayıp bir büyükanne var, kızı ve torunu onu aramaya geliyorlar, yaşlı kadın Alzheimer'li ve sanırım biraz da iyi saatte olsunlara karışmış, ürpertti beni sabahın köründe, bir yandan da yatakta gelmeyen uykum aynı sinemadaki gibi beni esnetmeye başladı. Durdurdum filmi gidip yattım.

İkinci kez uyandığımda saat dokuz olmuştu. Aynı pencereden tekrar baktığımda yağan yağmuru ve arka cephedeki çirkin manzarayı güzelleştiren yağmurda yıkanmış ağaçları gördüm.


Normalde arka cephenin manzarası istinat duvarı, kömürlükler, otopark ve duvarın üstünden görünen üstüste yığılı estetikten uzak apartmanlardan ibaret. Ama zamanında kim kömürlüklerin üstündeki seti toprakla doldurup bu ağaçları dikti bilmiyorum ya da hudayinabit mi büyüdü, o konuda da bir şey diyemeyeceğim. Ben beni bildim bileli bu ağaçlar var. Bir deli incir, biri yetişkin, diğerleri yavru kokarağaçlar ve güpgüzel bir çam. Yeşil olan her şey en çirkin manzarayı bile güzelleştiriyor. Hele kışın kar yağıp üzerlerini örtünce manzaramız Uludağ'ı aratmıyor desem yalan olmaz (evet biraz abartmış olabilirim 😃). Kokarağaç (ya da aylandız) deyip geçmeyin, burnunuza tutmadığınız sürece sarı ya da kırmızı açan çiçekleriyle bence pek estetik, üstelik pek de kalenderdir. Ankara'da da adım başı rastlayabilirsiniz. 

Filme kaldığım yerden devam etmeye niyet ettim ama sabahkinden pek farklı gelmedi. Caydım izlemekten, kitabımı aldım elime, çekildim köşeme. Haziran ayının ilk kitabı "Bizim Zamanımız". Sinem Sal'ın esprili ve zeki bir edebi dili var, güzel gidiyor. Sonra zil çaldı, kargo geldi, aynı sipariş üç ayrı paketle ulaştı, teşekkürler Babil, madem aynı gün gelecekti hepsini tek paket yapsaydınız ya. Balkona atıp açtım, sonra da artık eskisi kadar abartmasam da biraz havalansınlar diye odalardan birine istirahate etmeleri için bıraktım. Ne sipariş ettim pek hatırlamıyorum, hatta bakmadım bile aklımı çelmesin elimdeki bitmeden diye ama "Hakim'in Yolculuğu"nin 3. cildi ve Murathan Mungan'ın yeni derleme kitabı "Aile Albümü" var, kesin bilgi 😊

Öğleden sonra öyle bir gökgürültülü sağnak yağış başladı ki kendimi Antalya'da sandım. Şu anda sakin, ara sıra güneş çıksa da bulutların arkasında kayboluyor genellikle. Yazın başı böyle olursa sonu nasıl olur bakalım, hoş pandemiden bahar gördük mü ki, yaz görelim. Ya kısmet, aşılamada yeni yaş grubu başlamış, kardeşim randevu aldı, çok sevindim. DSÖ'de bizim aşıyı tanımış, Sinovac ekibine müjde 😃

Bitirmeden Şenlik Blog'da bir yazım yayınlandı bugün, okumak isterseniz link aşağıda, kalın sağlıcakla.

Şenlik

12 yorum:

  1. Eh bizüm buralar her gün böyle gri, biz ne yapalım halimize ağlamak dışında elimizden bir şey gelmiyor :) ama şu kelimeye bayıldım: hudayinabit! İlk defa da duyuyorum, çok hoşuma gitti. Şimdi sık sık cümle içinde kullanıp öğrenmeye çalışayım diyeceğim ama evde kim anlar benim dilimden :)) Kızımın doğum günüydü dün anane dededi videoyla kutluyor işte canım M iyi ki doğdun nice güzel yıllara vs bizimki ekrana kitlendi tamam falan. Kızım bir teşekkür et diye fısıldıyorum yok. Dedim inadı tuttu haspamın. Meğerse “teşekkür ederim”i söyleyemiyormuş dili dönmüyormuş :)))) kızım sağol de sen 70-80 yaşında insanlara gevrek gevrek :))) Ay niye anlattım bilmiyorum ama onunla dalga geçerlen şimdi bak işte karşıma bu kelime çıktı; hudayinabit. Haydi bakalım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım M, doğum günü kutlu, ömrü güzel olsun. Varsın teşekkür ederim diyemesin, belki ilerde hüdayinabit bile der :)) Ben var ya, lisede Fen kolunda ama aklı edebiyatta olan biriydim ve sınıfta yalnızca aruz veznine, Divan Şiirine ben tutkundum. Millet harıl harıl redoks çözerken ben mefulu mefaülü faülüne kadar en zor aruz vezinlerinin hakkından gelirdim. Üni. 1. sınıfta Türkçe dersinde bir dönem Arapça-Farsça unsurlar okuduk, aman ne keyif aldım. Hala o zaman ekilenlerin meyvesini yerim.
      Burada grilik ve yağmurumsu havalar devam, Ankara'da olmak böyle bir şey yani. Ne diyelim tek derdimiz bu olsun, sevgiyle kucaklıyorum...

      Sil
  2. Şenlik'in linkini verdiğin çok iyi oldu, kaçırdığım yazılara da bakarım.
    Delbek eşliğinde Angara havası niyetine marş demek!? Nasıl duygular içinde oynadın kim bilir? :))
    Emre Dayıoğlu'nu instagramdan izliyorum, çok güzel derleme işleri yapıyor, hayranım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay sorma Ekmekçim ya, şimdiki aklım olsa hiçbir kuvvet beni kaldıramazdı ya da kalkar gırgırın en büyüğünü yapardım ama acemilik ve gençlik işte. Delbekçi Güllü de öldü gitti kadıncağız.
      Şenlik çok keyifli bir blog, aklıma geldikçe yazıyorum. Sen de yazabilirsin aslında.
      Sevgiyle...

      Sil
  3. Şenlik yazısını okudum bir an Aksekiye gittiğim günler geldi aklıma. Elimde valizle yengemin evine geçerken karakolun önünden gidereken bütün polisler dışarı çıkar bizi izlerdi:)) ben kendimi suçlu gibi hissederdim:)) sanki hiç insan görmemişler derdim. Ondan sonra tek tek Akrabalar yengeme sökün eder, Trakyadan Özlem gelmiş derlerdi:)). Rahmetli babam özel günlerde bana hep kart yazdırırdı akrabalarına ( bayramlarda yılbaşında) bende ailem adına yazardım hep beni kart gönderen özlem olarak tanırlar. Onlardan bize hiç gelmezdi ama. Baba onlarda akraba neden onlarda göndermiyor derdim. Olsun kızım sen genede yaz derdi. Hatta Konya Ilgında bile aynı şelikde karşılanmışlığım var. KART GÖNDEREN ÖZLEM... En çok gönderdiğim kişileri merak ederdim bazıları ile tanıştım bazıları ile tanışamadım. En çok görmek istediğim kişilerden biri Ankara numune hastanesi çocuk kliniği kurucusu Prof. Kamil dayımdı. Babamın dayısının oğlu idi. Ankaraya iş nedeniyle 2 defa yolum düştü, rahmetli olmuştu ailesinide rahatsız etmek istemedim.
    Oyunlar ilginçtir tefle oynarlar, kaşıklarla, daire şeklinde. Buradaki çevremin çoğunluğuda Konyalı onlarda gelin alındımı ertesi gün gelin cuması denilen bir olay vardı. Herkes gelin evinde toplanır tine teflerle tahta kaşıklarla hoplaya hoplaya oynarlardı:)) Kuzenlerimden biri ellerini kaldırıp oynayamaz mesela illa ellerinde o tahta kaşıklar olacak....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Küçük yerler hep aynı. Yiğenlerden biri Konya kökenli bir kızla evlendi birkaç yıl önce, bahçelerindeki kınaya gittik, aman ne oynamak kaşıkla, hiç benim harcım değil ama seyretmesi keyifliydi doğrusu. Babam da nerden öğrendi bilmem ama dizlerine vurarak çok güzel kaşık çalardı. Bir dönem Konya Karapınar'da sağlık memuru olarak çalışmış, orada öğrendi sanırım.

      Sil
  4. uçan süpürgedeki filmler aklımda, yazdım bir köşeye, seyredeceğim kesin :)
    yeşil olan her şey, bir ot bile olsa dünyayı güzelleştiriyor bence. manzaranız pek hoşmuş aslında yetenekli biri o istinat duvarına güzel bir duvar resmi yapsa ne şahane olur :)

    "şenlik" yazısını okudum sabah. çok beğendim. tanımadığın bir aileye/ortama girmek ne zor aslında...iyi kotarmışsınız yine :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O ağaçlar olmasa manzara pek kötü aslında, dediğiniz gibi yeşil girdiği yeri güzelleştiriyor.
      Şenlik çok keyifli bir blog, şahane anılar yazılıyor, takip edin derim.
      Ekmekçime de yazdım, gençlik işte, şimdi asla kabul etmezdim :))))

      Sil
  5. ayrıca ahmed arif'i anmışsınız ya, yarın ölüm yıldönümü büyük şairin, gününe denk gelmiş :) nurlarda yatsın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet yazdıktan sonra farkettim, tevafuk olmuş farkına varmadan :)

      Sil
  6. Dün Istanbul'da da hava Kasım gibiydi. Balkonda zaman geçirmek hayal oldu. Öğleden sonra yüzünü gösteren güneşe, ben de hırkamı giyerek balkona kurulup karşılık verdim. Zaten neredeyse bir buçuk yıldır evlere kapandık, bari balkon keyfimiz olsun. Bir balkonumuz olduğu için de yine buradan şükranlarımı ileteyim. Uçan Süpürge' den Rosa'nin Düğünü'nü izledim ben de. Ve çok beğendim. Kendi hayatını kendi gönlünce yaşamak üzerine güzel bir film. Hüdayinabit kelimesini ilk defa duyuyorum. Merdümgiriz gibi hoşuma gitti :)) Avarebalon'dan Sevgiler. (Yorumlama Bicimi'ni degistiremedim. Unknown olarak gorundugunden Avarebalon'u bir yerlere ekleyeyim istedim:))

    YanıtlaSil
  7. Bu aralar tüm Türkiye böyle galiba, bugün Ankara rüzgarlı ve bayağı serin, çamaşır asarken uçuyordum :)))
    Uçan Süpürge filmleri bu yıl hayli güzel.
    Bu arada zeytinyağı nefisti, tüm aile çok beğendi.
    Çok sevgiler Avare Balon'a...

    YanıtlaSil