.

.
.

9 Haziran 2021 Çarşamba

9 HAZİRAN (ARKADAŞLI ÇELINÇ 4)

Bir güneş, bir bulut devam ediyoruz Ankara havalarına. Millet Antalya'da denize giriyor, biz burada yorganla yatıyoruz. Doğrusu sıktı artık, evden dışarı çıkmasam da pencereden, balkondan güneş görmek istiyor gönül, sonuçta güneş ışığıyla şarjolangillerdenim. 

Çelıncımıza devam edecek olursak:

4- Bir şarkı ile hatırladığınız arkadaş:

Babil Kulesi sitemizde anneannemden ayrılıp ilk bloktan üçüncü bloğa, kiraya taşınmıştık çekirdek aile olarak. Haliyle arkadaş sayım katmerlenmişti. Her yaşa yetecek çocuk ve genç popülasyonu mevcuttu sitede. Biz bir grup ergen kız, özellikle yazları her gün buluşup muhabbet ediyorduk. Hülya ve Handan üst katımızda oturuyorlardı. Biriyle yaşıttım, Hülya 2 yaş büyüktü bizden. Adı gibi hülyalıydı, ince, uzun, kumral, hoş bir kızdı. Uzun saçlarını kimi zaman omuzlarına döker, kimi zaman iki örgü halinde örüp o yıllarda pek moda olan papatya şeklindeki kocaman plastik bir tokalarla tuttururdu. Başkaları da vardı tabii ki, Sema, Serap, Filiz, Vildan, kocaman bir ekiptik. En büyük zevkimiz de toplaşıp şarkı söylemekti. Şimdikiler gibi disko, bar, cafe kültürümüz yoktu, zaten oralara gitmek zinhar aile kızlarına yakışmazdı. Bizim mekanımız bloğun yan bahçesine bakan kömürlük penceresinin denizliği idi. "Kömürlük Cafe-Bar", kulağa fena gelmiyor 😃 Binanın o yüzü kördü, haliyle pencereden dikizlenmek, dinlenmek gibi bir sıkıntımız da olmazdı, kafamıza göre takılır, konuşurduk. Hülya'nın sesi pek güzeldi, en çok o söylerdi. Genel müzikal beğenimiz Türk Sanat Müziği üzerine idi, çok klasik bir ekiptik. Bazen türküler de girerdi repertuarımıza. En çok da Hülya'nın yanık yanık söylediği "Hozalı Gelin"


Biz böyle Türk Sanat Müziği, Türkü Türkü Türkiyem falan takılırken siteye Tülinler taşındı. Esmer teninde yeşil yeşil parlayan gözleriyle hem çok güzel, hem de cin gibi bir kızdı. O da Hülya gibi bizden bir-iki yaş büyüktü ve anlaşıldı ki bizim kadar saf mahalle bebesi değildi. Çok geçmeden aramıza dahil oluverdi. Yine böyle Kömürlük Cafe-Bar (!) da takılıp şarkı- türkü söylerken dayanamadı: "Yeter be" dedi, "Ne bu, nenem misiniz? Hep şarkı, hep türkü, hiç aranjman bilmez misiniz siz?". Ardından da başladı: "Atlı karınca dönüyor dönüyor..."


Tülin ile hayatımıza hafif müzik de girmiş oldu. Şimdi ne zaman "Hozalı Gelin" türküsünü dinlesem (ki artık pek de çalınmıyor) örgülü saçlarındaki kocaman papatya tokalarıyla Hülya'yı, "Atlı Karınca"yı duyarsam da Tülin'i anarım. İkisini de uzun yıllardır görmedim, haber de almadım...

2 yorum:

  1. Çok hoş keşke bir de fotağrrafınız olsaydı:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O yıllarda makine çok ender, olsa da daha önemli işler için kullanılırdı

      Sil