Bir haftayı devirdik evde, bitmek bilmeyen bir koşuşturma ve sürekli sızlanan bir Cevriye eşliğinde geçti. Cevriye çok huysuz, eskiden sık sık sokağa çıktığımda, yürüyüş yaptığımda, hareket halinde oluşumdan dolayı mızıldanıp dururdu, şimdi evden dışarı çıkmadığım için küstü. Sürekli kendini hatırlatarak kapris yapıyor, bazen kazık kesilip hiç tepki vermiyor, bazen de durmaksızın sızlanıyor. Çıkıp yürüsem başka problem, bu defa üç gün boyunca başımdan gitmiyor. Kendisiyle hiç aramız yok bu aralar, Allah sonumuzu hayretsin. Pandemi bitene kadar halimiz ne olacak bilemiyorum.
Aslında Cevriye'yi harekete geçirecek kadar yoruldum yolculuk öncesinde ve sonrasında. Hala da tam anlamıyla düzene girebilmiş ve evin kodlarını tam anlamıyla çözebilmiş değilim. Tabak çanak alacağımda Ankara'daki düzene göre yöneliyorum dolaplara, buzdolabı için balkona çıkıyorum falan. Alışırız elbet, saldım zaten, ağır ağır, yoksa halim harap. Pandeminin getirdiği ekstra hijyen faaliyeti yeterince zorluyor, birazdan sanal market siparişim gelecek, yine anne kırkayak olarak çocukların ayaklarını yıkacağım kimbilir kaç saat. Eskisi kadar kılı kırk yarmasam da hâlâ ambalajları sabunluyorum, sebze meyveyi balkonda bekletiyorum ama artık onlara sabun sürmüyorum, yıkanacakları yıkayıp ambalajlarını değiştiriyor, bozulabilecek olanları da yıkamadan farklı poşetlere aktarıp kaldırıyorum. Sürecin başında deli gibiydim, insan her şeye alışıyor zamanla. Sokağa çıkmaktan ödüm kopuyordu, sanki ben kapıdan çıkar çıkmaz corona üstüme yapışacakmış gibi. Birinde çamaşır asarken çorabın tekini aşağı düşürdüm, inip almamak için öteki tekini de aşağı attım. Bulan biri tam takım giysin bari 😃 Markete cenge gider gibi gidiyor, dönüşte kendimi banyoya dar atıyordum, yiyecekler de dahil her şeyi sabunluyordum. Artık bunlardan vazgeçtim. Zaten marketi sanala çevirdim, dışarı park-bahçe-yürüyüş amaçlı çıkıyor, kimseyle temas etmemişsem de acilen duşa girmiyorum. Başedilecek gibi değildi, Ankara iyi geldi bu açıdan bana, kardeşim terbiye etti beni 😃 Ankara memur şehri oluşundan mıdır nedir daha kuralcı, maskesiz gezen çok az kişi gördüm. Lakin Akdeniz boşvermiş, sokaktan geçen 10 kişiden 5'inin maskesi yok ya da nizami takmamış, boynunda, kolunda, burnunun altında. Sadece sanal market görevlileri maskeli, kargocular gayet rahat ve maskesiz, bilmiyorum halimiz nereye varacak. Bu konuyu konuşmaktan da, yazmaktan da, TV'de, basında izlemekten de bunaldım aslında. Değişen bir şey olmuyor, kendi tedbirimizi kendimiz alacağız, gerisini Corona bilecek, bilmez olasıca...
Ellerim su-sabun-kolonya-dezenfektan-temizlik malzemesi ile temas etmekten çalıya döndü. Durmadan kremliyorum, yine de yumuşatamadım. Az evvel hiç bakmadan elime aldığım kremi açmaya uğraşırken pörtlettim. Meğer ağzında kontrol bandı varmış, açılmamış tüpmüş. Pörtleyenleri kullanayım ziyan olmasın diye pehlivan gibi yağlandım. Aklıma yengem geldi. Yıllar önce dayım ve yengem Karpuzkaldıran'daki askeri kampa gelmişlerdi. Dönecekleri hafta sonu bizi de davet ettiler, yedik, içtik, denize girdik, vakit geçirdik. Sonra yengem valizleri toplamaya başladı. Aradan belki 30 yıl geçti hala gözümün önündedir onun toplanışı. Her şeyi tek tek elden geçirişi, kirlileri ve temizleri ayırıp ayrı ayrı poşetleyişi, makyaj ve temizlik malzemelerini kontrol edişi ve en çok da kocaman bir Nivea krem kavanozunun dibinde kalanları kullanışı. Kutunun dibinde kalan azıcık kremi ince ince güneşte yanıp iyice bronzlaşmış eline, koluna, ayaklarına, bacaklarına sürüşü, zerre ziyan etmeden kutuyu bitirişi, bakakalmış ve hayran olmuştum. Şimdi kapağa bulaşmış kremle uğraşırken gözümün önüne geldi, iyice sıyırdım ziyan olmasın diye 😃 Yengeler yıllar geçse de, yokluklarında bile örnek olabiliyor, zamanında spagettiyi kırmadan pişirmeyi de ondan öğrenmiştim.
Kış yaklaşırken herkes salça, turşu, konserve yapıp biber patlıcan kurutuyor, tarhana yapıyor, ben de kış hazırlığı olarak Mubi'ye üye oldum 😃 Malum pandemi şartları, üstüne grip vs durumları da var, oturup hanım hanımcık film izleyeyim bari. Eller artık dikişten, nakıştan, örgüden yana müsait değil, okuyup izleyeceğiz başka çare yok. Dün "Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi"ni izledim, geçen yıl festival sırasında kaçırmış, herkes çok övünce de pek merak etmiştim, fazla anlam yüklemişim, o kadar bayılmadım açıkcası. Yine "Mubi"de izlediğim Romen filmi "Sieranevada"yı çok daha güzel buldum. Bir yandan da zamansız gidişine çok üzüldüğüm Timur Selçuk şarkıları dinliyor, gençliğimin o bunalımlı, stresli ama yine de güzel günlerine dönüyorum.
Antalya hala oldukça sıcak, henüz dışarı çıkamadığım için fotoğraf falan çekemedim, balkon çınarımı da fena halde budadılar, herkes bahara daha canlanacağını söyleyerek beni avutmaya çalışıyor ama umarım Kuğulu Park'ın asırlık ağaçlarına benzemez sonu. Sadece yeşilliği değildi beni mutlu eden, perde vazifesi görüp hem karşı apartmandakilerin gözlerinden koruyordu, hem de gölge yapıyordu. Şimdi tabak gibi açıldı balkonun önü. Ne diyelim sağlık olsun, baharı görelim sağlıkla, çınar da yeşerir ve büyür herhalde. Manzaramız şimdilik budur:
Alışverişten gelenlere uyguladığımız işlemler tamamen aynı:) Gün gelip normale dönülünce nasıl alışacağız bilmiyorum.
YanıtlaSilBugün İstanbul da güneşli:) Güzel bir hafta diliyorum.
Cevriye ve benzeri hatunlar, katiyen yorgunluğa gelemiyor, hemen isyan bayrağını çekiyorlar.
YanıtlaSilHuylarına gitmek gerek, aman deyim! Geçmiş olsun Leylakcığım, dinlen biraz. :)
tam bir düzen oluşturuyorum , kendimce izole oluyorum ya da belli sınırlarım oluyor öyle saçma bir yerden saçna bir şey çıkıyor ki kendimi sokaklarda buluyorum mecburen :) hiç yokken Gökhan'ın çıkan sağlık sıkıntısı gibi, hastanelerde olmak zorunda kalıp eve gelip bebeğe dokunmak zorunda kalmak daha berbat :) ambalaj sabunlamak kalp ben oluyor o durumlarda :) Hepimiz temiz delireceğiz Nurşen Abla :) / ( zahide )
YanıtlaSilPehlivan gibi yağlandım :))))) Yemin ederim şu an trende önümde oturan kadını betimlemek için aradığım kelime. Tamam iklim sert, tamam yaş almış bir teyzemiz ve bundan memnun değil ama bu kadar parıldamak? Tüpü pörtlettiği olasılığına inanıyorum.
YanıtlaSil